Herkes, her şeydir buralarda…
Eskiden de öyleydi kuşkusuz…
Herkes, her şeydi buralarda…
Hasta mısınız, doktordan önce komşu koyar teşhisinizi; hatta ilaç bile yazar…
Kıbrıs Sorunu mu konuşulur; herkes uzmandır bu konuda…
Sporla TV önünde (Bira ve fıstıkla) ilgilenmenin ötesinde fazla bir bağımız yoktur ama; hepimiz birer (özellikle futbolda) birer otoriteyiz…
Bir kaza olsa, hangi tarafın % kaç kusurlu olduğunu polisten daha iyi biliriz…
Hava durumu, maç skorları, boşanma nedenleri, kanserin neden yaygınlaştığı gibi konuların tahmini bizden sorulur…
Politika’nın alasını biz bilir; biz yaparız!
E bu kadar derin(!) donanımımızla sanata mı el atmayacağız?
Üç/dört kafiye uydur; kısa kısa cümleleri alt alta yaz; al sana bir şiir ve de şair…
Bir fırça, beş/altı renk seç vur tuvale; al sana bir resim ve de ressam…
Akıllı cep telefonları çıktıktan sonra, Fotoğraf sanatçısı(!) olmak için, fotoğraf makinesine bile gerek yok…
Küçüklüğümüzde hamurla/çamurla oynamışlığımız var ya; doğuştan heykeltıraşız anlayacağınız…
Bilgisayarda notaları sıraladın mı, gelsin Gramy ödüllük besteler…
Hepimizin hayatı bir roman! İş, kaleme sarılmakta… Yazarlık mı yapamayacağız?
Sözlü (dedikodu) gazetecilik zaten hamurumuzda vardı; sosyal medya icat oldu, hepimiz “Yazan Gazeteci” olup çıktık ( Her gün, sosyal medyada yeni bir gazete çıkması; yakında üç yeni basılı gazetenin piyasaya çıkacak olması belki de bu yüzdendir).
Hepimiz her şey olduğumuz için; GERÇEKTEN BİR ŞEY olana değer vermeyiz…
Gerçeklik, bizim felsefemiz değil; biz GANDIRIKÇILIK üzerinde biçimlenmiş(devletimizden başlayarak)bir toplumuz çünkü… Belki de bu yüzden herkes bizi kolayca kandırır; ama biz farkında olmayız… Ya da, kandırıldığımızı onurumuza yediremediğimizden görmezden geliriz.)
Akıllı telefonları bu kadar çok sevmemizin; kendimize cicili/bicili sanal bir dünya kurmamızın nedenlerini de burada aramak gerek, belki de.
Gerçeği sevmediğimizden olsa gerek; kendi kendimizi olduğu kadar etrafımızdakileri de kandırma üzerine bir hayat kurduğumuzu kabul etmeyiz…
Gösterişçiliğimizin, tüketiciliğimizin ve HER ŞEY olmanın, GERÇEKTE yakalayamadığımız SOSYAL STATÜ(!) kazanma dürtüsünden kaynaklandığını da kabul etmeyiz…
“Biz Hiç bir şeyiz!” demek istemediğimi, yazılarımı sürekli okuyanlar bilir…
Yukarıda da vurguladığım gibi; her alanda GERÇEK DEĞERLERİMİZ var… Ama işimize gelmediği için onlara değer vermez (böyle yaparak onları da değersizleştirip; kendi düzeyimize indirmeye çalışırız); dudak büker geçeriz…
Bu yüzden çoğumuzun gerçek BAŞARISI; kendi kendini kandırmaktır…
Bunu, dün yaşadığımız REZİLLİKLERden sonra bir kez daha gördük…