Hiç bu kadar çaresiz olmadık
18 Ekim’den bu yana ülke hükümetsizdir. Hoş hükümetli olsak ne yazar ama yine de görünürde birilerinin ülkeyi yönetmesi gerekir. Buna rağmen siyasiler hala ayak oyunları vb. uyduruk kararlarla işi oyaladıkça oyalıyorlar.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yemin etmeden önce yerine başbakan vekili görevlendirmesi ve kendi hükümetinin istifasını cumhurbaşkanına sunması gerekirdi. Yapmadı.
Cumhurbaşkanlığı makamını devraldığı gün, veya ertesi gün mecliste temsil edilen tüm parti başkanlarını çağırıp yeni hükümetle ilgili görüşlerini almalıydı. Yapmadı.
Bu iştişarelerden sonra hükümeti kurabileceğine inandığı bir milletvekiline görev vermesi gerekirdi. Bunu da yapmadı.
UBP kurultayını yapsın, yeni başkan seçilsin görevi ona vereyim kolaycılığına yattı. UBP kurultayını yapamadı. Kendisine cumhurbaşkanlığı seçimini kazandıran Ankara’daki meslektaşları UBP üyelerinin 2. Tura bıraktığı 2 adayı da beğenmediler. Baskı ile ikisini de çektirdiler.
Bu arada toplum hem pandemi, hem de ekonomik krizin giderek derinleştiği bu günlerde 15 gün kaybetti.
Böylece bu süreç yaşanmamış sayıldı. Ankara’nın onay verdiği UBP genel sekreteri Ersan Saner başkan vekili olarak hükümeti kurmakla görevlendirildi.
Ersan bey 15 günlük süresini son saniyeye kadar kullanacağını söyledi ve kullandı. Ama bir hükümet kuramadı. Bunun üzerine daha ilk hafta bitmeden hükümeti kuramayacağı anlaşıldığından görevi iade etmesi gerekirdi. Ersan bey de bunu yapmayarak topluma tam 15 gün daha kaybettirdi.
Saner görevi iade ettikten sonra doğal olarak görev ana muhalefet liderine verildi. Tufan hoca iyi niyetle ve içinde bulunduğumuz pandemi ve ekonomik krizleri de düşünerek “İlkeler Manzumesi” ni hazırlayarak tüm siyasi partilere sundu. Bu ilkeler temelinde tüm partilerin desteği ile içinde teknokratların da olacağı bir kriz hükümeti kurulmasını önerdi.
Önce herkes bu öneriye olumlu baktığını açıkladı. Toplum tam “galiba işler yoluna giriyor, siyasiler ülke ve halk için elini taşın altına koyacaklar” diye düşünürken gerçeğin bu olmadığı ortaya çıktı.
UBP “en büyük parti benim, böyle bir hükümet kurulacaksa başbakan benden olmalıdır” gibi garip bir taleple ortaya çıktı.
İlk bakışta haklı gibi görünse de görev kendilerinde olduğu 15 gün akıllarına böyle bir öneri gelmeyen, böyle bir projesi, aslında ülkenin geleceğiyle ilgili hiçbir projesi olmayan UBP’nin, CTP böyle kapsamlı bir proje ile ortaya çıkınca bunu sahiplenmesi ve halen hükümeti kurma görevini elinde tutan Tufan hocaya rağmen başbakanlığı talep etmesi inandırıcı değildir.
HP ise ortaya hiçbir plan, proje koymadan ısrarla UBP-CTP-HP hükümeti istediğini söylüyor. Ama UBP-CTP ile UBP-HP’nin aritmetik olarak rahatlıkla kurulabilecekken neden 3’nün ortak olması gerektiğini izah edemiyorlar.
Öte yandan bu iki partinin hala gizli gizli koalisyon pazarlığı yaptıkları ve Tufan hocanın bugün, yarın görevi iade etmesi ile Ersin beyin görevi yeniden Ersan Saner’e vereceğini ve bu defa UBP-HP koalisyonunun kurulacağı artık bir sır olmaktan çıktı.
KKTC’de herşey normalmiş gibi hükümet pazarlıkları, ayak oyunları ile zaman tüketiliyor. Unutulmasın tüketilen bu zaman ömrümüzden gidiyor.
Ülkemiz daha iyisine, daha güzeline, daha gelişmişliğe, dürüstlüğe, samimiyete ve en önemlisi insana değer verilmesine layıktır.
Ama ülkenin bugün getirildiği yer maalesef burasıdır. Bu gidişe artık dur demeli, dizginleri elimize alarak bu ülkeyi layık olduğu yere çıkarmalıyız.
Türkiye’den parayı en rahat ben alırım, bu nedenle hükümette ben olmalıyım gibi böbürlenmelere prim vermeye devam ettiğimiz sürece ülşke ayaklarımızın altından kayıyor.
Bu kaymayı durduramazsak bilin ki sonunda hepimiz ağlayacağız. Biz hiç bu kadar çaresiz olmadık.