1. YAZARLAR

  2. Hasan Yıkıcı

  3. Homo dijitalis ve dijital kafesler
Hasan Yıkıcı

Hasan Yıkıcı

Homo dijitalis ve dijital kafesler

A+A-

Sokakların, kentsel mekanların ve mekanlar arası gezginliğin yerini artık daha fazla dijital mecralar, sanal mekanlar ve siber alem gezginlikleri doldurmakta. Covid-19 ile birlikte sadece evlere kapanmıyoruz. Aynı zamanda dijital mecraların, sosyal medyaların ve bin bir çeşit yankı odalarının dipsiz kuyularına da kendimizi bırakıyoruz. Kentsel mekanlardan ve bedensel ilişkilerden bağımızı kopardıkça, dijital ağlara daha fazla bağımlı hale geliyoruz. Sokaklardan kendimizi soyutlaşmış olabiliriz fakat diğer yandan dijital ağlara sürekli ‘bağlı’ kalmak durumunu yaşıyoruz.

Bu bağlı olma durumunu gelin kısaca rakamlar üzerinden okuyalım.

We Are Social’ın Digital 2021 raporuna göre bugün dünya üzerinde 4.66 milyar kişi internet kullanıyor. 2020 ocak ayına göre, %7.3’lük bir artış söz konusu. Yani geçtiğimiz 2020 ocak ayına göre 2021 ocak ayında 316 milyon kişi daha internet kullanıyor.

4.66 milyar kişinin 4.20 milyarı ise sosyal medya kullanıcısı. Yine bu rakam 2020 ocak ayına göre 490 milyon kişi artmış durumda. Yani %13’lük yıllık bir artış söz konusu. Rapora göre dünya nüfusunun %53’lük bir oranı sosyal medya kullanıcısı.

Bu rakamlara göre her gün 1.3 milyon yeni kişi sosyal medya kullanıcısı oluyor. Rapora göre sosyal medya kullanıcılarının ağlarda geçirdiği ortalama günlük zaman 2 saat 25 dakika.

2015 yılında sosyal medyada geçirilen günlük ortalama zaman oranı 1 saat 51 dakika iken, 2020 yılında 2:25 dakika oldu.

We Are Social raporundan öğrendiğimize göre 2021 yılında sosyal medyada toplamda 3.7 trilyon saat harcandı. Bir başka ifadeyle insanlığın bir yıl içerisinde sosyal medyaya harcadığı zamanın toplamı 3.7 trilyon.

Dünya genelinde internette geçirilen saatlerin ortalaması ise günlük 7 saate denk gelmekte. Rapora göre bu haftada 48 saat demek. Yani haftanın iki gününü olduğu gibi internete harcıyoruz. Bu ortalama ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela Türkiye’de bu süre dünya ortalamasının üzerine, 7 saat 57 dakikaya denk gelmekte.

İnsanların internette neden zaman geçirdiklerine dair ise yapılan sıralamada ilk başta bilgi, aile ve arkadaşlarla iletişim, dizi-film izleme ve güncel gelişmeleri takip etmek var. 

Rapordaki en ilginç verilerden biri ise 65 yaş bandındaki kesimlerin sosyal medya kullanımındaki artış. Geçtiğimiz yıla oranla 65 yaş bandındaki insanların sosyal medya kullanımı %13 oranında arttı. Dahası var. Bu kesimler özellikle Facebook’ta karşımıza çıkan oyunlara dair yoğun bir ilgisi var. Rapor Facebook’un bunu keşfettiğini ve 65 yaş bandındaki kullanıcılara özel reklamlar hazırladığını da ifade etmekte.

Ve tabii alışveriş. Rapor Covid-19 tedbirlerinin etkisiyle online alıverişlerin arttığını ve neredeyse internet kullanıcılarının %77’sinin internet üzerinden alışveriş yaptığını kayda geçirmekte. Alışveriş kategorilerinin başında ise güzellik malzemeleri yer almakta. Buna göre 2020 yılında güzellik ve bakım ürünlerine toplamda 665.6 milyar dolar harcandı. Oyuncak ve hobi ürünlerine 535 milyar dolar, elektronik ve medya aygıtlarına ise 501 milyar dolar harcandı. İnternet üzerinden yapılan yiyecek ve içecek alışverişlerine ise 413.8 milyar dolar harcandı. Mobilya ve ev malzemelerine ise 330.9 milyar dolar harcandı.

Bu oranlar geçtiğimiz yıla göre güzellik ve bakım ürünleri için %27, hobi ve oyuncaklar için %25, elektronik ürünler için %18, yiyecekler için %41 ve mobilya için %20 artış gösterdi.

Yolculuk ve konaklamaya harcanan para ise doğal olarak düşüş gösterdi. 2020’de bir önceki yıla göre bu alana dair yapılan harcamalar %51 düşüş gösterdi.

Ağlara hapsolmak

We Are Social’ın raporu aslında insanın tüketimden ve üretimden tutun da karşılıklı temasa kadar tüm ilişkilerinin gittikçe hızlı bir şekilde dijitalleştiğini ortaya sermekte. Hali hazırda bu yöne doğru bir eğri vardı. Fakat son bir yılda Covid-19’unun etkisiyle dijitalleşme alanında bir sıçramanın da meydana geldiğini gözlemliyoruz. Bunun niteliksel boyunun gelişmesi zaman alabilir, fakat niceliksel olarak manzara ortada.

Covid-19, insanın dijitalleşme sürecine hiç de küçümsenmeyecek bir ivme kattı. Artık “homo digitalicus”’dan (dijitalleşen insan),homo dijitalis”’e (dijital insan) geçiş hızlanmış durumda.

Özellikle akıllı saatler, kullandığımız telefonların özelliklerinin çoğalması, gün geçtikçe yenisi ortaya çıkan sosyal ağlara katılma arzusu ve merakı, sürekli olarak algoritmaların karşımıza çıkarttığı reklam ve yönlendirici içeriklerin labirentinde kaybolmalarımız, zoom toplantıları içinde kibrit kutusu gibi odalara sıkışmalarımız, gittikçe artan dikkat ve odaklanma kayıpları, vücutlarımızın eksikliğini veya fazlalığını dijital filtrelerden geçirerek mükemmelleştirmenin getirdiği bedensel yabancılaşma ile düşünsel yetilerimizin gelişmemişliğini sosyal medyada paylaştığımız bağlamından kopuk alıntılar ile gizlemeye dair zihinsel yabancılaşma, bedensel karşılaşmalarda kuramadığımız ve sürdüremediğimiz karşılıklı ilişkilerin yerine ikame ettiğimiz sosyal medya arkadaşlıkları enflasyon, online alışverişler…

Dijitalleşme süreçleri insanın zihnini, düşüncesini, davranışlarını ve tüketim ilişkilerini de dönüştürüyor, etkiliyor ve şekillendiriyor. Biçim ve bağlam işlevi belirliyor, mecra mesaj haline dönüşüyor.

***

Dünyada 4.66 milyar internet kullanıcısı var. Yani bu 4.66 milyar veri bankası demek oluyor.

Sosyal ağlarda işlenecek, değerlendirilecek, reklam şirketlerine ve iktidarlara satılacak veriler…

“Homo dijitalis” her şeyden önce bir veri bankasıdır.

Ağların içine hapsolan insan, yaşayan, hisseden, düşünen, mutsuz olan, mutlu olan veya arzuları olan bir insan değildir. Ağların içine hapsolan insan, hisler, düşünceler, mutsuzluklar, mutluluklar veya arzular üreten birer veri bankasıdır.  Aynı zamanda tüm bu duyguları ve deneyimleri satın alarak deneyimleyen bir denektir.

Daha fazla tüketim, daha fazla tahakküm ve daha fazla bağımlılık için işlenen veriler, denenen denekler…

Bundan bir kurtuluş veya çıkış yolu var mı? Olduğunu sanmıyorum. Fakat artık burada önemli olan neyi, niçin ve nasıl kullandığımız. Dolayısıyla “Homo dijitalis”, öz farkındalık ve öz denetim kabiliyeti geliştirmek zorunda olan insandır da. Sosyal medya, sanal mecralarda geçirdiğimiz zamanın büyük bir çoğunluğu koca bir hiç içindir.

Bağımlılıktan kaynaklı ihtiyacımızı giderdiğimizi sanıyoruz fakat tam da bağımlılığımızı beslemekten başka bir şey yapmıyoruz. Aslında hepimiz dijital obezleriz. Bir yığın dijital bilgi, veri ve malumata maruz kalmış fakat aynı zamanda bu malumatı da arzulayan obezler!

Bundan kurtulmanın yolu zaman zaman kişisel gelişim koçlarının verdiği öğütler misali dijital detoks gibi yollara başvurmak değil. Kaldı ki dijital detokslar, sonrasında kişinin sosyal medyada geçirdiği zamanı daha da arttırmakta. Geçen yazılarımdan birinde yeni medya ve dijital medya okur yazarlığının önemine dikkat çekmiştim. Belki de buna ek olarak “Homo dijitalis” için bir yaşam tarzı olarak dijital minimalizm de eklememiz lazım. Bu da bir başka yazının konusu olsun.

 

 

Bu yazı toplam 1281 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar