HRİSTOFYAS BM'DE KONUŞTU
ABHABER, Dimitris Hristofyas’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasının tam metnini yayınladı.
Sayın Başkan,
Sizi Genel Kurul’un 66. Oturumunun Başkanlığına seçilmenizden dolayı kutlarım. Kıbrıs heyetini desteğini ifade etmek isterim, gör
ABHABER, Dimitris Hristofyas’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasının tam metnini yayınladı.
Sayın Başkan,
Sizi Genel Kurul’un 66. Oturumunun Başkanlığına seçilmenizden dolayı kutlarım. Kıbrıs heyetini desteğini ifade etmek isterim, görevlerini yerine getirmenizde başarılar dilerim.
Sayın Başkan,
Son altı aydan bu yana Kıbrıs’a çok yakın bir bölgede, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın birçok bölgesinde tarihi değişiklikler gözlemlemekteyim. Bu bölgede esaslı, demokratik reformlar uygulanması amacıyla bir halk ayaklanması olmuştur. Reformlar halkların bir egemenlik meselesini oluşturmaktadır. Biz kan dökülmeden, barışçı, kendi halklarının yararına olacak, siyasi diyalog yoluyla bu çabalarında uluslararası toplumun desteğini alacaklarını ümit etmekteyiz.
Biz uluslararası toplum olarak Birleşmiş Milletler Teşkilatının üye ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı göstererek bu desteği vermeliyiz.
Sayın Başkan,
Kıbrıs Cumhuriyeti şiddetin deneyimini yaşamıştır. Hala daha bunun sonuçlarının acısını çekmekteyiz. Kıbrıs hala da 1974’teki yasadışı Türk istilasının ve devam etmekte olan işgalinin etkilerini yaşamaktadır.
Kıbrıs sorunu, istila ve işgalin ilk ve en önde gelen sorunudur, uluslararası hukukun ve Kıbrıs vatandaşların haklarının ihlali sorunudur.
1974’teki Türk işgalinden bu yana amacımız, BM Genel Sekreterinin gözetiminde, Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulun Kıbrıs’la ilgili kararları temelinde Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumları arasında yapılan müzakerelerle soruna barışçı bir çözüm bulmaktır. Eylül 2008’den bu yana BM gözetiminde Kıbrıs sorununu çözmek için bizim girişimimiz üzerine iki toplum lideri arasında doğrudan müzakereler yoluyla yeni bir çalışma başlattık. Bu çaba birleşik bir devletin, iki federe birimle, BM Güvenlik Konseyi kararlarında tarif edildiği şekilde siyasi eşitliğe dayalı federal bir devletin oluşturulması üzerine yoğunlaşmıştır; tek bir egemenliği, tek bir vatandaşlığı ve tek bir uluslararası kimliği olan bir devlet. Bu esas 2008’de müzakereleri başlatmaya karar veren iki toplum lideri tarafından yeniden onaylanmıştır.
Aynı zamanda BM gözetiminde müzakere sürecinin başlamasına da karar verilmiştir. Müzakerelerin, Genel Sekreterin de hem fikir olduğu “Kıbrıslar tarafından” “Kıbrıslılara ait”, herhangi bir arabuluculuk şekli ve zaman sınırlaması konulmadan olmasında görüş birliğine varılmıştır. Bunlar, sorunun çözümü için başarısız olan girişimlerde yaşanan son olumsuz deneyimler akılda tutularak kararlaştırılmıştır.
İki tarafın da kabul edebileceği, işgale ve Kıbrıs’ın Türkiye tarafından işgal edilmiş bölgesinde yerleşiklerin yasadışı sömürgesine son verecek bir çözüm elde etmeyi amaçlıyoruz. Ülkemizi, halkımızı yeniden birleştirecek, adada kalıcı barış ve güvenliğin koşullarını yaratacak bir çözümü arzu etmekteyiz.
Kıbrıs sorununun önemli yönlerinden biri insani yönü, kayıp kişiler konusudur. Bu konuyla ilgili ne olursa olsun müzakerelerdeki gelişmelerde karara varılmalıdır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hükümlerinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeli, kayıp kişilerin akıbeti için askeri bölgelerde kazı çalışmaları yapılmasına izin vermeli, askeri ve diğer hizmetlerdeki arşivlerini açmalıdır.
