Heyecan ve stress!
Artık çok heyecanlanıyorum ve stresim artıyor!
Eskiden de öyleydim ama artık stresin şiddeti arttı!
Bu da rahatsızlığa dönüşüyor!
Hastalanıyorum, yorgun düşüyorum ve tam gün uyumak istiyorum!
-*-*-
Mesela Doğancı – Gaziveren finalini izlemeye gidemedim…
İki köyü de çok severim ama Gaziverenli olmak, bu takımın en başarılı dönemlerini hatırlamak ayrı bir şereftir; kaybetmesine tahammül edemem!
Hele hele de arada büyük bir rekabet varsa!
-*-*-
Maça gitmedim ama skoru sosyal medyadan ve maçtaki bir arkadaştan almaya çalıştım…
Gaziveren’in attığı son dakika golüyle, penaltı heyecanına geçtim!
Ve bitince derin bir oh çektim!
-*-*-
Dün oğlum yurt dışına gidecekti…
Bir süreliğine veya belki hep oralarda olacak; daha tam net değil…
Havaalanına götüreceğim…
Kızım da yurt dışında…
-*-*-
“Hiç gelmeyin” der mi bir insan evlatlarına?
Diyorum!
Gelip de ne yapsınlar?
Ya yalaka, yağcı, biatçı olacaklar ya da işsiz!
-*-*-
Ama sadece çocuklarımız değil ki; çok değerli, çok zengin, çok başarılı Kıbrıslı iş insanlarımızı da yatırımcılarımızı da “mamma bittiği zaman” silmişliğimiz vardır!
-*-*-
İsim vermek istemem ama mesela Asil Nadir!
Bir dönem adamı kral ilan ettik, sonra soyduk, soğana çevirdik; havaalanını elinden alıp, özel bir kişinin ve şirketin kullanımına verdik; adını “askeri mesele” koyduk!
Kimse de sesini çıkarmadı!
-*-*-
Bu ülkenin Türkiye’de ve Dünya’da en değerli yatırımcılarından birine de “siyaset – rüşvet – kolla beni kollayım seni – öde beni dağları emrine getireyim” projesiyle saldırıyoruz…
Mahkemelerde süründürüyoruz…
Haklı olduğunu bile bile, haksız çıkarmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz!
Gelsin gitsin rüşvetler!
-*-*-
Gerçekten dayanamıyorum artık!
Stres seviyem yükseliyor!
Belki hem yazıyorum hem de sabahları üç saat televizyonda zar zar ediyor ve boşalıyorum da peki ya boşalamayanlar!!!
Rahatlayamayanlar ne yapsın?
-*-*-
Neyse; Olimpiyatlar Kadınlar Voleybol…
Türkiye maçını kaçırmam…
Dün izlemeye başladım, Hollanda ilk iki seti kazandı, “… bitti” dedim…
Televizyonu kapattım…
-*-*-
Oğlanla çıktık, Lefkoşa’dan Ercan’a geldik…
Ercan’da bavulların X ray işlemi sırasında tanıdık bir polis, “maç 2 – 2” dedi!
Son setin sonucunu havaalanında stresle bekledim; telefonu açıp izleyebilirdim, strese gelmek istemedim!
Ohhh tıpkı Gaziveren maçı gibi; Türkiye kadınları ki onlar benim kahramanlarımdır; maçı 2-0’dan çevirmişler ve 3-2 kazanmışlar!
Helal olsun!
-*-*-
Sonra oğluma sarıldım!
Göz yaşlarımı saklamak için, Başbakan gibi kapalı mekanda güneş gözlüğü taktım!
-*-*-
Arabaya bindim!
Lefkoşa’ya dönüş yolunda, beni mahkemeye verin sevgili hırsızlar; rüşvetçiler; ahlaksızlar; işgalci ganimetçiler; hatta isterseniz vurun!
Ama öyle sövdüm, öyle sövdükm, öyle sövdüm ki sizlere!
Rahatladım!
Üstüüne de bu yazı!
Gayet iyiyim!
-*-*-
Çalmaya devam edin!
İhaleler emrinizde, Kıb – Tek önünüzde!
Sakın Kıbrıs sorunu çözüm falan sakın, sakın ha!
Rumlar bizi kesecek sonra!
Tek derdimiz yeniden ve yeniden ve yeniden seçilmek!
Üç anne ve üç bebek mahkemeye çıkarılmış!
Bebekler ağlamış!
Suçları ne?
Kaçak insan olmak!
Göçmen!
-*-*-
Bu ülkede, göçmenleri suçlu kabul etmekten kurtaracak yasalar bir türlü yapılmıyor!
Neden?
Çünkü bu yasanın acelesi yok!
Konu komisyon – ödenek olursa hemen; insansa, ölsünler!
-*-*-
Bir haftada üçüncü işçi elektrik çarpması sonucu öldü!
Sonuncusu da diğerleri de çok ünlü iş yerlerinde veya mekanlarda yaşamlarını yitirdi!
Elbette bu ünlü iş yerlerinin sahipleri ya da işletmecileri, birinin ölmesini istemezdi!
Ama mutlaka ve mutlaka denetlenmeliydi!
Denetlenmedi!
-*-*-
Özellikle bu ölümlerden ikisi nasıl gerçekleşmiş biliyor musunuz?
“Uyumsuz elektrikli alet ve priz” nedeniyle!
Türkiye’den ithal edilen elektrikli aletlerin “prizleri” ikilidir!
Bizdeki sistem ise “İngiliz” ve üçlü prizdir
-*-*-
İkili priz ya da prizi söküp kabloyu çıplak kullanmak suçtur!
İkili priz satılması da yasaktır!
Bu yasağa uymayan binlerce iş yeri bulunmaktadır!
-*-*-
Yakında umarım trafiği de değiştirirsiniz, sağdan gidelim canım!
Ne olacak ki üç beş kişi daha ölürse!
Başka yaparız!
-*-*-
İhalelerimiz tamam mı?
Tamamdır!
Komisyon – rüşvet tamam mı?
Tamamdır!
Gerisi hikaye!
Bir ölür, bin getiririz!
Sömürür, ezeriz!
-*-*-
Bu ülkeyi sömürenler, yönettiğini sanan biatçılar mı?
Onların rüşvet – kaçanç ve “yeniden ve yeniden ve yeniden seçilmek”ten başka dertleri yoktur!
Kimisi koltuk aşkından kimisi cukka!
Tayyip Erdoğan İsrail ile iyi girişti! Bu arada Ünal Üstel, Erdoğan’a destek verdi, İsrail’Ii korkuttu! Ersin Tatar henüz bu yazıyı yazdığım saate kadar Erdoğan’a destek verme ve İsrail’e korku salma açıklamasını yazmış değildi! Zorlu Töre de “bizi ilk tanıyacak devlet Azerbaycan olabilir” felsefesini ortaya attı! E Azerbaycan, İsrail yanlısı değil mi? Erdoğan ile Azerbaycanlı İlham Aliyev çok yakın dost değil miydi? Çok karışık bir denklem! Uluslararası ilişkiler öğrencilerine final sorusu; çözün! Amaaaan boşverin! Filenin sultanlarının zor da olsa muhteşem galibiyetine çok sevindim…