‘Hiçbir şey olmamış gibi çocuklardan başarı bekledik’
Eğitim Bakanlığı, bütünleme sınavlarında başarısız olan öğrencilere yönelik “ek bütünleme sınavı” düzenledi, 1626 öğrencinin katıldığı sınavda, sadece 89 öğrenci başarılı oldu.
Ertuğrul SENOVA
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı, öğretmen sendikalarının tüm itirazlarına rağmen, orta eğitimde bütünleme sınavlarında başarısız olan öğrencilere yönelik “ek bütünleme sınavı” düzenledi.
Henüz resmi sonuçlar açıklanmasa da, farklı kaynaklardan derlenen bilgilere göre 1626 öğrencinin katıldığı sınavda, toplamda 89 öğrenci başarılı; 1537 öğrenci ise başarısız oldu…
Konuyla ilgili YENİDÜZEN’in ulaştığı Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, sınavla ilgili net rakamların bugün ortaya çıkacağını, gerekli çalışmaların sürdüğünü söyledi.
Çavuşoğlu ayrıca, “Sınavda başarısız olanlar da bir üst sınıfa geçecek” iddialarına ilişkin de konuştu, “Böyle bir şey söz konusu olamaz” dedi.
YENİDÜZEN, ‘ek bütünleme’ sınav sonuçlarında ortaya çıkan başarısızlığın nedenini eğitim bilimcilerine sordu. Yanıt, “Kaotik bir ortamdan çıkıp, sanki hiçbir şey olmamış gibi çocuklardan başarı beklemek yanlış” şeklinde oldu.
Uzmanlar, pandemideki kapanmalarla ilgili, “sanki yaz tatili ya da Şubat tatili dönüşüymüş gibi” bir tavır sergilendiğini ve gerekli uyum çalışmalarının yapılmadığını vurguladı.
“Sanki hiçbir şey olmamış gibi çocuklardan başarı bekledik”
LAÜ Eğitim Fakültesi’nden Doç. Dr. Ahmet Güneyli, “Biz, kaotik bir ortamdan çıkıp, sanki hiçbir şey olmamış gibi çocuklardan başarı bekledik. Oysa pandemi, hepimiz için travmatik bir dönemdi. Çocukların desteğe ihtiyaçları vardı. Ancak bu ihtiyaçlar giderilmedi” dedi.
“Tüm dünyada çocuklardaki kaygı arttı, uyum zorlaştı”
DAÜ Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü’nden öğretim üyesi Doç. Dr. Eda Yazgın ise, pandeminin çocuklar üzerinde yarattığı etkiye dair tüm dünyadaki verilerin benzer olduğuna dikkat çekti, “Tüm dünyada çocuklardaki kaygı arttı, uyum zorlaştı. Bu salgının travmatik etkileri tüm insanlıkta mevcut. Ancak yaş küçüldükçe, bunların etkileri daha da belirginleşiyor ve kritikleşiyor” ifadelerini kullandı.
“Takviyelere ihtiyaç vardı, uyum programlarına ihtiyaç vardı ama hiçbir adım atılmadı”
Doç. Dr. Ahmet Güneyli, “Takviyelere ihtiyaç vardı. Uyum programlarına ihtiyaç vardı ama hiçbir adım atılmadı” derken, Doç. Dr. Eda Yazgın ise, “Mikro ölçekli uyum çalışmalarına ihtiyacımız var. Ama çalışmadan kastım, insanların büyük salonlarda toplanması ve konuşulması değil. Okulun içine yerleştirebileceğimiz, uzmanların, paydaşların, tüm çevrelerin bizzat okullarda yürüteceği hizmetlerden söz ediyorum. Böylesi bir uyum programına ihtiyacımız var” dedi.
Uzmanlar ne dedi?
Doç. Dr. Ahmet Güneyli: “Tüm başarısızlıkları pandemiye yüklemek kolaycılık olur”
LAÜ Eğitim Fakültesi’nden Doç. Dr. Ahmet Güneyli, söz konusu başarısızlıkta pandeminin de etkilerinin bulunduğunu ancak “eğitimdeki tüm başarısızlıkları pandemiye yüklemenin de kolaycılık olacağını” ifade etti.
Koronavirüs pandemisi nedeniyle, müfredatın tam olarak uygulanamadığını söyleyen Doç. Dr. Güneyli, “Eğitim Bakanlığı’nın, bu gerçeği dikkate alarak ek bütünlemeleri planlaması gerekiyordu ama yapılmadı” dedi.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki eğitim sisteminin halen uzaktan eğitim konusunda sorunlar yaşadığını söyleyen Güneyli, “Yüz yüze eğitim tamamlayacak koşullar yaratılmalı. Çocuk, eğitim materyallerine kendi bakıp, eksikliklerini tamamlayabilmeli. Biz bunu da yapamadık” ifadelerini kullandı.
“Kaotik bir ortamdan çıkıp, sanki hiçbir şey olmamış gibi çocuklardan başarı bekledik”
“Akademik bir başarı için, önce çocukların sosyal ve duygusal durumlarına bakmak gerekir” diyen Güneyli, “Biz, kaotik bir ortamdan çıkıp, sanki hiçbir şey olmamış gibi çocuklardan başarı bekledik. Oysa pandemi, hepimiz için travmatik bir dönemdi. Çocukların desteğe ihtiyaçları vardı. Ancak bu ihtiyaçlar giderilmedi” dedi.
“Takviyelere ihtiyaç vardı, bu konuda da hiçbir adım atılmadı”
Çocukların, sosyal ve duygusal takviyenin yanında akademik takviyelere de ihtiyaç duyduğunu ancak bu konuda da adım atılmadığını söyleyen Güneyli, şöyle devam etti:
“Örneğin öğleden sonraları, salgın nedeniyle kapanılan dönemler dikkate alınarak takviye dersler yapılması gerekiyordu. Ama biz hiçbir ortam sağlamadık ve hiçbir şey olmamış gibi başarı bekledik. Ücretsiz ek dersler olması gerekiyordu. İş bekleyen yüzlerce öğretmen var. Onlar da istihdam şansı yakalayabilir, bu süreci fırsata çevirebilirdik. Ama yapmadık. Bu koşulları yaratmayıp, ‘eğitim pandemiden dolayı doğru düzgün tamamlanmadı’ dedik. Bu yanlış.”
“Uyum programlarına ihtiyaç vardı”
Öğrencilerin sağlık, beslenme gibi konularda takviye alması, kapanma döneminde evde oldukları süreçte istismar ya da şiddete maruz kaldılar mı gibi konuların değerlendirilmeye alınması, kısacası okulun açıldığı süreçte uyum programlarının başlaması gerektiğini söyleyen Güneyli, “Hem çocuklara hem de ailelere destek verilmesi gerekiyordu. Ders dışında, günlük yaşam deneyimlerine dair programlar yapılması gerekiyordu. Ama yapılmadı” dedi.
“Sanki yaz tatilinde okulları kapattık ve açtık gibi davrandık”
Güneyli, “Ama biz ne yaptık? Sanki yaz tatili veya Şubat tatilinde okulları kapatmışız, ardından da açmışız gibi bir pozisyonda davrandık. Ancak bu, sıra dışı bir kapanmaydı. Her zaman yaşanan bir ara değildi” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Eda Yazgın: “Okul yaşantısı sadece akademik bir başarıdan ibaret değil”
DAÜ Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü’nden öğretim üyesi Doç. Dr. Eda Yazgın ise, koronavirüs salgınının her alana olduğu gibi; çocuk gelişimine, aile içi dinamiklere ve doğal da eğitime etkisinin olduğunu ifade etti, “Bu etki, eğitimin her farklı kademesinde kendini farklı bir şekilde gösterdi” dedi.
Pandeminin, çocuklar üzerinde yarattığı etkiye dair tüm dünyadaki verilerin benzer olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Yazgın, “Tüm dünyada çocuklardaki kaygı arttı, uyum zorlaştı. Bu salgının travmatik etkileri tüm insanlıkta mevcut. Ancak yaş küçüldükçe, bunların etkileri daha da belirginleşiyor ve kritikleşiyor” dedi.
Eğitim hayatının, okul yaşantısının, çocuklar için sadece akademik bir başarıdan ibaret olmadığını ifade eden Yazgın, “Akademik başarıyı etkileyen sosyal ve duygusal faktörler var. Çocuğun değerli hissetmesi, bağımsızlığını, kendi varoluşunu, özne olduğunu hissetmesi gerekir” şeklinde konuştu.
Çocuğun okuldan uzaklaştığı ve öğrenme kayıpları yaşadığı süreçlerde, bu kaybın farklı kaynaklardan telafi edilmesi gerektiğini anlatan Yazgın, “Burada da öğrenme kayıplarının telafi edilmesi gerekiyor” dedi.
“Ülkede, mikro ölçekli çalışmalara ihtiyaç var”
Türkiye’deki 17 Ağustos depremi sonrası, kendisinin görev aldığı BM tarafından geliştirilen bir uyum projesinin başlatıldığını ve bu kapsamda, travmaya maruz kalan çocuklar için çalışmalar gerçekleştirildiğini söyleyen Yazgın, “Ülkemizde de bu türden, ancak daha mikro ölçekli çalışmalara ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.
“Çalışmadan kastım, insanların büyük salonlarda toplanması ve konuşulması değil”
“Çalışmadan kastım, insanların büyük salonlarda toplanması ve konuşulması değil” diyen Yazgın, “Okulun içine yerleştirebileceğimiz, uzmanların, paydaşların, tüm çevrelerin bizzat okullarda yürüteceği hizmetlerden söz ediyorum. Böylesi bir uyum programına ihtiyacımız var” dedi.