1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Hristodulidis’in aşırı milliyetçilerin yer aldığı etkinliğe katılımı, muhtemel barış görüşmelerini baltalıyor...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Hristodulidis’in aşırı milliyetçilerin yer aldığı etkinliğe katılımı, muhtemel barış görüşmelerini baltalıyor...”

A+A-

Yeni Kıbrıs Derneği, dün yaptığı açıklamada, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in aşırı milliyetçi unsurların yer aldığı 1 Nisan EOKA Günü etkinliğine katılımının, muhtemel barış görüşmelerini baltaladığını belirtti.

Yeni Kıbrıs Derneği’nin açıklaması şöyle:

“Aşırı milliyetçilerin, EOKA'nın lideri olan daha sonra da eylemleri vatanımıza büyük  kötülükler getiren EOKA B'nin tartışmalı lideri olan Georgios Grivas Digenis'i övenlerin katıldığı bir toplantıda cumhurbaşkanımızın bulunmuş olması hayal kırıklığıydı. Aslında etkinlikte bulunan afişlerde, öne çıkan anakronik slogan "Yunanistan Kıbrıs Enosis" başta olmak üzere, kabul edilemez birtakım Kıbrıs karşıtı sloganlar göze çarpıyordu.

Başkanın böyle bir etkinlikte bulunması yalnızca barış süreci diyaloğuna olumsuz bir müdahale değil, aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti'nin seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Kıbrıs halkının iradesinin temsilcisi olarak savunulması gereken demokratik değerleri potansiyel olarak baltalayan tehlikeli bir siyasi eylemdir.

Cumhurbaşkanının bu tür etkinliklerde bulunarak verdiği siyasi mesaj, onun aşırı ve kabul edilemez ideolojilere karşı hoşgörüsünün kabul edilemez olduğunu ortaya koymakta ve demokratik ilkelerden ciddi bir sapma teşkil etmektedkir.

Başkan, etkinlikteki varlığıyla, devletin varlığına aykırı olan aşırı konuşmaları meşrulaştırıyor ve muhtemel barış görüşmelerini baltalamaktadır. Çok az kişinin desteklediği ama birçoğunun paramiliter örgütleri ile 1974'te Yunan Cuntası ile ortaklaşa gerçekleştirdikleri işbirliğiyle Türk işgalciye kapıyı ardına kadar açarak yüzlerce kişinin ölmesine, kaybolmasına ve yüz binlerce kişinin yerlerinden edilmesine neden olmuştur. Halkın beklentisi demokratik ilkelerin savunulmasıdır.

Yeni Kıbrıs Derneği olarak, cumhurbaşkanının milliyetçi unsurların katıldığı etkinliklerde bulunmasının, Kıbrıs'ın ayrılıkçı Rumluğuna ilişkin tekrarlanan yıkıcı milliyetçi yanılgının oylanması ve güçlendirilmesinin ötesinde, Kıbrıs Türk unsurunun yanlış tanınmasından başka bir ciddi amacın olmadığını anlıyoruz. Bu tür davranışlar beklenenin tam tersi sonuçlar doğurabilir yani Kuzey Kıbrıs'ın kalıcı işgal altında kalması ve neredeyse tamamen Türk topraklarına dahil edilmesi ve öngörülebilir gelecekte Kıbrıs'ın geri kalanının da Türkleştirilmesi riski bulunmaktadır!

Cumhurbaşkanının yukarıdaki eylemle Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin gerçek niyetini ortaya koymayı amaçlaması kuvvetle muhtemeldir. Sayın Christodoulidis'in siyasi geçmişine baktığımızda, onun amacının çözüm aramak değil, bölünmeyi pekiştirmek olduğunu  cesaretle iddia etme hakkını kendimizde bulabiliyoruz.

Cumhurbaşkanını kendi tutumu üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeye ve şimdi bile ifade edilen aşırı milliyetçi konumlardan ve onların benimsediği hoşgörüsüz söylemden farklılığını kamuoyuna açıklamaya çağırıyoruz. Bağımsız bir devletin lideri olarak rolünün, tüm toplumun barış ve uyumunu baltalayan aşırı ideolojileri desteklemek değil, kendisi hem Kıbrıs Türk vatandaşlarının hem de demokratik vatandaşların başkanı olması hasebiyle buetkinlikte bulunduğu için halktan özür dilemelidir.

