‘Hoşça kalın ve tüm hellimler için teşekkürler’
Birleşik Krallık Yüksek Komiseri olarak Kıbrıs’taki görev sürem başlayalı iki yıldan biraz fazla oldu ve şimdi ayrılma zamanım geldi.
Birleşik Krallık Yüksek Komiseri olarak Kıbrıs’taki görev sürem başlayalı iki yıldan biraz fazla oldu ve şimdi ayrılma zamanım geldi. Peki, temel izlenimlerim neler?
İlk olarak, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik yasadışı işgali, Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinde büyük bir etki yarattı. Bu durum, Kıbrıs’ın geleneksel “denge politikası”ndan, Batı ile Rusya arasında yürüttüğü stratejiden, net bir şekilde Batı’ya yönelmesine neden oldu. Bu, Kıbrıs’ta Rus parasının ve etkisinin önemli ölçüde azalmasına ve Avrupa-Atlantik ortaklarıyla iş birliğinin derinleşmesine imkân tanıdı. Bu sayede, yasadışı finansman, dezenformasyon ve Rusya’nın Batı demokrasilerini zayıflatmak için kullandığı diğer araçlarla mücadelede önemli ilerlemeler sağlandı.
İkincisi, Rusya’dan uzaklaşma, Batılı ortaklarla daha derin güvenlik iş birliklerine zemin hazırladı. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ABD ile yeni güvenlik ortaklığı iyi biliniyor. Ancak Birleşik Krallık’ın Kıbrıs Cumhuriyeti ile kendi güvenlik ortaklığını geliştirmesi imkanı da doğdu açtı ve bu alanı daha da geliştirmek istiyoruz. Bu, sadece Kıbrıs’ın Rusya’dan uzaklaşmasıyla zayıflamadığına dair güvence sağladığı için değil, aynı zamanda bölgedeki ciddi istikrarsızlık bağlamında çok daha önemli hale geliyor.
Üçüncüsü, Kıbrıs Sorunu çözülmedikçe adaya gerçek istikrar gelmeyecek. Görev süremde BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilcisi Maria Angela Holguin tarafından yönetilen bir girişime daha tanık oldum. Bunun henüz başarıya ulaşmamış olması, onun öngörü veya yaratıcılık yetersizliğinden kaynaklanmadı. Aksine bu durum, iki tarafın da gerçek esneklik göstermemeye devam etmesinin bir sonucudur. Taraflardan biri ilerlemenin temeli olarak üzerinde mutabık kalınmış uluslararası çerçevenin uygulanmasını isterken, diğer taraf bu çerçeveye artık onay vermediğini öne sürerek reddediyor. Her iki taraf da sabit ve karşıt pozisyonlarında ısrar etmeye devam ettiği sürece bu çıkmaz kırılmayacak. Türk tarafının "3D" (Doğrudan Uçuşlar, Doğrudan Ticaret ve Doğrudan İletişim) talepleri, Rum tarafı tarafından müzakerelerin yeniden başlaması için ön koşul olarak kabul edilemez görülüyor. Müzakere sürecine ilerleme karşılığında hiçbir taraf, gönüllü olarak somut tavizler vermez. Ancak bu konular yine de tartışılmaya başlanabilecek meseleler olmalı. Sonuçta, bunlar 2022'de eski Başkan Anastasiades’in Güven Yaratıcı Önlemler paketi kapsamında önerilerde bulunduğu konularla aynı. BM Genel Sekreteri tarafından düzenlenen son gayriresmi üçlü akşam yemeğiyle sağlanan ivmeyi kullanarak bazı ciddi Güven Yaratıcı Önlemler üzerinde anlamlı ilerleme kaydetmek, çıkmazı kırmak ve çözüm çerçevesi üzerinde anlaşmaya bir adım daha yaklaşmak için iyi bir yol olabilir.
