Her şey daha güzel olacak mı?
Devletin dış politikası yok!
Hükümetin ve toplum lideri sıfatı da bulunan kişinin bu konuda bilgisi bile yok!
Türkiye’nin dış politikası var ve bizimkini de onun içerisinde idare ediyorlar!
-*-*-
Ulaşım politikası yok!
Tarım politikası hiç yok!
Turizm bile sıfır!
Peki ya eğitim ve sağlık politikası?
Hiç birinde elle tutulur kalkınma veya benzeri politikalar yoktur…
Günübirlik idare -i maslahatçılık vardır!
-*-*-
Gündemde her zaman var olan bir ünlü tartışmamız var… “Üretici – ithalatçı” tartışması…
Yani bir anlamda “sanayici – tüccar” atışması…
-*-*-
Güney Kıbrıs’ta Ticaret ve Sanayi Odası tek çatı altında…
Bizde iki ayrı çatı…
Ve “devlet politikası” da olmadığı için, ayrı grupların çıkarları bir birinin “kâr elde etme” alanlarına giriyor haliyle kıyamet de kopuveriyor…
-*-*-
Geçen hafta televizyon programıma Kuzey Kıbrıs Hızlı Tüketim Ürünleri Tedarikçileri – Tutder’in Başkanı Engin Yeşilada çıktı…
Yerli su üreticisi, yerli parmak patates üreticisi ve yerli çöp poşeti üreticisini kızdırdı!
Neden?
Çünkü Yeşilada, özetle, “ithal bazı ürünlere fon uygulanması yanlış” dedi…
Yeşilada, “yine özetle” bir su üreticisinin vekil seçildikten sonra ithal suya fonun artırıldığını, bir başka siyasetçinin ise yerli üretim çöp poşetine destek sağladığını anlattı…
Eleştirdi…
-*-*-
Sistem kapitalist bir sistem!
Bırakacaksınız yapsınlar, bırakacaksınız geçsinler…
Yok hayır devlet müdahale etmeli…
Hayır hayır, ithalatçı korunmalı…
Ne ithalatçısı, asıl yerli üretici, yerel sanayici korunmalı…
Aynı ürünü burada üretiyorsak, ithaline yüksek fon konmalı…
Ama bizim ürettiğimizde kalite sorunu vardır…
-*-*-
Sabahlara kadar bu sözleri kullana kullana bir birimizi yeriz!
Hükümet mi?
Hayırlısıyla Çaluda’cığı işe yerleştirdik, İncirli’yi de DAÜ’deki terörist faaliyetlerden dolayı kovduk, inşallah imdi bu işlere konsantre olacağız!
O da yok!
Her şey baddos!
Sanayici- tüccar bir birine girmiş durumda!
Düzen yok, nizam yok, intizam yok!
-*-*-
Alayköy’deki Sanayi Bölgesi’nde dün atık naylon ve plastikten çöp naylonu üreten Tuygun Töre ile uzun uzun bu konular üzerine sohbet ettik…
Tuygun, örneğin marketlerde veya mağazalarda kullanılan naylon poşetlerden üretmiyor… Ama KKTC’de bu konuya yatırım yapan en az 6 işletme var… Neredeyse 100 milyon dolarlık bir yatırımdır söz konusu olan…
Ve KKTC Hükümeti, önümüzdeki ay başından itibaren naylon kullanımını yasaklayacak…
-*-*-
Doğru bir karar mı?
Elbette naylon üretimi ve kullanımı tüm Dünya’da yasaklandı ya da yasaklanıyor…
Dünya’yı daha çok kirleten bir şey olamaz…
Olamaz da, peki milyonlarca dolarlık yatırım yapan 6 işletmeci ne yapsın?
Plansızlık, programsızlık, iletişimsizlik ve tabii ki hükümetsizlik işte budur!
-*-*-
Bu arada eklemek lazım…
Tuygun Töre, gerek kendi markasıyla, gerekse başka şirketlerin markalarıyla naylon poşet üretirken, tamamen atık kullanıyor…
Ülkede, bahçelerdeki damla sulama lastiklerinden, her türlü naylon poşet ve atığı ya kendisi topluyor ya da toplayanlardan satın alıyor…
Ayda 30 ton plastik ve naylon doğayı zehirlemek yerine, piyasaya naylon çöp torbası olarak dönüyor…
Her açıdan tebriklik bir konu…
Ama Tuygun Töre’nin de dertleri var…
Bu konudaki plansızlık O’nu da çok rahatsız ediyor…
-*-*-
Ve işi daha da zor…
Çünkü en küçük bir yorum yapsa, “vaaay Zorlu Töre’nin oğlu” diyecek olanımız çok fazla…
-*-*-
Biliyor musunuz; siyasi duruşunuz ne olursa olsun, işinde, okulunda, sporunda, evliliğinde, yöneticiliğinde, üretiminde, hayvancılığında, doktorluğunda, avukatlığında, gazeteciliğinde başarılı olan insanlarımızı “kesmek” yerine, “alkışlamayı” öğrenir; hükümet de “çalmaktan ve nemalanmaktan” uzaklaşıp, geleceği planlamaya ve ciddi siyaset üretmeye biraz gayret gösterirse, inanın her şey daha güzel olur!
Umut!
Umutsuzluk, simsiyah düşünceli bir yığın faşistin ülkeyi ele geçirmiş olması…
Umut, hala çok güzel insanların varlığı ve mücadele istenci…
-*-*-
Umutsuzluk, daha birkaç hafta önce “Serhat İncirli DAÜ’den atılacak” denmesi ve hala DAÜ yönetiminin “online başvuruda gecikti” diyor olması…
Umut, halkın, sendikaların, hocaların her şeyi net biliyor olması ve kızgınlığı…
-*-*-
Umutsuzluk, yarı zamanlı okutmanlık için online başvuruda geciken dokuz kişinin olması ama bunlardan bir tek Serhat’la bir Afrikalı kardeşin durdurulmuş olması…
Umut, öğrencilerin verdiği sevgi dolu destekler…
-*-*-
Umutsuzluk, teslim olmuş bir yalaka kesim…
Umut, umudunu yitirmemiş yürekler…
-*-*-
Umutsuzluk; üzüntüm, stresim, gelecekle alakalı kaygılarım…
Umut, kızgınlığım…
-*-*-
Umutsuzluk, işgal…
Umut, Kıbrıs…
-*-*-
Umutsuzluk, deli saçmalığından da öte egemen – eşitlik maskaralığı…
Umut, herkesin emin olduğu federal çözüm…
Umut, inadına barış, inadına kardeşlik…
Umut, masmavi gökyüzü ve henüz gidilmemiş olan tertemiz denizler…
Birleşik Krallık İmparatorluğu Dışişleri ve İngiliz Uluslar Topluluğu Bakanlığı, Ersin Tatar’ın ülkelerine gerçekleştirdiği ziyaretin sebebini görsel olarak açıkladı…