1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. “Hiçbir şey olmaz” dedikçe
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

“Hiçbir şey olmaz” dedikçe

A+A-

Epeyce yaygın bir umutsuzluk, yılgınlık, yorgunluk var toplumda...
Kimi görseniz şikâyetçi…
“Bu yönetimden memnunum” diyene rastlamadım.
Balı tutan, parmağını yalayan ve yine de doymayan ayrıcalıklı bir grup dışında genelde hoşnutsuzluk, öfke, tepki var!

Ama bir duygu daha hâkim: İnançsızlık!
“Bu düzen değişir” umudu, güveni, hissi ortalarda yok.
“Bu düzeni değiştirebiliriz” inancı da görülmüyor.
Asıl tehlike bu!

***
En ciddi kamuoyu araştırmasını yakın geçmişte yaşadık.
Ara seçim sonuçları bugünkü hükümetin halkın çoğunluğu tarafından reddedildiğini gösterdi.
‘Ulusal Birlik Partisi’nin notu hem sandığa giden, hem de gitmeyen seçmen tarafından verildi.
Yine de “Bu yapı değişir” duygusu yeterince çoğalmıyorsa, bunun üzerinde düşünmek gerekiyor.

***
Bir grup şuna inanıyor, “Türkiye’yi ikna etmezsek değişim olmaz.”
Bir başka grup, “Bu iş bitti” diyor, “Kıbrıs’ın kuzeyi artık Kıbrıs değil ve buraları Türkiye yönetiyor.”
Her durumda şikayetçi olan ancak değişim için hiçbir önerme ortaya koymayan ve kimseleri de beğenmeyen ayrı bir grup var.
Bilerek ya da bilmeyerek “statüko”nun en güçlü kollayıcısı da onlar!

***
Önce “kendimizi” ikna etmemiz gerekiyor sanırım, bu düzeni değiştirebileceğimize…
Türkiye buralarda Kıbrıslı Türklere rağmen adım atamaz!
Üstüne basamaz buradaki toplumun…
“Güç” de bir yere kadar!

Kendimize güvenimizi kazanmalıyız yeniden ve öznenin Kıbrıslı Türkler olduğunu görmeliyiz.
Son dört senedir en ağır müdahaleleri yaşamışsak, yine burada, birileri “razı” olduğu içindir.
Eğilip büküldükleri, müdahalenin sırtını sıvazladıkları, talimatı öpüp alınlarına koydukları için irademizi yitirdik.


***
“Hiçbir şey olmaz” söylemi aslında çoğunlukla bu düzene razı olma halini gösteriyor.
Çünkü değiştireceğinize dair bir inancınız, eyleminiz, çözümünüz, formülünüz yoksa böyle gelmiş, böyle de gidiyor.
“Organize kötülük” karşısında kendi fırsatını kollayan, sırasını bekleyen, işini gören bir “bireycilik” köpürüyor.

***
“Hiçbir şey olmaz” dedikçe daha fazla kaybediyor, çürüyor, eriyoruz.
Gençler daha fazla göç ediyor bunu kabullendikçe…
Çok daha maskeli yaşıyor, kurulu düzenin bir yerine ilişerek, biraz da kolaycılıkla, kuşatıldığımız çıkmazı meşrulaştırıyoruz.
Bir nevi sorunlardan kaçmanın alfabesine dönüşüyor “hiçbir şey olmaz” söylemi…

***
Kendimize güvenirsek, samimi olursak, kararlılık ve cesaretle hareket edersek, kapasite sahibi ve dürüst insanımızın yanında durursak, liyakat ve bilgiye değer verirsek olur, olmalı…

Yaygın moral bozukluğu, aşırı güvensizlik, kendimize yabancılaşma ve hayal kırıklıkları döngüsünde çoğalan öfkemiz hepimizi dibe itiyor.
Önce kendimizi ikna etmeliyiz sanırım…
“Nasıl olmaz” üzerinde dertlendiğimiz ve uzlaştığımız yeter…
Ayağa kalkmak için harekete geçmeliyiz.
“Varız” diyorsak, bunu göstermeliyiz.




“Utanacak ne var”

Başsavcılığa göre eski bir Başbakan ve UBP Genel Başkanı'nın kişisel hesabına 2 senede 2 milyon 773 bin 800 TL, 252 bin 525 Dolar, 325 bin 800 Sterlin, 242 bin Euro yatırıldığı, bu para hareketinin "şüpheli" olduğu ilan edilmişti.
Ne oldu?
Öylece “şüpheli” kaldı!

***
Sayıştay'a göre Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu "ihalesiz yakıt alımı" nedeniyle 6 milyon 742 bin dolar zarara uğratıldı.
Çok değil iki sene önce!
Dosya nerede şimdi?
Ses yok!

“Hükümet” dedikleri bu yapı, böylesi ağır bir “şaibe”yi sırtında taşırken, Türkiye iktidarına yandaş bir işletmeyle, ihalesiz ve alım garantili 15 yıllık yeni bir sözleşme imzaladı.

Türkiye’den bir başka “yandaş” işletmeye 59 milyon euro tazminat kararı alındı yine…

Şimdi “yolsuzlukların üzerine gitmekten” söz ediyorlar.

***
Pandemi döneminde skandal bir “özel jet ziyareti” vardı!
Polis raporu çıktı ve mesele bir daha konuşulmadı.
Unuttuk sanılmasın…
Ercan Havaalanı'na özel bir jet indi ve o an gümrük memuru yoktu!
Özel bir casinonun arabaları geldi, özel misafirleri aldı, gitti.
Otelin kamera kayıtları silindi.
Alsancak'ta "karantina"da olması gereken kişi Mağusa'da kahvaltıda bulundu.

Bu "skandal"dan sorumlu bakan o dönem görevden alındı, sonraki dönem "Başbakan" olarak atandı.

***
Geçenlerde işittim, Ulusal Birlik Partisi’nden bir sözcü, “Utanmamız gereken bir icraatımız yoktur” demiş.

Pes!
En azından “kendi partisine başkan seçemediği” için utanabilirdi.
Hepsini geçtim, yüzü kızarabilirdi, sınavsız, hileli, haksız onca istihdama…
 



 

Kim dost, kim düşman


Metropoll Araştırma, Türkiye halkına sordu, "Türkiye'ye kim dost, kim düşman" diye.
Çıkan sonuç neredeyse "tüm ülkeler düşman" oldu.
Japonya hariç!

"Türkiye'nin Nabzı: Temmuz 2023" araştırması kapsamında ABD, Rusya, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan, İsveç, Fransa ve Japonya soruldu, Türk halkına…
Dedim ya Japonya hariç tümünün “düşmanlığı” öne çıktı.

Sanırım izlenen ayrılıkçı, çatışmacı, düşmanlaştırıcı, korku siyasetinin sonucu bu!
İyi bir ruh hali değil...

***
Çok merak ediyorum, “en fazla hangi siyasi liderden korkuyorsunuz” diye sorulsaydı, nasıl bir yanıt verecekti, Türk halkı!

dost-dusman.jpg


 

Bu yazı toplam 2018 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar