Her ‘kriz’ yeni bir ‘başlangıç’tır
GÜNEYDE bankalar ateşe verilmek istendi, öfkeli kabalık Meclis’e yürüdü...
Bunu biz de yaşadık...
Hep birlikte...
Hem de “batan” banka sayısı öyle birkaç değildi, 7’den fazlaydı...
O dönemde, belki de kuzeyin en büyük bankası battı...
Meclis’in önünde gerginlik öylesine büyümüştü ki, araçlar ters çevrildi, kürsü işgal edildi...
Ne oldu?
Türkiye geldi, kaynak aktardı, pek çok ‘mağdur’ sancılı bir sürecin ardından belirli kayıplarla parasını aldı...
Kimileri ‘hapse’ düştü...
Uzun süreli ekonomik sıkıntılar yaşandı...
İnsanlar ‘mevduat fobisi’yle yüzleşti...
Uzun süre, bankalara yanaşmaya korktu...
***
Batık bankalardaki mudi sayısı 60 bini ve batık mevduat ise o dönemin parasıyla 120 trilyon lirayı aşıyordu...
Ve biraz hafızamızı zorlarsak, göreceğiz ki, Yurtbank’ın tasfiyesi, Everestbank’ın batışı ile birlikte ‘çorap söküğü’ gibi gelmişti arkası...
Hatta dönemin Başbakanı Eroğlu’nun “Türkiye’den 12 milyon dolar kaynak aktarıldı, banka krizi bitti” açıklaması dahi durduramamıştı acı sonu...
Fehim Küçük’ün Finansbank’ı, Tekin Birinci’nin Hürbank’ı, Salih Boyacı’nın Kredi Bankası, Asil Nadir’in Hürbank’ı battı ardından...
O dönemde 68 banka vardı, adanın kuzeyinde...
Son derece “laubali” bir “bankacılık” anlayışı...
***
Unutmayalım ki, eğer bizde “Bankacılık Sektörü” toparlanmış ve çok daha sağlam temellerle ayağa kalkmışsa, bu “kriz”in ardındandır...
Yani, illa ki her “kriz”, kötü sonuçlar doğurmaz...
Kimi zaman “doğru” başlangıçların fırsatı olur...
Nice “yanlışı” kusar...
Elbette, Kıbrıs’ın güneyinde yaşanan kriz, nüfusun ve kaynakların büyüklüğü oranında, çok daha ciddidir...
Yine de bir “son” değildir...
Bir ülkenin “bitişi” değildir, asla...
‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ ya da sokaktaki tabirle Rum kesimi de, bu ‘kriz’in altından, kalkacaktır...
Belki, çok daha ‘güçlenerek’..
Daha ‘sağlıklı’ bir yapıya dönüşerek.
Ama birkaç yıl, acısı hissedilecektir bu krizin, “güvensizlik” tavan yapacaktır...
Sonrası mı?
Biz unuttuk...
Onlar da unutacaktır...
Birlikte unutacağız, görürsünüz!..