Hiç Unutmadıklarımız, Hep Unuttuklarımız
Dünyanın en zor işlerinden biri eğitim politikalarını belirlemek ve onları sürdürmektir. Ne var ki bir ülkede herkes tarafından açık anlaşılır ve net olarak bilinen bir eğitim politikası yoksa yapılacak iş çok daha zordur.
Bizdeki durum da tam da böyledir. Eğitimde ne yapacağımız, çocuklarımızı ve genç kuşakları nasıl yetiştireceğimizi içeren, eğitimde neyi, ne zaman ve nasıl yapmamız gerektiğini anlatan nitelikli bir eğitim politikamız olmadığı için eğitimde yaptığımız şeyler hafızamızdaki rutinlerin dışına çıkamıyor.
Eğitimde hiç unutmadığımız ve bu nedenle de neredeyse eğitim gündemimizin değişmez başlıkları;
- Defterleri, kitapları hazır hale getirelim.
- Öğretmenleri istihdam edelim, okulları açalım,
- Çocuklara kitaplardaki ezberletelim
- Sınavlar yapıp ezberleyip-ezberlemediklerini ölçelim…
Gerek plansızlık gerekse pandemi koşulları nedeniyle bütün bunları gereğine göre yapamadığımız gibi ezberi, yarışmacı yaklaşımı, özel dersi, dershaneyi hiç unutmuyoruz… Başarıyı notla değerlendirme tavırlarını, özgüvensiz ve kişiliksiz bireyler yetiştirmeye zemin hazırlayan daha onlarca olguyu unutmuyoruz, unutamıyoruz bir türlü…
Ne var ki bütün bunları yaparken, eğitim adına yapmamız gereken ve her nedense sürekli unuttuğumuz çok daha önemli şeyler var. Örneğin;
- Her türlü ayrımcılığa karşı olmayı, farklılıklara saygı duymayı, farklı düşüncelere tahammül edebilme becerilerini kazandırmayı unutuyoruz.
- Dürüstlük, sorumluluk, etik kurallara bağlılığın ve hukukun üstünlüğünün vaz geçilmez olduğunu öğretmeyi unutuyoruz.
- Çocuk ve insan haklarını içselleştirmeyi, şiddete karşı duyarlı olmakla ilgili içerikleri müfredata yerleştirmeyi unutuyoruz.
- Eşitlik, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmanın güzelliklerini, kültürler arası zenginliğin önemini vurgulamayı aklımıza gelmiyor bile…
- Bilinçli tüketici olmayı, estetik değerlere sahip, çevreye duyarlılığı olan ve toplumsal hayata aktif katılımı başarmış öğrenciler yetiştirmek de aklımıza gelmiyor her nedense…
- Eleştirel bakışı, bilimselliğin gerekliliğini, üst düzey düşünme becerilerini öğrencilerimize aktarmada çok daha fazla çaba göstermemiz gerektiğini unutmuş olabilir miyiz?
- Eğitimde fırsat eşitliği yaratmayı, öğrencinin yüksek standartta yetiştirilmesini, toplumsallaşmasını, demokrasiyi yaşam biçimine dönüştürmesini öğretmeyi unutuyoruz.
Tüm çıplaklığı ile karşımızda duran bir gerçek var: Eğitim adına yapmayı unuttuğumuz önemli şeyler, yapmakta ısrar ettiklerimizden çok daha önemlidir. Çünkü özgür, üretken ve düşünebilen bireyler yetiştirilmesi, geleceğe güvenle bakan bir toplum olmanın temeli tam da bu unuttuğumuz şeylerden geçiyor.
Buraya Dikkat
Yaratıcılık
Önümüzdeki yıllarda kağıt üzerinde kalan ezbere bilgi yığınına sahip olmak çok anlam taşımayacak... Yaratıcılığı güçlü olan toplumların baskın olacağı bir dönemin eşiğindeyiz. Bilgiyi veriye, veriyi de davranışa ve yaratıcı ürünlere dönüştürebilmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü yaratıcılık, iki temel süreci içerir: düşünme ve üretme.
Bilgi - Veri - Davranış - Yaratıcı Ürünler
Yaratıcılık, dünyayı yeni yollarla algılama, gizli kalıpları bulma, görünüşte ilgisiz olaylar arasında bağlantı kurma ve çözüm üretme yeteneği ile karakterize edilir. Yaratıcılık, bilgi, ilham ve aklımızı dolduran tüm parçalara dokunma yeteneğimizdir. Farklı bir dünyaya uyanmak ve onları olağanüstü yeni şekillerde birleştirmektir.
Anlayana Gülmece
Kaç Eder?
Bir işçi, bir memur ve bir politikacı aynı işe başvururlar. İş görüşmeci ilk önce memur girer, görüşmeci işçiye sorar:
- İki kere iki kaç eder?
İşçi cevap verir:
- Dört!
Görüşmeci sorar:
- Kesin dört mü?
İşçi kendinden emin cevaplar:
- Evet, kesin dört!
İşçi çıkar ve memur odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu memura sorar yöneltir. Memur yanıtlar:
- Ortalama dört eder, yüzde 10 yukarıya oynayabilir, ama ortalama dört eder!
Memur da çıkar, politikacı odaya girer, aynı soru ona da sorulur. Politikacı ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
- Kaç etsin istersiniz?