Her Şeyin Aynı Olacağını Düşünen Varsa Çok Yanılıyor
Yeni tip koronavirüs (KOVİD-19) dünyamızı yeniden şekillendiriyor. Henüz krizin ne zaman sona ereceğini bilmiyoruz ama emin olun ki, o gün geldiğinde dünyamız bugünden çok farklı olacak. Sosyal yaşam, ekonomik koşullar ve bütün bunların merkezindeki eğitim dünyası yeni bir şekil alacak. İşte o yeni dünyanın dışında kalmamak, bugün alacağımız kararlara bağlı olacak.
Geleceğin eğitim dünyasının hep böyle kalacağını düşünen varsa çok yanılıyor. Dünya, daha şimdiden teknoloji ile beraber bütünleşen hibrit (melez) bir eğitim modeline doğru eviriliyor…
Çünkü değişen dünyada değişen yetenek çeşitlerine ihtiyaç var ve artık insanlığın daha önce öğrenmiş olduğu şeylerden çok farklı şeyler öğrenmesi gerekiyor.
Bizde Durum Ne?
Bizde ise değişen pek bir şey yok. Çocuklarımızın, aynı yaş grubundaki diğer ülke çocuklarından beceri olarak çok geride olduklarını hâlâ fark edemiyoruz… Üniversite öncesindeki 52 bin çocuğumuzun çok küçük bir grubunun uzaktan eğitim uygulamaları ile uğraşmasını sosyal medya hesaplarımıza konu ediyoruz ancak içinde bulunduğu koşullar nedeniyle bu olanaklarına hiç erişemeyen, erişme imkânı olsa bile yine içinde bulunduğu koşullar nedeniyle etkin takip edemeyen çok büyük bir grup öğrenciyi yok sayıyoruz…
Diğer yandan zaten öteden beri elbirliğiyle kurduğumuz geleneksel eğitim sistemimizin zafiyetlerini teknolojik ortamlara transfer etmekten başka bir şey de yapmıyoruz:
Yaklaşık 16 yıl İngilizce öğreten ama öğrencilerimizin bir türlü İngilizce konuşturamayan, 12 yıllık eğitim süreci sonrasında bir tek müzik aleti çalmayı öğretemeyen, çok iyi dilbilgisi öğreten ama tek bir kitabı okutmayan, öykü, şiir yazdırmayan eğitim sistemi anlayışını teknolojik ortamlarına taşıdığımız zaman bütün bunları yapacağımızı mı zannediyoruz?
Soysal bilimlerdeki olgu ve olayları iyice ezberleten ama bir türlü analiz yaptırmayı sağlayamayan ya da fen bilimlerinin ve matematiğin bütün formüllerini öğreten ama kendi yaş grubuna uygun problemler için öznel çözüm önerisi getirtemeyen eğitim sistemi anlayışını teknolojik ortamlara taşıdığımız zaman bütün bunları öğrencilere kazandırabileceğimizi mi zannediyoruz?
Peki, Ne Yapmalıyız?
Yapılması gereken ilk ve en önemli şey yeni bir eğitim anlayışına, alternatif bir pedagojiye ihtiyacımız olduğunu fark etmek. Yani;
- Yeni dünyanın ihtiyaç duyduğu becerileri sisteme dahil etmek: Gelecek yıllarda başarılı olacak insanların bu yeni becerilere sahip olanlar olacağını unutmayalım. Üretime ve işbirliğine dayalı, teknolojiyi, algoritma ve kodlamaları kullanabilen, yaratıcı fikir ve üst düzey düşünme becerilerine sahip, problemlere akılcı çözümler üretebilen bireyler yetiştirebileceğimiz becerileri sisteme entegre etmeliyiz.
- Öğretmenin sistemdeki rolünü yeniden tanımlamalıyız: Tek veri kaynağı olarak kabul görülen geleneksel öğretmen modeli yeni dünyanın ihtiyaçlarına uygun değildir. Çocuk, ergen ve gençlerin birkaç tıkla elde edecekleri sayısız veri ve bilgi arasında öğretmenin “çocuk ve gençleri yönlendiren eğitim lideri” rolünü üstlenmesini sağlamalıyız.
- Yeni yeterlilikler ve eğitim-öğretim uygulamalarını hayata geçirmeliyiz: Sıkı sıkıya bağlı olduğumuz eğitim-öğretim yaklaşım, model ve yöntemlerini terk etmeliyiz. Öğrencilerden sınıf geçme ya da mezun olabilme için aradığımız yeterlilikleri gözden geçirmeliyiz. Eğitim ve öğrenmeyi sınıf duvarlarının, okul sınırlarının dışına çıkarmayı başarmalıyız.
- Sisteme yeni programlar yeni disiplinler entegre etmeliyiz: Bugün çok ihtiyaç duyduğumuz kazanımlara bizi taşıyabilecek yeni ders, program ve disiplinleri eğitim sistemimize dahil etmeliyiz.
- Yeni bir ölçme-değerlendirme yapısı kurmalıyız: Öğrenciyi kağıt üzerindeki notuyla değerlendirmekten vaz geçmeliyiz. Onu, üretken kılacak ve herhangi bir kültürde değer bulan fikir ve ürünleriyle değerlendiren, kendi yaş grubuna uygun gerçek yaşam problemlerine getireceği öznel çözüm önerileriyle ölçebileceğimiz alternatif bir ölçme-değerlendirme mekanizması kurmalıyız.
- Eğitimde veriye dayalı bir yönetişim anlayışını etkin kılmalıyız: Ne yazık ki bugünkü eğitim yönetimi yapımız çağdaş bir eğitim sistemini yönetmek için uygun değildir. Ana dili Türkçe olmayan yabancı uyruklu çocuklardan tutun da, sosyo-ekonomik durumu oldukça düşük olan ailelerin çocuklarına kadar hiç yokmuş gibi davrandığımız ihmal edilemez sayıda öğrencimiz var. Bu örnekte olduğu gibi sistemin diğer tüm unsurları için de nitelikli bir veri-bilgi bankamız, bu veri ve bilgileri işleyecek bir yapılanmamız yok. Oysa yeni dünyada yapmamız gereken en önemli şey; veriyi bilgiye, bilgi davranışa, davranışını da üretime dönüştürebilecek yapısal bir yönetişim anlayışını etkin kılmaktır. Bunun için de temel unsur veriye dayalı eğitim politikaları üretmek ve hayata geçirmektir.
Sonuç olarak yeni tip koronavirüs (COVID-19) pandemisinden sonra her şeyin aynı kalacağını düşünen varsa çok yanılıyor, hele eğitimde… Ancak son pişmanlık fayda etmeyecek ve bu yanılgı gelecekteki nesillerimizin yitip gitmesine neden olacak. Sürecin soununda ekonomik koşulların ne denli derin ve yıkıcı olacağı düşünüldüğünde ortaya çıkacak bireysel ve toplumsal zarar tahminlerimizden çok daha büyük olabilir. İşte tüm bu nedenlerden dolayı, bugün eğitime yön verenlerin bu sorumluluğu fark etmeleri ve bir an önce reform nitelikli eğitim dönüşümleri için adım atmaları son derece önemlidir. Geçmiş nesillerimizdeki kayıplara, gelecekteki nesillerimizin kayıplarını da eklemeyelim…