Herkesin bir başka gerçeği var
Kıbrıs adasında bölünmenin, gerilimin ve uzlaşmazlığın en temel sorumlusu olarak “garantör” ülkeleri görürüm.
Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’yi…
Kıbrıs’ın bölünmez bütünlüğünü “garanti” ederler güya…
İlk kendileri bölmüştür adayı…
İngiltere eski sömürgeci…
Türkiye ve Yunanistan yeni…
Siyasi, ekonomik ve kültürel bir güç kullanırlar ada üzerinde ve bu “güç” asla birleşmeye hizmet etmez. Toplumları birbirine yakınlaştırmak yerine çoğunlukla uzaklaştırırlar.
Üç garantör de kendi çıkarını düşünüyor.
“Bağımsız Kıbrıs” istemiyorlar asla…
Tarih ve siyaset okuyan herkes anlar bunu..
***
Yine de çoğunluğun üzerinde uzlaştığı nokta şudur:
Kıbrıs’ta Türkiye ve Yunanistan’ın kabul etmediği bir çözüm mümkün değildir.
O nedenle de çözüm olmuyor zaten…
“Çözümsüzlük” korunuyor.
Müzakere süreçleri de çözüme değil “çözüm ister gibi görünmek” ya da “çözümsüzlüğün faturasını bir ötekine yüklemek” taktiğine odaklanıyor.
***
Niye böyle, anlamıyorum.
Adada barış, uzlaşı ve ortaklık Kıbrıs halkları kadar Türkiye ve Yunanistan’ın da yararına olacak.
Bunu görmüyorlar.
Milliyetçi körleşme bu olsa gerek!
İşbirliği, istikrar ve refahı getirecek olan barıştır; statüko belirsizliğe, gerilime ve güvensizliğe hizmet eder.
Yine de ikna olmuyorlar.
Kıbrıs’ı ellerinde koz gibi tutuyorlar.
Etnik ya da dinsel anlamda tekil kimlikler dayatıyor, çoğulculuğu düşmanlık görüyorlar.
***
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in görüşmesi sonrasında İstanbul’daki gazeteci dostumdan mesaj geldi.
“Kıbrıs sorununun adadaki gerçekler temelinde adil, kalıcı çözüme kavuşturulması mühimdir. Böyle bir adım, bölgemizin istikrar ve huzurunu güçlendirecektir." (RTE)
***
“Tavşana kaç tazıya tut” diye yanıt gönderdim.
BM temsilcisi Maria Angela Holguin, 10 dakikada ayrıldı, Tatar’la görüşmeden…
İyi bile tahammül etti.
Tahsin Ertuğruloğlu, Meclis’te, “Kıbrıs’ta toprak bütünlüğü ve tek egemenliği kabul etmeyeceklerini” söyledi, yetmezmiş gibi “Türkiye üye olmadığı sürece Kıbrıslı Türklerin AB talebi olmadığını” konuştu.
Bunları anlattım gazeteci dostuma…
“Yeri ve zamanı geldi Denktaş’ı takmadı, bunlar Tatar’la Tahsin kim? Yeter ki istesinler” oldu yanıtı…
Üzerine bir de şunu yazdı: “Adam yıllardır ilk defa çözüm lafını kullandı, bence kayda değer…”
***
“Evet ama Denktaş kendi ağzıyla konuşuyordu; Tatar ve Tahsin, Erdoğan ağzıyla konuşuyor, o nedenle” diye yanıtladım.
“Sen de haklısın” yanıtını verdi bu kez…
***
Umarım haksız olurum.
“Aramızda çözülemeyecek sorun yok” diyen Erdoğan haklı olur.
“Görüş ayrılıklarına rağmen diyayog kanallarını açık tutuyoruz” sözünü başımıza sardığı Tatar’a da öğütler umarım…
“Kıbrıs sorununun adadaki gerçekler temelinde adil, kalıcı çözüme kavuşturulması mühimdir. Böyle bir adım, bölgemizin istikrar ve huzurunu güçlendirecektir” dedi ya…
Sorunun temeli de ilk cümlede…
“Adadaki gerçekler…”
Herkesin bir başka gerçeği var maalesef…
O gerçeklerde uzlaşsak sorun da kalmayacak zaten…
UBP, Avrupa Birliği’ne de karşı
Ulusal Birlik Partisi’nin Avrupa Birliği karşıtlığı nefret noktasına geldi.
Parti tabanının bu görüşte olduğunu düşünmüyorum.
Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı çok sayıda UBP’li tanıyorum.
Hepsi de Avrupa Birliği’nden kaynaklı haklarını kullanıyorlar.
AB yurttaşı olarak seyahat ediyor, evlatlarına öğrenim imkanı sunuyor, burslara başvuruyor, geleceklerini de Avrupa’da görüyorlar.
UBP'liler dinledi mi Tahsin Ertuğruloğlu'nu Meclis'te...
Birleşmiş Milletler'e karşı...
Avrupa Birliği'ne karşı...
Kıbrıs Cumhuriyeti'ne karşı...
Hayalindeki "devlet"i kiminle var edecek sahi?
"Türkiye üye olmadığı sürece Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği talebi olmadığını" söylüyor da kime sormuş bunu!
***
Gerçi sözlerinin altı üstünü tutmuyor, üst altını...
"Müzakere masasına oturmak için KKTC tanınsın şartı koymuyoruz" diyor aynı konuşmasında...
Egemen eşitliğin teyidini istiyor, her ne anlama geliyorsa...
Bunu kimden istiyor?
BM’den mi AB’den mi?
Onları görmek istemiyor(!)
***
Ulusal Birlik Partisi, Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşlığını da yasaklar yakında...
Anlamadığım şu, Türkiye'ye niye çağrı yapmıyor, “Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nı garanti etmekten vazgeç, garantörlükten geri çekil” diye...
Bir de şunu fark ettim.
"İki ayrı devlet" derken Tahsin bey, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni de anlatmıyor.
Hem "KKTC" tanınmadan tanınacak Tahsin bey'e göre...
Hem de "Kıbrıs Cumhuriyeti" ortadan kalkacak.
Bir yeni devlet de güneyde kurulacak (!)
Böylece tanınmamış devlet tanınmadan tanınacak, tanınan devlet de ortadan kalkacak ve yeni bir devlet doğacak ve bu ikisi komşu olacak.
Deli saçması!
Fabrika “üretime” devam ediyor (!)
Japonya'da yaygın olarak tüketilen bir ekmek markasının 2 paketinde "fare kalıntısına" rastlandı.
104 bin paketlenmiş ürün toplatıldı.
Anında!
Tokyo'daki fabrikanın faaliyetleri de yürütülen soruşturma nedeniyle durduruldu.
***
Şimdi bunu niye yazıyorum.
Kıbrıs'ın kuzeyinde bir üniversitenin dağıttığı çok sayıda diplomada "sahtelik" saptandı.
"Üretici"ye kimse dokunmadı, "tüketiciler" birer birer içeri atıldı.
"Vekil"e ayrıcalık tanındı.
Fabrika faaliyette ve üretime devam ediyor halen… (!)