HER ŞEYE RAĞMEN
“Git kendine bir kahve yap ve otur yazını yaz” dedim sonunda. Son günlerde tekrarlanan bir motif damgasını vurdu bu günüme de. Bir plan yaparsın, hatta birkaç plan birden ama hayat başka bir sürprizle çıkar karşına. Bir parti yapmak istediğin gün cenazeye gidersin; hafta sonu için davetli olduğun bir başka parti hava muhalefeti nedeniyle iptal edilir. Bir arkadaşın bunu ikame edecek bir öneriyle gelir ve ona heveslenirsin ama sabah sağlık sorunları nedeniyle bunu iptal ettiğini yazdığı bir mesajla uyanırsın. İçim hep gözyaşlarıyla dolu son günler. Bir yası tamamlamadan başka bir kedere doğru savruluyorum. Dün, uzun bir süre sonra yeniden hayata karışınca her şeyin yerli yerinde durduğunu hayretle gördüm. Dünya hala dönmeye devam ediyormuş. İnsanlar işlerine gidiyor, gülümsüyor, şakalaşıyor, aşktan meşkten söz ediyormuş hala. Ben başka alemlere gidip geri dönmüşken hayat bildiği yolda devam edip gitmiş.
İyi ki de yağmurlu bir gün bugün. Kendi içime kurulmuş böyle otururken dışarıların beni çağırmıyor oluşunda bir huzur var en azından. Kimisi diyebilir ki çıksan dağılırsın belki. Yitip giden aşkın, boşluğa karışan hayallerin kederinden sıyrılırsın, doğanın iyileştirici gücüne teslim edersin kendini… Her şeyin anlamını yitirdiği bir noktada kendi iç yalnızlığında yürümekten başka ne avutabilir ki insanı? Belki bu zaman geçtikten ve yeni umutlara yol açıldıktan sonra anlam değiştirecek artık geçmişe ait olan bu ün de… Geriye doğru bakınca anılar içinde bir anı olacak bu zaman dilimi şu an nasıl da ağır ve yorucu. En azından böyle yazıya dökerek diplere çökmekten kurtarabiliyorum kendimi. Sizlerle, bu yazıyı belki de bir rastlantı sonucu okuyan sizlerle dertleşiyorum. Şu an bu satırları okuyan herkesin bana dostluk duygularıyla dolu olduğunu düşünmem büyük yanlış, biliyorum bunu. Dışarıda öfkeli, alaycı, küçümseyici, kötücül, nefret, kıskançlık ve intikam duygusuyla dolu kalabalıklar olduğunun farkındayım. Eğer öyle biriyseniz okumayı bırakın bence. Yazdıklarım karşısında kalbi titreyeler de var kuşkusuz. Bunu da biliyorum. Şu an okumaya devam etmekte olan sizlerin böyle olduğunuzu da hissedebiliyorum.
Köşe yazarından toplumun sorunlarına duyargalarını açmış olması beklenir biliyorum. Dünya yangın yeriyken belki küçük bir umut vermesi, bir yol göstericilik yapması… Üzgünüm ama bugün o kişi değilim ben. Dünyanın kederli akışına kaptırmış gidiyorum kendimi. Bildiğim bir şey var sadece; Buradayım, hissediyorum ve yaşıyorum. Başkalarının gördüklerini ben de görmekteyim. Çekmecede bunu boyayacak renkli kalemlerim var, güzel sözler yazabilir kendime ve başkalarına avuntu verebilirim ama yapmayacağım bunu. Aslında güçlü olmaktan sıkılmış olmakla ilgili biraz da bu… Birisi beni kucaklayıp avutsun, kendimi bırakayım, omzuna başımı yaslayım istiyorum daha çok da. Kalbimin krallarına secde durmaktan fena halde yoruldum.
Kederi yazmak onunla başa çıkmanın bir başka yoludur biliyorum bunu… Hayat her zaman gülümsemez insana. Sen ayakta tutan bir duyguyu, bir hayali, bir umudu yitirince bocalarsın. Sonra devam eder akış… Belki yeni bir umut, yeni bir hayal çıkar karşına… Zaman da ilerler ama… Bir şeyler yıpranır, susuz bırakılan çiçekler solar, bazı kapılar sonsuza kadar kapanır.
Zaman hep kötülük yapmaz yine de insana. Bazen önemli bir iç görü, bir bilgelik de katar. Başkalarının acılar karşısındaki talimsizliğine, görmüş geçirmişliğin olgunluğunu kuşanmış halde sakin sakin bakarsın. Geçmiş önünde büyük bir ders olarak durmaktadır. Geleceğin ne kadar süreceği belirsizdir ama… Yaşla ilgisi yoktur bunun. Hep öyle olagelmiştir zaten. Sadece hayatın daha uzun sürebileceğine dair umuttur yitirilen.
Bugün, bu an benim içine sürüklendiğim bu kedere inat kahkahalar atanlar, sevinçli zamanlar yaşayanlar var biliyorum. Bunu düşünmek iyi geliyor bana. Aşkın, mutluluğun ve sevincin dünyada bir potansiyel olarak durduğunu görüyorum çünkü… Çok ölümler, çok kederler, çok ayrılıklar yaşadım daha önceleri de… Sonra hayat yeniden tuttu elimi… Bir aşkla, bir şiirle, bir yaşama sevinciyle… Bekliyorum… Beklerken bir türlü sonlanmak bilmeyen bir dakika kadar uzun bir yolculuk bu… Mutluluk hala bir olasılık… Her şeye rağmen.