Yeni Kıbrıs Derneği olarak başkanın yaptığı kabul edilemez gafını kınıyor ve bunun önümüzdeki tarihlerde yapılması beklenen diyalogu etkilemeyeceğini umuyoruz. Adamızın tüm sakinlerinin haklarına saygılı olacak ve Kıbrıs'ın iki toplumu, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler ile öteki dini azınlıklar arasında barışı ve işbirliğini teşvik edecek, Kıbrıs sorununa adil ve sürdürülebilir bir çözüm bulma çabalarını desteklemeye devam ediyoruz.

Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabası, tüm Kıbrıs vatandaşları arasında karşılıklı saygıya, dürüst diyaloga, diplomasiye ve iletişime dayanmalıdır.”

sayfa-17-hristodulidisin-enosis-pankartlari-acilan-eokayi-anma-torenine-katilimi-elestirilere-neden-oldu.jpg


***  Kosova’nın Avrupa Konseyi’ne üyeliği Mayıs ortalarında karara bağlanacak...

Avrupa Konseyi, Kosovalı yurttaşlara yeni bir adalet yolu açıyor...

Kosova, Avrupa Konseyi’nin en yeni üyesi olmaya hazırlanırken, uzmanlar, Kosova’daki insan hakları ihlallerine ilişkin şikayetlerin bir başka düzeye taşınabileceğine işaret ediyor. Avrupa Konseyi’ne üye olacak olan Kosova’nın yurttaşları, böylece yeni bir adalet yoluna gitme ve insan hakları ihlallerini Avrupa Konseyi’ne taşıyarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurma hakkı elde etmiş olacaklar.

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’nın haberine göre, Kosova, halen Avrupa Konseyi üyeliğine hazırlanıyor... 16 Nisan 2024’te PACE yani Avrupa Konseyi Parlamenterler Assamblesi, Yunan parlamenter Dora Bakoyannis’in raporunu tartışarak oylayacaklar – bu raporda Bakoyannis, Kosova’nın Avrupa Konseyi üyeliğinin onaylanmasını tavsiye ediyor.

Eğer bu rapor onaylanırsa, o zaman Mayıs ayı ortalarında Bakanlar Komitesi tarafından Kosova’nın üyeliğine karar verilecek.

Priştine Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Besfort Rekay BİRN’e yaptığı açıklamada, “Yerli mahkemelerin kararlarından memnun kalmayan Kosova yurttaşları, böylelikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurma olanağına kavuşacaklar, eğer Avrupa Konseyi üyeliği gerçekleşirse” diye konuştu.

 

KOSOVA’NIN ÜYELİĞİ...

“Hristodulidis’in aşırı milliyetçilerin yer aldığı etkinliğe katılımı, muhtemel barış görüşmelerini baltalıyor...”

***  Kosova, Avrupa’da Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nun parçası olmayan pek az yerden biridir, bunun nedeni de Sırbistan’la çatışma mirasıdır. Kosova kanlı bir savaş ve uluslararası yönetim dönemi ardından 2008 yılında bağımsızlığını ilan etmişti ancak bu bağımsızlık ilanına Sırbistan kuvvetle karşı çıkıyor çünkü tüm toprak üzerinde kendi egemenliği olduğunu söylüyor... Bu çatışma uzun süreli bir çıkmaza yol açtı, bu çıkmaz da Kosova’nın Avrupa insan hakları koruma sistemine dahil olup bunlardan yararlanmayı doğrudan sınırlandırdı.