Ancak şu anda bunlar hâlâ yalnızca taktik pazarlık konuları. Daha büyük, stratejik resim ise, 50 veya 60 yıllık bölünmeden (bakış açınıza bağlı olarak) sonra, adanın fiilen bölünmüş hale gelmesidir. Bu bölünme ne kadar uzun süre devam ederse, tersine çevrilmesi o kadar zorlaşacak. Bu analiz birçok lider tarafından anlaşılmakta ve hatta dile getirilmektedir. Ancak bu çıkarımlar, karşılık gelen eylemlere yol açmıyor. Eğer birleşme yolunun sonuna yaklaşıyorsak, rotayı değiştirme çabalarında çok daha fazla aciliyet ve yaratıcılık olmalı. Ancak şimdiye kadar, baskın ve tükenmiş ideolojik yaklaşımlar hâkim olmaya devam ediyor ve eleştirilme korkusu, bu yaklaşımlardan sapmayı engelliyor. Herhangi bir büyük girişimde bulunmanın maliyetleri her zaman hesaplanır. Ancak harekete geçmemekle kaybedilen fırsatların maliyetleri nadiren dikkate alınır. İnsan doğası öyle ki, zaten sahip olduklarınızı kaybetmenin acısını hayal etmek, henüz sahip olmadığınız potansiyel olarak daha büyük faydaları hayal etmekten daha kolaydır. Bu zihniyet değişmedikçe, ilerleme kaydedemeyeceğimizden korkuyorum.
İkili ilişkiler açısından, Birleşik Krallık ve Kıbrıs ilişkileri gelişti. Uzun zamandır diasporalarımız, turizm, ticaret ve eğitim bağlantılarımız sayesinde güçlü insan ilişkilerimiz var. Ancak son bölgesel krizlere yanıt olarak gerçekleştirdiğimiz iş birliğimiz - Sudan, İsrail ve Lübnan’dan sivillerin tahliyesi ve Gazze İnsani Deniz Koridoru’nun hayata geçirilmesine yönelik ortak çalışmamız - daha güçlü ve iş birliğine dayalı bir siyasi ilişki doğurdu. Ancak Kıbrıslıların Birleşik Krallık’a yönelik sevgi-nefret dinamiği devam ediyor. Bu, 1955-1959 dönemiyle bağlantılı bazı tarihi travmaları ortaklaşa ve karşılıklı olarak ele almadığımız sürece değişmeyecek. Ancak bu konu hassas ve her iki taraftan da bir dereceye kadar öz eleştiri ve içsel bakış gerektiriyor ve bugüne kadar bu yapılmadı. Görev sürem boyunca bu konuyu daha doğrudan ele alamamış olmamız, pişmanlıklarımdan biridir.
Diğer büyük pişmanlığım, Kıbrıslı öğrencilerin Birleşik Krallık üniversitelerinde Brexit sonrası “yabancı” öğrenci ücretlerine tabi tutulmalarına bir çözüm bulamamış olmamdır. Bu, Kıbrıs’tan Birleşik Krallık’a giden üniversite öğrencisi sayısında ciddi bir azalmaya yol açtı. Bu mesele, Birleşik Krallık ile AB arasındaki daha geniş ilişkiye bağlı ve yeni Birleşik Krallık hükümeti bu ilişkiyi gözden geçirmeye ve revize etmeye istekli. Ancak AB ile daha geniş bir paketin parçası olarak ya da yalnızca Kıbrıs’a özgü bir çözüm bulmak öncelikli olmalı. Eminim ki halefim bu konuyu öncelikli olarak ele alacaktır.
Bu ada, doğası, iklimi ve lezzetli yemekleriyle benim için bir mücevher değerindeydi. Ancak en çok özleyeceğim şey, Kıbrıs halkının sıcaklığı ve misafirperverliği olacak. Dünyanın birçok yerinde, çatışma ve nefretin sürdüğü yerlerde gözlemlediğim bir paradoks var: İnsanlar bireysel olarak son derece dost canlısı, sıcak, misafirperver ve cömert. Umarım Kıbrıslılar, bana olduğu gibi birbirlerine de bu özellikleri cömertçe gösterebilirler. Eğer böyle olursa, Kıbrıs’ın sorunları ve bölünmeleri anında çözülür.