1. HABERLER

  2. KÜLTÜR & SANAT

  3. “Her kitap birbirinin boşluğunu doldurur”
“Her kitap birbirinin boşluğunu doldurur”

“Her kitap birbirinin boşluğunu doldurur”

Akdeniz için “her kitap birbirinin boşluğunu dolduruyor.” 

A+A-

Karantina okumaları, şair, etnograf ve DAÜ'de akademisyenlik yapan Nafia Akdeniz ile devam ediyor.

Edebiyat ağırlıklı bir liste paylaşan Akdeniz  “Bir inşa hatası yapmış olmalıyız” diyor ve ekliyor: “Anlamlandırmalarımız hızla başa sarıyor. Arabamıza yaptığımız asfaltta su içtiği nehrini arıyor hayvan, yatağını arıyor nehir, kaçan ilmeğinin peşinde insan, desenini arıyor”

Akdeniz için “her kitap birbirinin boşluğunu dolduruyor.” 

“Okumakla tıraşladığımız elmastan atılan  damlacıklardır içimize serpilen su... Desenimizdir bu.”


“Her kitap birbirinin boşluğunu doldurur”

Nafia Akdeniz
Şair, etnograf, akademisyen – DAÜ

Korona. Karantina. Ve her yer Kapalı Maraş. Dönmek istediğimiz dışarısı yasak bölge. Uzansam dokunacağım dediğimiz o bilindik yaşam biçilemeyen bir uzaklıkta eskiyor, çürüyor, parça parça dökülüyor. İzliyoruz. Biz zamanı dilimleyip tadilat hesapları yaparken yarım asır, yarım yıl, yarım yamalak yalnız, şehre iniyor hayvanlar. İnsansız sokaklar anlam çatısını başımıza yıkıyor, sürmüyor hikaye. Bir inşa hatası yapmış olmalıyız. Anlamlandırmalarımız hızla başa sarıyor. Arabamıza yaptığımız asfaltta su içtiği nehrini arıyor hayvan, yatağını arıyor nehir, kaçan ilmeğinin peşinde insan, desenini arıyor.
Kütüphanelere bakmalı.

foto01-031.jpg

Geceleyin Kütüphane - Alberto Manguel

Okumanın Tarihini öğreten Alberto Manguel’in Geceleyin Kütüphane’sine girelim. Hem de öyle kapı çalarak, sessiz olarak, yavaş yürüyerek, izin alarak değil, içine atlayarak. Bazı geceler için düşlenen, düşletilen kütüphane, “kitapların adsız olduğu, içinde bütün üslupların, bütün öykülerin birbirine yaklaştığı ve kahramanlarla mekanların tanınmadığı, dilediğim[iz] noktasında içine atlayabileceğim[iz] bir anlatı pınarı…”. Böyle bir pınarla akarak çıkabiliriz belki dışarıya. Böyle bir hayali anonim kütüphane belki de Korona sonrasına alışma pratiği olur bize. İlk kez sarılıyormuşçasına sarılacağız uzağımızda tuttuğumuz sevdiklerimize, düşünsenize, ilk kez. Hayata kavuşmak gibi. Geceleyin Kütüphane’de Google da bir şehir, bir ülke, bir çağ, bir dünya, bir Eski Mısır, bir Antik Yunan kütüphanesi gibi gezdiriliyor. Hem İskenderiye Kütüphanesi’ne hem de Dickens, Borges ve daha nice kişisel kütüphanelere varıyoruz gece gece. Yakılıp yıkılan Yahudi kütüphanelerinden kitap kaçıran Polonyalı kütüphaneci de orada, bitmeyen çatışmaların ortasındaki Afgan kitapçı da. Kont Drakula’nın ve Frankenstein’in canavarının kütüphanelerine de yol var. Kitabın 10. bölümü olan Ada’da yaşıyorum ben. Bazen kapısına bir Senih Çavuşoğlu mizahı yapıştırıp kahkahalarla kaçıyorum.  Manguel yazıyor; “büyüdüğüm gün geleceğim / bir deve kervanıyla / tozlu bir yemek odasında / ateş yakacağım karanlıkta”.

foto02-027.jpg

Atlas – İlhan Berk

Bulurum yolumu, atlas var elimde. İlhan Berk’in Atlası. Sayfalarda kaleminin aldığı yolu insanlardan, kentlerden, doğadan, ayrıca aşktan geçiren Berk’in şiirden coğrafyasıdır yaşadığına kanıt. Bizi sorar. Mağara hiyerogliflerinden dijital emojilere insanın iletişim evrimi sürerken şiir anlam ormanlarındaki evcilleşmeyen dil. Atlas’la şiir yükselen hava gibi ayrılıyor benim için, sıcak. Okurken gökyüzü haritasında balonla gezdiriyor olmasına aldanmayın, yerküreniz duracak, ağlayacaksınız. “Kuşsuzdu gökyüzü” diyecek, insansız sokakları unutacaksınız. Sonra gönlünüzü alacak ve kapalı evlerinizi aşkla açacak. Kalbinize tutunun: “Seni ilk görüyordum. Deli otlar gibiydin. Gövdeni daha tanımıyordum. Öğrenilecek bir ders gibi olan gövdeni. Dünyamıza düşmüştün. Bir suyu çevirmiş, bir yarı düzeltmiş gelmiştin. İtmiştin bunluğu, ezinci. Kulluğu sürmüştün. Yalın, yabanıl bir aşk koymuştun. Kalmıştın. Bir taşlıktın yürünen, keçi yollarıydın bizim bu ıssız bizim bu yalnız dünyamızda. Daha duvarlarını çıkmamıştın.  Koymamıştın sınırlarını. Göğünü buruşturmamıştın… Sendin, seni ilk görüyordum. Pruvamıza yürüyordu deniz. Yüzün düşmüştü. Geçmişti çaylaklar. Yunuslar köpürtmüştü suları. Bir yalazdı gövden. En eski cumhuriyetlerdi. Açık kapıları. Böyle sürdü durdu beyazlığın gecemde. Çıktı isli sokaklara. Kapalı evleri açtı.”

 foto03-019.jpg

Chernobyl Duası -  Svetlana Alexievich

Bazı evler artık hiç açılmayacak! Maraş’tan Chernobyl’e Babil’in Asma Bahçeleri’ni de kursak, bazı evlere yaşam hiç dönmeyecek. Chernobyl Duası’nı bir o yerin insanı bir de bu kitabın okuru duyabilir. Svetlana Alexievich bir edebiyat türüdür. Benzerini okumadınız. Sonsuz bir canlı yayın. Olup bitenle ilgili doğrulama kanalı olarak artık sadece solucanlara güvenen insanların monologlarını aktarıyor. Toprak ölünce önce solucanlar sonra insanlar terk ediyorlar evlerini. Bazen eksik bazen fazla organlarla doğan çocukların algısındaki deforme anatomi normalleşiyor. Bundan sonra gelecek her normal eski. Ne medyadan, ne akademiden, sadece Svetlana’dan öğrenebilirsiniz Chernobyl’de aşk/ölüm ne demek: “Akciğerinden parçalar, karaciğerinden parçalar geliyordu, kendi iç organlarına ait parçalar genzine kaçıyordu. Elimi bandaja sararak ağzına sokuyor, o parçaları topluyordum.” Doktor tavsiyesini sürdürüyor: “Şunu unutmamanız lazım; karşınızda duran kişi kocanız değil artık, sevdiğiniz o adam değil. Şimdi karşınızda yüksek yoğunlukta zehir yayan bir radyoaktif nesne var”. Adorno! Auschwitz’den sonra şiir yazdık, Chernobyl’den sonra Kayıp Zamanın İzindeyizdir ancak.

foto04-018.jpg

Kayıp Zamanın İzinde – Marcel Proust

Yazmanın romanını yazdı Marcel Proust 7 cilt boyunca. Haiku yazan bir şairin zaman algısına benzer bir akışla. Yazarın yazmayla derdi ya da kurduğu hafıza katedralinden çok, detay odaklarındaki sonsuzlaşan süre ve netliktir benim önemsediğim meselesi. Eve kapanmak raydan çıkmışlık hissi verse de trenin yolculuğu biz rayı unutursak devam edebilir; unutursak tren at ayakları edinebilir. Unutmak, başka şeyleri hatırlama tercihidir. Edebiyat tarihine tadını yazdıran çaya batırılmış madlen keki ile hafızanızda hacim kazanabilir özledikleriniz, “bahçeleriyle bütün kent çay fincanı[nızdan] fırlaya[bilir]”. 7 ciltlik bir karantinada olmadığımızı varsayıp başka bir kitapla başka bir soru sormak gerek belki de; Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir? Alain de Botton’un aslında bu kitapla cevapladığı soru şu: Okuyoruz da ne oluyor? Güzelden anlıyoruz mesela. İşte bir haiku şairi ya da büyük ressamlar gibi detaylarda buluyoruz hayatın şah damarını, “bir kaşığın ucundaki ışık oyunlarına, masa örtüsünün yumuşak kıvrımlarına, bir şeftalinin kadifemsi yumuşak kabuğuna, ya da yaşlı bir adamın yanağındaki pembeliğe” durmakla. Durabilmekle. Yumuşağın sertten daha güçlü olduğunu görebilmek için, hey Hesse.

foto05-014.jpg

Şairin Romanı – Murathan Mungan

Ne Hikmet! “Bu dünya soğuyacak günün birinde / hatta bir buz yığını / yahut ölü bir bulut gibi de değil, / boş bir ceviz gibi yuvarlanacak / zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız”. Düşlüyorum, türünün son üyesi Kauai kuşunun artık olmayan eşine son çağrısındaki yalnızlıkla düşlüyorum, o boş ceviz yuvarlana yuvarlana bir filiz ihtimaline yeniden kabuk olacak. Yumuşak hep sertten güçlü, çatlamasıyla aydınlık bir olacak. Düşlüyorum… Düşünce deneyi, spekülatif kurgu, şair sezgisi, kıyamet sonrası, ya da korona, düşlüyorum. Adı Yerküre olan bir gezegen düşledi Murathan Mungan Şairin Romanı’nda. Düşlüyoruz. Şairler, katiller, polisler, yollar ve boşluk! Yerküre’de anlatıyor şiir filozofu Moottah: “Her şiirde sözcüklerin dolduramadığı bir boşluk vardır. En kusursuz şiirde bile var olan bu boşluğu yalnızca şairin kendisi bilir. Boşluk denen bu gizden bir tane daha, bir tane daha şiir yazar, boşluğu dolduracak şey bir şiirdir sanır. Şiirler yalnızca birbirlerinin boşluklarını doldururlar oysa. Temel giz orada durur; onca tıraşlandığı halde hiç tıraşlanmamış bir elmas gibi durur. Bütün sükuneti, ele geçirilmezliği, vazgeçilmezliği, ışıltısı ve direnciyle durur…”.

Dursun. Her kitap birbirinin boşluğunu doldurur. Okumakla tıraşladığımız elmastan atılan  damlacıklardır içimize serpilen su... Desenimizdir bu.

 


Önceki bölümler

karantina okumaları-1 
karantina-okumalari-2 
karantina-okumalari-3
karantina-okumalari-4
Karantina Okumaları -5
Karantina Okumaları -6
Karantina Okumaları -7
Karantina Okumaları -8
Karantina Okumaları -9
Karantina Okumaları -10
Karantina Okumaları - 11 
Karantina Okumaları - 12
Karantina okumaları -13
Karantina okumaları -14-
Karantina okumaları -15-
Karantina okumaları -16-
Karantina okumaları - 17 -

 

 

 

Bu haber toplam 2897 defa okunmuştur