***  Tüm bunlar karşın Kosova’da ardı ardına gelen hükümetler son on seneden beridir Avrupa Konseyi üyeliğine başvuruda ısrarlı oldular. 2013 yılında dönemin Başbakanı Haşim Taci, başvuru yapma konusunda en kararlı adımları atarak bunun Kosova’nın Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası ve Yasal Düzen aracılığıyla Demokrasi için Avrupa Komisyonu (Venedik Komisyonu) üyeliğine kabul edilmesi ardından “sonraki doğru adım olduğunu” belirtmişti. Ancak başvuru mektubu yazılmamıştı.

***  12 Mayıs 2022’de ise Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Donika Gervalla-Schwarz, Kosova hükümeti adına Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı’na başvuru mektubunu verdi. Başvuru mektubu aslında prensipte bir formalitedir ki bu mektup, iyice yerleşmiş olan süreci başlatır ve bu süreç de birkaç yıl alır tamamlanabilmesi için.

***  Bazı gözlemcilere göre, Kosova’nın potansiyel Avrupa Konseyi üyeliği, insan hakları standartlarına yönelik onurlu arayışla hiç alakası yoktur. Tam tersine, bu devlet olma iddiasının kuvvetlendirilmesi ya da reddedilmesi sorunuyla alakalı birşeydir. Bu noktada Kosova’nın Avrupa Konseyi’ne üyeliğine karşı üç olası argüman mevcuttur: Birincisi, 1999 yılında alınmış 1244 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararının varlığı ve toprak bütünlüğü, ikincisi varolan müzakerelere gölge düşecek olması ve üçüncüsü de bir örnek oluşturma riski...

***  Bu argümanlardan birincisi, Kosova’nın adaylığının 2003 yılından beridir Avrupa Konseyi üyesi olan Sırbistan’ın toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit oluşturduğu şeklindedir. Kosova’nın üyeliğie kabulü, Sırbistan haritasını kesinlikle değiştirecektir ki bu da 1244 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı’nın ynısıra uluslararası hukuğun temel prensiplerinin ihlali anlamına gelebilir.

***  Ancak BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararı, nihai bir çözüme kadar Sırbistan’ın yargı yetkisini askıya almaktaydı. Kosova, son 20 seneden beridir Sırbistan’ın yargı yetkisinde değildir ve zamanla değişiklikler olmuştur ve buna Kosova kurumlarının demokratik meşruluğu da dahildir.

***  Kosova’nın üyelik başvurusuna karşı ikinci argüman ise AB’nin arabuluculuğuyla 2011 yılından bu yana yürütülmeye çalışılan müzakereleri bozguna uğratma riskine dairdir. Ancak Avrupa Konseyi, çatışmaların çözümlenmesini sağlayacak donanıma sahip değildir. Buna bir örnek, 2009 yılından bu yana Bakanlar Komitesi’nin her hafta gündeminde bulunan ve pek az elle tutulabilecek etki yaratılan Gürcistan’daki çatışmadır. Barış, Strazburg’ta müzakere edilmeyecektir, her ne kadar da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Konseyi, kıtanın demokratik güvenliği demek olsa da...

***  2013 yılında Brüksel Anlaşması’ndan bu yana pek az ilerleme kaydedilmiştir müzakerelerde ve her iki taraf da Kosova’nın nihai statüsünün uluslararası hukuk bakımından bağlayıcı olmasına yönelik bir sürece katılırken, birbirlerinin tam karşıtı olarak duruş sergiliyorlar. Müzakerelerde iyi niyet yoksunluğu olduğu belirtilebilinir. Müzakerelerin varlığı ne bir ilerleme göstergesidir, ne de sürdürülebilir bir sonucu belirleyicidir. Tam tersine, yanlış parametrelerle müzakereler kalıcı çözümler bulmaktan uzaklaştırabilir tarafları. Kosova’nın Avrupa Konseyi’ndeki statüsüne dair süreç ele alınırken, arabuluculara müzakerelerin çerçevesini yeniden tanımlama ve tarafları karşılıklı kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir sonuca yeniden odaklanmaya davet etme fırsatı sunuyor olabilir.

