Hikaye senin hikayen
İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir.
En temel şeyi gözler göremez.
Antoine de Saint-Exupéry
İş mülakatlarının altın sorusudur: ‘10 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?’ Adayın hırsları, çalışmaya verdiği önem, hayallerinin iş yeri kültürü ile ne kadar örtüştüğü ölçülmeye çalışılır bu soru ile.
‘Gece gündüz çalışır, ne gerekirse yaparım ama sizin koltuğunuza da göz dikmem, endişelenmeyin’ tadında bir cevap formüle edebilen uyanık aday kazanır pozisyonu.
Çok çalışmaktır önemli olan, sahip olunulacak pozisyondur. Cevabı baştan belirlenmiş sorulardandır bu soru da, çok nadir samimidir bu soru karşısında kurulan cümleler.
Ne istediğimi, ne istemediğimi çok iyi bilirim. İstemediğim bir şeyi yapmam, olmam, başarmam mümkün değildir. Severmiş gibi yapmaya çalışmışlığım da olmuştur. Nafiledir bu çabalar her daim. Eğreti durur üzerimde sahte duygular, yakayı anında ele veririm. Ne istediğime karar vermişsem bir kere, zordur fikrimi değiştirmek, aksine ikna etmek beni. Doğru bildiğim yola çıkarken, arkama bakmam, bileğimden yakalanmam. O diyarları görmeye, o denizlerde yüzmeye giderim, hiç durmam.
Pişmanlığım pek yoktur bu yüzden. Hata bile olsa yaptığım, istediğim için yaptığımı bilirim. ‘O an benim için en doğrusu oydu’ derim. Zordur böyle kendi seçimlerinle yaşamak. Düştüğün zaman tek sorumlusu sensindir. Parmağını sallayacağın, ‘senin yüzünden bak ne haldeyim’ diyeceğin bir allahın kulu yoktur. Bir de üstüne ‘ben sana söylediydim!’ nidalarına maruz kalırsın, ağzını açamazsın.
Yüreğini dinleyip düştüğün yollar, hesapsız meydanlara dahi çıkarsa seni, sahiplenirsin hatalarını. ‘Benim olduğu için güzel bu hata’ demeyi öğrendiğin zaman bilirsin asla kaybetmeyeceğini. Hayatın en önemli dersini almışsan eğer, hatalarını öğretmen kabul eder, devam edersin yoluna. Düşe, kalka ararsın bazen mutluluğu seçtiğin yolda, dizlerin yara bere içinde kalır. Çıplak ayakla, tutkuyla koşarsın çoğunlukla güneşin ısıttığı patikada. Yol senin yolundur ya, gerisi palavra.
Kazandığın zaman? Ah ne güzel bir duygudur o! Ben yaptım, ben başardım, diyebilmek nasıl bir mutluluktur? Tüm dünyaya meydan okuyarak kazanmışsan bir de. Olmaz, tutmaz diyenlere inat, çalmışsan yoğurdunu göle, doyum olmaz başarının o başdöndüren tadına.
Yüreğini dinlemek, anlamak, toplum baskılarından, bir örneklikten, olması gerekenlerden ayırıp, tam olarak ne istediğini bilmek, çok ciddi bir meseledir. Kendini çok iyi tanımayı, yılların çabasını, kendini avutmak için uydurduğun bahaneleri bir yana koymayı gerektirir. ‘Ben mutluyum’ yalanını söyleye söyleye kendin de inanmışsan hele, çok cılız kalır o ses, duymazsın bile.
Şikayet eder durursun hayatından. Değiştirebileceğin ihtimali bile gerçek gelmez sana, cesaretsizsindir. Böyle gelmiş, böyle gidecektir yaşam. Rasyonellik adına, tıkarsın kulaklarını bazen feryat figan kendi istediğini yaptırmaya çalışan kalbe. Beyin kazanıyorsa senin savaşlarını, mutluluğun yerinin orada olmadığını hatırlatmak isterim.
‘Sen şanslısın, beni anlayamazsın, senin hayatın ne güzel’ cümlesini deli saçması, dahası ödlek bulmam, seçim yapma hakkına verdiğim büyük önemden. İstediğin herşeyi alabilirsin, ama herşeyi. Doğru, sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaksın. Kendi seçimin olmayan bir hayata katlanmanın yanında ne ki?
Ne istediğine karar ver, hemen şimdi. Git ve al. Amasız, ancaksız, bahanesiz, ‘ben başaramam’sız. Emin ol kendini ve dünyayı kandırmak için harcadığın çaba kadar çaba sarfetmene gerek kalmayacaktır.
Duyamıyor musun yüreğinin sesi, karmaşık mesajlar mı veriyor sana?
Gözlerini sıkıca yum ve 10 yıl sonra verdiğin bir partiyi düşün. Mutluluktan ayakların yere basmıyor. Çok sevdiğin 10 kişi gelmiş partine. Kapıdan giren kulağına bir şey fısıldıyor ve seni tebrik ediyor.
Neredesin? Partini ne için veriyorsun? Gelenler kim? Ortamı iyice kafanda canlandır, kendi evin mi burası, bahçeli bir evde mi yaşıyorsun? Kapıdan girenlerin kurduğu cümleler neler? Hep kurmak istediğin o işi mi kurdun? Yeni bir araba mı satın aldın? Başka bir ülkeye mi taşındın? Hayalini kurup durduğun mesleğe mi adım attın yoksa, ne bu partinin amacı?
10 yıl sonra olmak istediğin yeri, hayatında olmasını istediğin insanları, yaşamayı seçtiğin hikayeyi artık biliyorsun. Hayalgücün biraz genişse oldukça renkli bir şekilde yaşadın bile. Şimdi git ve al, ne duruyorsun?
Yapamıyor musun?
Peki, kendinden başka suçlayacak kimsenin olmadığını görebiliyor musun en azından?
30 Ağustos 2105
Lefkoşa