‘Homofobiye Karşı İnisiyatif salt bir eşcinsel örgütlenme hareketi değildi’
Kuir Kıbrıs Derneği (Homofobiye Karşı İnsiyatif)’nin öncülerinden Hüseyin Çavuşoğlu ile yapılan söyleşi
• Enver Ethemer: Kıbrıs’ta Kuir Kıbrıs Derneği (Homofobiye Karşı İnsiyatif)’nin öncülerindensin. Bu hareket nasıl başladı? Neden gereklilik duyuldu diye düşünüyorsun?
Hüseyin Çavuşoğlu: Örgütlenme isteği, fikir olarak çok uzun bir süre önce akıllarda oluşmuştu. Cinsel yönelimimi keşif sırasında ve sonrasında, yasal ve toplumsal baskılar karşısında yaşadığım gelgitler, kamusal ve özel yaşam alanında karşılaştığım sorunlar beni bu alanda aktif bir rol almaya yönlendirdi. Öğrencilik yıllarımda Türkiye’den gelen eşcinsel arkadaşlarım aracılığıyla, Kaos GL ve Lambda’nın fotokopi ile çoğaltılmış ilk sayı yayınları ile tanışma fırsatını yakaladım. Bu da benzeri bir örgütlenme yanısıra bilinç artırmaya yönelik çalışmaların Kıbrıs’ın kuzeyinde de yapılabilmesi arzusunu beraberinde taşıdı.2000’li yılların başında zorluklarla açılan ve sıklıkla Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Transgender (LGBT) bireylerin buluşmasına olanak sağlayan “Bird Cage” isimli mekan LGBT kişilerin sosyalleşmesi yanısıra karşılaştıkları toplumsal ve yasal baskıların çözümüne yönelik mücadeleler için yapılan tartışmalara zemin hazırlaması adına büyük bir önem arz ediyordu. Ancak mekan sıklıkla nedensiz ve keyfi polis baskınlarfına maruz kalıyor, bu baskınlar oraya gelen pek çok kişiyi rencide ediyordu. Bu da mekanın zorluk ve baskılara dayanamayarak kısa bir süre sonra kapanmasına vesile oldu.Bu durum bende yaşadığımız yasal ve toplumsal baskılarla bir kez daha acı bir şekilde yüzleşmemi ve ancak örgütlü bir mücadele ile bu baskıları aşabileceğimizi düşündürmüş oldu. Bir kaç yıl sonra adadaki çözüm sürecine katkı koymak amacıyla, hem kuzeyde hem de güneydeki sivil toplum örgütleri, sendikalar, odalar ve siyasi partilerle temaslar kurmak üzere adaya gelen Avrupa Parlamentosu üyelerine yönelik Kıbrıs’ın kuzeyindeki LGBT kişilerin içinde bulunduğu durumu ortaya koyan bir rapor hazırladık. Hazırlanan raporla, LGBT kişilerin hem kamusal hem de özel yaşam alanlarında karşılaştıkları sorunları su yüzüne çıkartmak hedeflenmekte ve bu parlamanterler aracılığıyla Kıbrıs’ın kuzeyindeki siyasi otoritelere bir baskı yaratmak arzusunu taşımaktaydık. Raporun hazırlanması öncesinde çeşitli internet sitelerinden LGBT kişilere mesajlar atarak anonim kalacak şekilde özel ve kamusal yaşam alanlarında karşılaştıkları sorunları ve deneyimlerini paylaşmalarını rica ettim. Kısa bir süre içerisinde atmışın üzerinde mektup alarak tüm bunları harmanlayarak bu raporu hazırladık. Raporun hazırlık aşaması içerisinde bir arkadaşımızın yaşamış olduğu üzücü bir olay harekete geçmemizin esas tetikleyicisi oldu. İki yetişkin erkek arasında yaşanan cinsel ilişki sonrasında, taraflardan biri ötekine şantaj yapmaya başlar ve mevcut ceza yasasından habersiz olan bu arkadaşımız polise başvurarak olayı tüm ayrıntıları ile anlatır ve şikayette bulunur.Şikayetin ardından polis, mağdur durumda olan bu arkadaşımıza, o dönemde yürürlükte bulunan, K.K.T.C. Ceza Yasası Fasıl 154’ün 171. maddesine dayanarak {Her kim - 171. (a) Doğa kurallarına aykırı olarak herhangi bir kişi ile cinsi münasebette bulunur; veya (b) Doğa düzenine aykırı olarak bir erkeğin kendisi ile cinsi münasebette bulunmasına müsaade ederse ağır bir suç işlemiş olur ve beş yılı geçmiyen hapis cezası ile cezalandırılır.} dava okur. Beni çok etkileyen bu üzücü olay sonrasında bir karar alarak, toparlayabildiğim kadar kişi toparlayıp gerçekleştirdiğimiz bir toplantıda Homofobiye Karşı İnisiyatif’in kurulmasına ve mücadele başlatmaya karar verdik.
‘Endişelerin bir getirisi’
2007 tarihinden beri örgütlenme çalışmalarını sürdüren Homofobiye Karşı İnisiyatif salt bir eşcinsel örgütlenme hareketi değildir. Bu bir tercih olmaktan çok LGBT bireylerin toplumdaki görünürlüğünün azlığı ve mevcut yasadan dolayı duyduğu endişelerin de bir getirisiydi. Yasanın varlığı yanısıra küçük ve kapalı bir toplum olmanın yarattığı baskı pek çok LGBT bireyin aktif olarak mücadeleye katılmasına büyük bir engel oluşturmaktaydı. İnisiyatif olarak birincil önceliğimizi; LGBT bireylerin özgürleştirme etkinliklerinin oluşmasını imkansızlaştırarak dışa açılım korkusuna sebep olan ve herhangi örgütlenmiş bir hareketi, daha en başında öldüren bir kısır döngü yaratan Ceza Yasası’nın cinsel yönelime karşı ayrımcılık öngören maddelerinin kaçınılmaz olarak değiştirilmesi yönünde verdik. Bu amaçla hazırlamış olduğumuz Ceza Yasası Değişiklik Önerisi’ni, Meclis Hukuk Komitesi’nde görüşülmesi dileğiyle ilk kez 25 Nisan 2008 tarihinde dönemin Meclis Başkanı’na sunduk. Dünya Sağlık Örgütü’nün eşcinselliği hastalıklar listesinden çıkardığı tarihe işaret eden 17 Mayıs’ın, 1990 yılından itibaren tüm dünyada cinsiyet seçimi veya cinsel yönelimlerle ilgili tüm fiziksel, ahlaki ve sembolik şiddetlere karşı eylem ve karşı durma günü olarak kutlanan “Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü” etkinlikleri çerçevesinde Homofobiye Karşı İnisiyatif olarak; Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan LGBT kişilerin yaşamış olduğu sorunlarına dikkat çekmek amacıyla 15 Mayıs 2008 tarihinde dernekleşme yolunda yasal prosedürlerin tamamlanması için Lefkoşa Kaymakamlığı’na gerekli girişimleri başlattık. Lefkoşa Kaymakamlığı’nın yapmış olduğu incelemelerin ardından 30 Mart 2009 tarihinde Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği resmen tescil edilmiş oldu. Yürütmekte olduğu çalışmaların, sadece homofobi ile mücadeleyle sınırlı olduğu algısını ortadan kaldırmak için Mart 2012’de yapılan tüzük değişikliği ile çalışmalarına Kuir Kıbrıs Derneği olarak devam etmektedir.
Kuir Kıbrıs Derneği olarak bizler örgütlenme çalışmalarını başlattığımız ilk günden beri, Kuzey Kıbrıs’ta toplumun LGBT kişilere ve eşcinselliğe karşı hissettiği korku, önyargı, ayrım ve hoşnutsuzluk içeren yaklaşımlarının aşılması; cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılıklarına karşı mücadele edilmesi; LGBT kişilerin Temel Evrensel Hak ve Özgürlüklerinin korunması ve bu konularda duyarlılığın artırılması yönünde, hedeflenen toplumsal değişimin, verilecek ortak mücadele ile daha etkin sonuçlar vereceğine inanarak; eşcinsel-zıtcinsel ayrımı gözetmeksizin mücadelemizi birlikte sürdürmekteyiz. Teknik altyapımız, terminolojimiz ve savunmakta olduğumuz Queer (Kuir) teorisi ile; eşcinselliğin bir toplumsal azınlığın yaşamı ve kaderi olarak ele alınmasına karşı çıkarak; eşcinsel/zıtcinsel ya da erkek/kadın rollerinden, dar bir üreme-organı-merkezli cinsellikten sıyrılmış androjen, çok çeşitliliğe açık bir toplum ideali güdüyoruz.
‘İlk günlerde sessizlik vardı’
• Enver Ethemer: Bu hareketin karşılaştığı sorunlar nelerdir? Tepkiler aldınız mı?
Hüseyin Çavuşoğlu: Örgütlenme çalışmalarını başlattığımız ilk günlerde büyük bir sessizlik hakimdi. Bunun bilinçsizlikten mi korkudan mı yoksa duyarsızlık mı olduğunu pek kestiremiyorum. İnisiyatif oluşturulurken, topluma ileteceği olumlu imaj göz önünde tutularak, toplumun benimsediği kişilerden destek istenildi. Bu da olumsuz olabilecek tepkiler için büyük bir kalkan oluşturdu. İçinde yaşadığımız topluluk genel olarak homofobik olmasına karşın yeniliklere de açıktır. Doğal olarak insan bilmediği, tanımadığı kendisine yabancı olan şeylerden korkar. Bu korkular da kişinin tepkisel davranmasına yol açar. Bu korkuyu ancak bilgiyle yenebileceğimizi düşünüyorum. Daha doğrusu eşcinselliğin korkulacak bir şey olmadığını, doğal olduğu gerçeğini, bir hastalık olmadığını ve tedavi gerektirmeyeceğini öğreterek toplum olarak korkuların üstesinden gelebileceğimize inanıyor ve ümit ediyorum. Bu güne kadar yürüttüğümüz çalışmalarla ilgili, özellikle yasa değişimi sırasında gerek sosyal medyada gerek de yazılı medyada bazı kişi, örgüt ve kuruluşların homofobik ve transfobik tutumlarına tanık olduk. Günümüzde kuşkusuz en çok karşımıza çıkan kavramlardan birisi homofobi ve transfobi. Kişinin, eşcinsel kişilere ve eşcinselliğe karşı olumsuz bakış açısının, ön yargısının ve hatta kendini kabullenemeyişinin tek kelimede ifadesi. Olumsuz görünen ve algılanabilecek bu tepkilerin, yürütülen çalışmalara bir hareket alanı açtığı için yine de katkısı olduğuna inanıyorum.
Beni en çok hayrete düşüren tepkiler arasında, bazı LGBT bireylerin, örgütlenme içerisinde en önlerde görev alan, yardım ve desteğini esirgemeyen heteroseksüel kişilerin varlığından dolayı çekimser kalarak ya da örgütlenmeye bu sebepten katılmamaları olmuştur. ILGA-Avrupa gibi örgütlerin bir ideal olarak gördüğü bu yapılanmayı bizler en başında yapmayı becerebilmişken bu çekimserlik bana heptuhaf gelmiştir.
• Enver Ethemer: LGBT Hareketi neden istenilen noktaya gelemedi veya LGBT hareketinin gelmiş olduğu noktadan memnun musun? Şu anda ceza yasası değişmiş durumda? Sence bunun LGBT hareketi açısından önemi ne?
Hüseyin Çavuşuğlu: Bana göre en büyük etken LGBT bireylerin toplum içerisindeki görünürlüğünün azlığı ve yürütülen mücadeleye aktif olarak katılamamalarıdır. Mücadelenin en başında toplumun henüz buna hazır olmadığı yanılsamasını içimde yaşadım, ancak zamanla farkettim ki aslında hazır olmayan toplum değil, biz LGBT bireyleriz. Hedeflenen toplumsal değişimin, verilecek ortak mücadele ile daha etkin sonuçlar getireceğini düşünmekte ve savunmaktayım. Bunu yapmayı başardığımız zaman, mücadelemizde daha çabuk ve etkili yol alabileceğimize inanıyorum.
Olaylara yasal boyutundan bakarak, eşcinsellere karşı uygulanan baskının sadece cinsel ilişki ile sınırlandırılmış olarak algılanmasını sağlamış oluruz. Eşcinselliğin sadece cinsellikten ibaret olmadığı gerçeğini, bir yaşam biçimi olduğunu, iki insanın birlikte yaşama ve hayatlarını bu doğrultuda kurma hakkını gözardı etmiş oluruz. Aynı zamanda toplumun genel anlamda heteronormsal yaklaşımının cinsel yönelimi heteroseksüelden farklı olan kişileri zan altında bıraktığı gerçeğini de gözardı etmiş oluruz. Elbette dışa açılım korkusuna sebep olan, LGBT özgürleştirme etkinliklerinin oluşmasını imkansızlaştıran, herhangi örgütlenmiş bir hareketi, daha en başında öldüren bir kısır döngü yaratan yasanın kaçınılmaz olarak değişmesi gerekmekteydi. Yasa değişiminin LGBT bireylerin örgütlenebilmesinin önünü açan ve hızlandıracağına inandığım önemli bir ilk adım olduğunu düşünüyorum. Ancak yasa değişimi tek başına yeterli değildir. Toplumun bilinçlendirilmesine yönelik, LGBT kişiler ve eşcinsellikle ilgili önyargıların kırılabilmesi için resmi ve gayrı resmi kurumlar tarafından özenle hazırlanan kampanyalara da ihtiyaç hissedilmektedir.LGBT hareketi ve gelmiş olduğumuz noktada hala pek çok hayal kırıklıklarım olsa da, örgütlenme çalışmalarına başladığımız ilk zamanlardan bu güne küçümsenemeyecek büyük bir yol aldığımız yadsınamaz. Kapalı kapılar ardında fısıltılarla başlayan mücadelemiz, kamusal yaşamın her alanında ki buna Meclis gündemi, paneller, seminerler, eğitim çalışmaları, protestolar ve yürüyüşler de dahil olmak üzere hayatın ve toplumun her alanında sesini yükselterek varlığını göstermeye devam etmektedir.
• Enver Ethemer: Kendinle ilgili olarak aktarmak istediğin tecrübelerin var mı? Mesaj niteliğinde
Huseyin Cavusoglu: Pek çok LGBT kişi toplumdaki görünürlüğünü artıramadığı için ve kendi içlerindeki korkuya ya da toplumsal baskıya karşı direnemedikleri için çekimser kalmıştır. Aslında bu noktadan hareketle LGBT kişilerin görünürlüklerini artıramadıklarından dolayı toplum onların varlıklarından haberdar olmamakta ve yok saymaktadır. Bu durum eşcinsellerin küçük bir azınlık olduğu tablosu ortaya koyarken gerçeğin böyle olmadığı ve eşcinsellerin toplumda daha büyük bir kesimi oluşturduğu ise bilinmemektedir. Bunun değişmesi en büyük arzumdur.Yürütülen mücadelede haklı olduğumuzun bilincinden şaşmadan, uluslararası hukuku ve insan haklarını da arkamıza alarak, karşılaşabileceğimiz bütün zorlukların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum. Bu mücadele içerisinde, bir çeşit toplumsal yüzleşme yaşayacağımızı düşünüyorum. Bu yüzleşme aynı zamanda belki aile içinde ve belki de kendimizle de olacak. İyi bir sonuca ulaşabilmek için bu yüzleşmeye de ihtiyacımız olduğuna ve bunun da çok önemli ve gerekli olduğuna inanıyorum.