***  Üçüncü argüman, örnek teşkil etme argümanıdır. Kosova’nın başvurusu başarılı olursa bir emsal oluşturabilir. Olasılık ne kadar uzak görünürse görünsün, o zaman tartışmalı toprakların üyeliğe giden yolu artık bir tabu olmaktan çıkacaktır. Ancak Kosova’nın tüm diğer tartışmalı topraklardan ayrı tutulması gerekir. Kosova bir sui generis durumdur,... Bir savaş sonrasında Kosova, BM’nin görevlendirdiği uluslararası bir yönetim altında neredeyse on yıl kalmıştır. O günden bu yana da gönüllü olarak Avrupa yanlısı bağımsız bir stratejik hedef gözetmiş ve yasal çerçevesini Avrupa standartlarına getirerek anayasla düzenine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çerçevesini iyice yerleştirmiştir. Kosova Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamakla kalmıyor, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtiyatlarınıyla sistematik biçimde angaje olmaktadır.

***  Kosova Meclisi üyeleri, PACE’nin yani Avrupa Konseyi Parlamenterler Assamblesi’nin toplantılarına katılmaktadır ve bu çerçevede, izleme süreçleri de geliştirilmiştir. Son olarak Kosova, Avrupa Konseyi üyeliğini stratejik bir öncelik olarak ortaya koymuş ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de bağımsızlığını etkili biçimde tanıyan iki karar almıştır. Avrupa’da herhangi başka tartışmalı bir yerle ilgili uzaktan yakından ilgisi yoktur bu durumun. Bu tartışmalı toprakların çoğu, bir “ana devlet”e büyük oranda bağımlıdırlar ve bunlar çoğunlukla entegre olmaya yönelik güçlü bir ilgi göstermektedirler (örnek Güney Osetya). Eğer insan verilerle ilgili dürüst olacak olursa, örnek tesis edecektir argümanı pek geçerli değildir.

***  Kosova’nın Avrupa Konseyi’ne üyeliğinden yana ana argümanlara bakacak olursak, hesap verilebilirlik, etkili olma ve Avrupa kamu düzeniyle ilgilidir bu argümanlar. Hesap verilebilirlik konusuna değinecek olursak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin parçası olmadığı için Kosova yurttaşlarının bunun parçası olması mümkün değildir halen.

***  Etkili olmaya bakacak olursak Kosova halen Avrupa Konseyi desteğinden tam olarak yararlanamıyor. Avrupa Konseyi ile Kosova arasındaki işbirliği görece olarak kapsamlıdır (her zaman uyumlu değildir) ve Kosovalı yetkililerin fonksiyonel kapasitesine dayanmaktadır. Avrupa Konseyi içinde konsensüs olmayışı nedeniyle statüye ilişkin tarafsızlığa yönelik katı bir tutum sergilenmekte, demokratik reformlara, yerel insan hakları koruma sisteminin güçlendirilmesine ve yasal düzenin iyileştirilmesine odaklanılmaktadır. Bu alkışlanmalıdır ancak genel durum insan hakları perspektifi bakımından tatminkar değildir ve sürdürülemez çünkü Kosovalı yetkililer ile Kosova’da bulunan BM Misyonu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve AB görevlilerinin iyi niyetine dayanmaktadır.

***  Son olarak Avrupa kamu düzenine gelince, Konvansiyon sisteminin amacı bireysel insan haklarını korumaktır, bunu da devletlere görev yükleyerek ve başkalarının da insan haklarına dair sorumluluklarını tanıyarak yapmaktadır. Kör noktalar dokunulmazlığa alan yaratmakta ve insan hakları ihlallerinin etkili ve bağımsız izleme prosedürleri ya da etkili çözümler olmaksızın devam etmesi riski taşımaktadır. Bu nedenle kamu düzeninin tesisi, insan haklarına dair “gri bölgeler”den kaçınmaya yol açar ki bu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hedef ve amaçlarıyla ayrılmaz bağı olan birşeydir.

***  Bu incelemenin tamamını şu link’ten okuyabilirsiniz:

https://www.ejiltalk.org/setting-the-cat-amongst-pigeons-kosovos-application-for-membership-of-the-council-of-europe/

(BİRN ve EJIL’den özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

Bu yazı toplam 937 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar