1. YAZARLAR

  2. Dr Filiz Besim

  3. Herkese düşlediği gibi bir yeni yıl dilerim...
Dr Filiz Besim

Dr Filiz Besim

Herkese düşlediği gibi bir yeni yıl dilerim...

A+A-

 

Ben bu yeni yıla gizlenmiş bir cennetin kilitli bir köşesinde girmeyi düşledim. Hüzünlü bir şiir dizesi olsun istedim anahtarım...

Bir kitap kafede oturuyorum. Bir yandan kitapları kokluyor, diğer yandan bir şeyler içiyor ve yazıyorum. Öylesine akıyor kalemim. Eski yılın sonlarında inanılmaz bir bıkkınlık sarmış, sıkılmış, aşık olduğum adanın hapishane psikolojisi her yanımı sarmıştı. Yeni yıla bu ruh haliyle girmemeli, tazelenmeli yenilenmeliydim. Kızıma ‘hadi kaçalım’ dedim. Anasının kızı gezgin ruhlu kızım, hiç düşünmeden ‘hadi’ dedi. Bize çok da yabancı olmayan ama yüzyıllar boyu dünyanın merkezi o keyifli şehre Londra’ya kapağı attık. Dünyayı solumak, kışın bambaşka bir hüzün kattığı geniş uçsuz bucaksız parklarda dolanmak, belki bir müzikalin hüzünlü nağmelerinin kilitli yüreğimin anahtarını açmasını istedim. Küçük dünyamızdan çıkabilmek için şehrin tam merkezinde, bizi kimsenin tanımadığı bir metropol düzeninde ve kalabalığında sürüklenmek istedim.

Son zamanlarda bir umutsuzluk, bir mutsuzluk hakimdi sanki her yanıma ve her yanımıza.  Hiçbir şeye yetişemeyen, ruhu yorgun hallerdeydim(dik) uzun bir süredir. Aslında sadece ben değil. Sanki gökyüzünün renklerinden yoksun bir toplum olmuştuk. Griler kahverengiler, siyahlar arasında.
Halbuki yeni hallere ihtiyacımız vardı nice zamandır. Gözlerinin içi gülen insanlara, yaratan umut vaat eden. Gerçek aşklara, içten kahkahalara...

Biz yıllardır tekrarları oynuyoruz.  Değişmeyen Kıbrıs sorunu, hep konuşulan sağlık ve eğitim sistemi, başarılamayan kamu reformu, Türkiye’den etkilenmemesi mümkün olmayan ekonomi vs, vs...

Halbuki dünya çeşitlilikleri ve farklılıkları sever. Değişimden yanadır ve aslında kainat bir değişimdir. İnsan kah en yükseklerde ve de kah en alçaklardadır. Dünyanın çemberi gece ve gündüz. Damla ve derya, bütün ve katre. Med- cezir üzerine kurulmamış mıdır?
Bitirmek ve başlamak. Hiçbir zaman kendinden emin olmamak. Son noktayı koymamak. Kibirden uzak durmak...

Vicdanlı, akıllı, bilimle beslenen... Dostluk ve muhabbetle...
Öğrenmek bir yükümlülüktür, kendini geliştirmek, merak etme duygusunu yitirmemek...
Bir muhabbet zincirinde ufacık ama mühim bir halka olabilmek, bunun bir yükümlülük olduğunu hissetmek...

***
Bir kaç yıl önceydi.  Sunay Akın bir televizyon programında Jacques Prevert’den bir şiir okumuştu. Bayılmıştım. Geçen gün Londra’nın en işlek caddelerinden Picadilly’de bir kitapçıda rastladım o şiire...

Geçen Yılda, Geçen Yılı Yaşadınız mı?

Bu yılı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ya siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelene kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimenlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz ?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl ?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın bunlar gibi birçok küçük şey'e bağlı olduğunu
Hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yeni yılda düşünün.
Yayılın çimenlerin üzerine
Acele edin
Er ya da geç
Çimenler yayılacak üzerinize."

***

2013’de bende iz bırakanlar:

Tamam Mıyız? Bir Çağan Filmi..

Kendi dünyasında, hatta hayal aleminde yaşayan, duyguları hep uçlarda,  adı gibi sımsıcak ‘Temmuz’ ve kolları bacakları olmayan , babası tarafından itilmiş, güzeller güzeli ‘İhsan’ın’ birbirine tutunma hikayesi bu...
İkisi de kenara itilmiş, ikisi de köşeye sıkışmış...
Bir Çağan Irmak Filmi’dir yazan afişi takip ettim sadece. Tahmin ettiğim gibi bambaşka bir hikayede ve bambaşka bir dünyada buldum kendimi...
‘Tamam Mıyız?’ diye soruyordu Çağan Irmak... Tamamız desek de tamam değiliz aslında...
Hep bir şeyler eksik hayatımızda, hep bir yarım kalmışlık, mutsuzluk, sevgisizlik...
Hep bir şeyler yetmiyor, biri onaylamıyor...
Bir bekleme durumundayız...
En tam görünenimiz bile içinde yarım.
Gelecekte hep bir şeyler olacağını bekliyoruz. Ömrümüz geçiyor, geçmişin izleri, geleceğin gizemiyle. Olmayan tek şey şu an...

Bir film seyrettim. Öyle bir film ki, dokunmaması imkansızdı kalbimin tellerine... Başrollerinde 23 yaşındaki dev oyuncu Aras Bulut İynemli, Deniz Celiloğlu, Sumru Yavrucuk, Aslı Enver...
Ne mi kaldı filmden çıkınca geriye?
Gözyaşı kalmadı elbette ama yaşamın güzelliği kaldı, dostluk kaldı, kendine inanmak kaldı, katıksız sevgi kaldı. El ele olmak kaldı...
Ve bir cevap vardı Çağan Irmak’a verilmesi gereken. ‘’Tamam Mıyız?’’ sorusuna. ‘’Evet .Tamamız.’’


***
Bir Konferans: Türkiye’de Birlik Beraberlik Meselesi. Kimlik Çatışmaları. Baskın Oran...

Ulus-devlet: İmparatorluk’un tersi. Birlik ve beraberliği sağlamak adına egemen etno-dinsel kimlik dışındaki kimlikleri yasaklayan devlet türü. Bunu (duruma göre) 2 yöntemle yapmaya girişir:
Asimilasyon (toplumsal belleği sıfırlama), ve/veya
Etno-dinsel Temizlik’le (farklı kimlikleri bir biçimde ortadan kaldırma.

***

Afrika Prensesi: Kitap...

Aslında 2005 basımı olan ve genellikle kitapları satış rekorları ile ünlü Ram Oren’in bu kitabı hani deyim yerindeyse tam bir solukta okunacak bir kitap. Akşam başlamışsanız hiç şansınız yok 500’e yakın sayfası da olsa sabaha bitecek. Sizi dünyanın değişik coğrafyalarında insana dair kah duygu yüklü kah acımasız ama hep sürükleyici bir maceraya sürüklüyor.

Askerliğini birlikte yapmış iki arkadaş Afrika’da elmas işine girerler. Hayalleri tanıdıktır. Kısa zamanda köşeyi dönmek. Ancak siyah kıta onlara acımasız sürprizler hazırlamıştır. Afrika egzotik keyifler ve tehlikeli ortamlarla dopduludur. Başarı ve zenginlik yerine, insana cehennemi aratmayacak dramlar da sunabilmektedir. Özellikle güven duygusu, arkadaşlık ve aile bağlarının sorgulandığı bu romanda olmazsa olmaz çok dokunaklı bir de aşk öyküsü mevcut.
Yaşama ilişkin çok önemli dersler sizi duygudan duyguya sürüklerken kendinizi uluslararası elmas sektörünün karanlık entrikaları arasında buluyorsunuz.

Sıcacık bir dost uzatmıştı bana bu kitabı. Mutlaka oku dedi. İyi ki okumuşum 

Bu yazı toplam 3669 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar