Hiç mi sevmiyorsunuz bu ülkeyi?
Bir “af” yasası çıktı....
Başlarına yıkıldı sonra...
Onca bina...
Gelecek...
Yaşam...
Yıkılmaya devam ediyor.
***
1948’de, ilk “İmar Affı” çıkmıştı, Türkiye’de...
Tüm “çürük” binalar, ki sıraya
Bir “af” yasası çıktı....
Başlarına yıkıldı sonra...
Onca bina...
Gelecek...
Yaşam...
Yıkılmaya devam ediyor.
***
1948’de, ilk “İmar Affı” çıkmıştı, Türkiye’de...
Tüm “çürük” binalar, ki sıraya konmuştu yıkılmak için...
Bağışlandı...
Sonrası bugünlere kadar geldi.
***
Son birkaç senede, 4 kez “af” çıktı, ülkemizdeki “kayıt dışı yaşam” için...
En son şimdiki hükümet döneminde, “bu son” denilerek ilan edildi.
Sonlar bitmedi..
Peki ne olacak?
Kaldıramayacağımız bir “nüfus” başımıza yıkılacak.
Daha bir ezileceğiz altında..
Daha bir yabancılaşacak, çok daha fazla sosyal patlamalar yaşayacak, daha bir uzaklaşacağız okullardan, hastanelerden, yaşam alanlarından.
Ve sömürü artacak...
Suçlar kabaracak...
Elektrik, su, ulaşım derken “nüfus”a plansız altyapı, iyice ortaya dökecek defolarını...
Bardak doldu...
Üstelik taşıyor, dökülüyor üzerimize doğru...
Battık, çıktık doğrusu...
Siz şimdi, dolu bardağa, inatla ve ısrarla bir koca sürahiyi daha boşaltmak istiyorsunuz...
Boşaltmak bile değil bu.
“Boca” etmek tam anlamıyla...
Bu “af” da devrilecek üzerimize..
Ve ezileceğiz, yıkılacağız birlikte..
Hiç mi sevmiyorsunuz, yaşadığınız bu ülkeyi? Hiç mi?
Görüşmeci!
Birleşmiş Milletler zemininde görüşmeler “toplumlar arası” düzeyde yapılır.
Yani ne KKTC vardır.
Ne de “tek kanatlı” Kıbrıs Cumhuriyeti!..
Kıbrıslı Türk lider, genelde, tüm toplumun çoğunluk oyuyla seçilen “Cumhurbaşkanı” olur...
Genelde diyorum çünkü, Annan Planı öncesindeki süreçte, belki de tarihte ilk kez bir “istisna” yaşandı.
Talat, henüz Başbakan olmasına rağmen, toplumun “yığınsal” iradesi ve dönemin Cumhurbaşkanı Denktaş’ın da onayı ile bu görüşmeleri üstlendi.
***
Aslında, şu anda da bir “istisna” yaşanıyor.
Görüşmeleri, özel temsilci sürdürüyor, Kudret Özersay.
“Siyasi nezaket” yerini bulsun, “saygıda kusur” olmasın diye ne söylenirse söylensin, yaşamın pratiğine baktığımızda gerçek budur.
Bu nedenle de, pozisyonu “görüşmeci” olmasa da, sürekli konuşuyor, süreci yorumluyor.
Ve doğrusu, görüşme sürecindeki bu ikinci “istisna”, ilkine pek de benzemiyor!..
‘Doğal tedavi’yle hapları mı kesti?
Gazeteci Doğan Harman’ın cenazesinde konuşuluyordu.
Ne kadar doğru, bilemiyorum çünkü araştırma şansımız olmadı.
Ancak, Sağlık Bakanlığı bu iddiaları mutlaka araştırmalı.
***
“Alternatif tıp” uzmanı ya da akapunturcu biri “doğal” tedavi önermiş, Harman’a..
Bu nedenle, son dönemlerde “hap içmeyi” bırakmış.
Tansiyon...
Ve şeker hastasıydı bildiğimiz kadarıyla..
Hele de tansiyon, şakaya gelmiyor.
***
En başta söyledim, cenazede çok yakınları tarafından konuşulanlar bunlar.
Hatta, “Ben hapları kestim, size de öneririm” diye, Doğan Harman’ın bizzat tavsiyede bulunduğu kimileri anlattı bunları.
Sağlık Bakanlığı, son dönemlerde artan “diplomasız uzmanlar” konusuna mutlaka eğilmeli !..
EKSİK KALSIN!
Yolların ortası güya özel şirketlerce temizleniyor.
İyi de, “temizlik” sonrası diktikleri tabelalar daha bir “kirlilik” değil mi sonuçta ?!
:(
BİR İHBAR: Çocuklarını RHA’larla arayanlar var... Düğüne gidenler var.
Hep var. Bir genelge yayınlanır, birkaç gün durur, sonra yine devam!