İki toplum lideri arasındaki doğrudan müzakerelerin ilk iki yılında Kıbrıs sorununun çeşitli konularında yakınlaşma sağlanmıştır. Üzülerek belirtmek isterim ki, özellikle son zamanlarda, Kıbrıs Türk tarafı daha önce sağlanan yakınlaşmadan bile daha geri dönmüştür. Kıbrıs Türk liderliğinin tutumundaki bu değişiklik, Türkiye’nin son zamanlarda bölgedeki olumsuz ve kışkırtıcı politikasının neden olduğu durumdan kaynaklanmaktadır.
Sayın Başkan,
Son yıllarda Kıbrıs Cumhuriyeti Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde doğal gaz kaynakları araştırmalarına ve sondajına başlamıştır. Bu, komşu ülkelerle Münhasır Ekonomik Bölgede sınırlandırma anlaşmalar sonucu, her zaman uluslararası hukuk çerçevesinde, özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin onayladığı Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesiyle ilgili Anlaşma çerçevesinde yapılmıştır. Biz bu çabanın yeni enerji kaynaklarının keşfedilmesinde, özellikle Avrupa’ya katkıda bulunacağını tahmin ediyor ve bunun halkımızın, Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkerlin ortak yararı olacağını düşünüyoruz. Biz doğal gaz keşfi ve sondajının Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklere, Kıbrıs sorununun yaşayabilir ve işleyebilir, adil çözümü için başka bir motivasyon sağlayacağına, böylelikle iki toplumun barış, güvenlik ve refah koşulları içinde ülkemizin doğal zenginliklerinden faydalanabileceğine inanıyoruz. Ben Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızı koşullar ne olursa olsun doğal gaz keşfi ve çıkarılmasından faydalanacakları konusunda temin etmek isterim.
Maalesef, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin denizaltındaki zenginliklerinin araştırılması için kullandığı egemenlik hakları, Türkiye’nin Kıbrıs’a karşı tehditleriyle karşı karşıya kalmıştır. Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde, sondaj çalışmalarının yürütüldüğü bölgede Türk deniz manevraları kışkırtıcıdır ve bölgede daha fazla karışıklık gerçek bir tehlike ortaya çıkaracaktır.
Aynı zamanda Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altındaki bölgesinde bulunan yasadışı rejimle, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki bölgede araştırma yapılması için “anlaşma” imzalamasına yönelik yasadışı faaliyetlerine devam ediyor. Bu saygın kürsüde ben kışkırtma olan bu yasadışı hareketi, sadece Kıbrıs Cumhuriyeti adına değil bütün uluslararası toplum adına kınamak isterim
Kıbrıs sorununa hemen bir çözüm bulunması yönünde müzakerelerde yapıcı bir tutum izlemek yerine, Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği gerginlik, yeni bir oldubittiler yaratmaya çalışıyor. Ankara’nın son tehditleri, Türkiye’nin AB müzakere sürecinde yeni fasıllar açılması peşinde koştuğu bir zamanda AB üyesi bir ülkeye yöneltilmiştir.
Sayın Başkan,
BM Güvenlik Konseyi’nin daimi ve daimi olmayan üyelerine, Avrupa Birliği’ne, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını koruyan açık görüşleri için teşekkür etmek isteriz. Güvenlik Konseyi’ne, Sekreterliğe ve genelde Birleşmiş Milletlere, Türk lideri nezdinde herhangi bir tehdit veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinin ihlaline, uluslar arası hukuk ve Avrupa hukukunun ihlaline devam edilmesi haline müsamaha gösterilmeyeceği konusunda baskı yapılması çağrısında bulunuyoruz.
Kıbrıs sorununun en kısa sürede çözümü için üzerinde anlaşmaya varılmış temel ve çevrede çalışmaya devam edeceğimize söz veririz.
İlk ve öncelikli olarak devam eden işgalden acı duyanın Kıbrıs halkı olduğunu dikkate alarak bizim için iyi niyet göstermek, Kıbrıs sorununa adil, yaşayabilir ve işleyebilir bir çözüm için çaba harcanması, devletin ve halkımızın yeniden birleşmesi bizim için son derece doğaldır. Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasında işbirliğini ve güveni güçlendirmek için çalışmaya devam edeceğiz. İki toplumun yakınlaşması politikamızın bütününü oluşturuyor.
Bir çözüme yönlendirecek koşulları yaratmak için girişimlerimize devam edeceğiz. 1974’teki Türk işgali sonucu sakinlerinin terk ettiği bir Avrupa şehri olan Mağusa’nın geri alınmasına, BM yönetimi altında yasal sahiplerine geri verilmesine ilişkin önerimizi hatırlatmak isterim. Önerimiz aynı zamanda AB gözetiminde şehrin limanının Kıbrıslı Türkler tarafından kullanılmasını da içermektedir. Bu önerinin uygulanması müzakereleri büyük ölçüde destekleyecek ve iki toplum arasında güveni artıracaktır. Bu aynı zamanda Türkiye’nin AB müzakere sürecinde dondurulan fasılların açılmasına yol açacaktır. Mağusa’nın BM yönetiminde geri verilmesinin ve yasal sahiplerinin geri dönmesine ilişkin Türkiye’nin uygulamayı reddettiği BM Güvenlik Konseyi’nin 1984’te 550 sayılı kararı olduğunu da hatırlatmak isteriz.
İki toplum lideri arasındaki müzakerelerin gözetiminde yürütüldüğü BM’ye, Güvenlik Konseyi’ne ve Genel Sekreter’e iyi niyet misyonundan dolayı teşekkür ederiz.
İki toplum lideriyle son görüşmesinde BM Genel Sekreterinin güvenidir ki iki taraftan müzakerelerin temelinin yeniden teyit edilmesini ısrarla istemiştir. Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi kararlarında ifade edildiği şekilde, Kıbrıs sorununun iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyonu içeren BM Güvenlik Konseyi’nin 1251 sayılı kararına özel referans yapmıştır. Devlet, tek egemenliğe, tek vatandaşlığa ve tek uluslararası kimliğe sahip, bölünme ve ayrılıkçı şekli olmayan bir devlet olacaktır. BM’nin desteklemeye devam ettiği esas budur.
Genel Sekreterin müzakereler çerçevesinde anlaşmaya varılan yakınlaşmanın yeniden teyit edilmesini istemesine minnettarız. Daha önce de belirttiğim gibi maalesef Kıbrıs Türk lideri temel önemi olan önceki anlaşmadan caymıştır. Biz ilerlemek ve bir an önce bir çözüme varmak için tek yolun Genel Sekreterin de olduğu görüşmede iki tarafın belirttiği taahhütleri yerine getirmek olduğuna inanıyoruz. Müzakereler açık bir temelde, gerileme olmadan yürütülmelidir.
Sayın Başkan,
Ortadoğu’da uzun zamandan beri devam etmekte olan anlaşmazlık şimdi dondurulan müzakerelerle tanımlanmıştır. Uluslararası toplumun kararlarında belirttiği prensiplerin esası üzerinde barış sürecinin başlamasının hayati önemi vardır. Kıbrıs müzakerelerin başlamasını desteklemekte ve taraflara dürüstlükle ve iyi niyetle, yeni oldubittiler yaratmamaya söz vermeye çağırır. İsrailliler ve Filistinliler, iki bağımsız devlet çerçevesi içinde barış, istikrar ve güvenlik içinde bir geleceği hak etmektedirler.
İsrail Devleti’nin yanında, 1967 sınırları içerisinde bağımsız ve özgür bir Filistin devleti kurulmasına yönelik görüşümüzü korumaktayız.
Sayın Başkan,
New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırıların üzerinden on yıl geçmiştir.
Kıbrıs uluslararası toplumun uluslararası hukuk temelinde, uluslararası terörizmi ortadan kaldırmak için birlikte çaba harcanmasını desteklemeye devam etmektedir. Uluslararası Terörizmle ilgili Kapsamlı bir Anlaşma’nın kabul edilmesi dâhil gerekli tedbirlerin alınmasını desteklemekteyiz.
Dünyada birçok ülke küresel mali krizin etkisinde olmaya devam etmektedir. Bu kriz, sosyal eşitsizliği azaltma, yoksulluğu yok etme, çalışanların ve tüm insanların haklarını koruma üzerine yoğunlaşan yeni bir büyüme modelinin galip gelmesi gerektiğini ispatlamaktadır.
Sayın Başkan,
Son olarak bugün insanlığın karşı karşıya kaldığı sorunların üstesinden gelebilmek için ortak hareketten başka yol olmadığını belirtmek isterim. Geleceğimizin ortak saygı, daha adil dağılım, küresel zenginlik, sosyal ilerleme ve eşitlik, uluslararası hukuk ve insan haklarının egemen olması üzerine kurulu olduğunu anladığımız takdirde başarılı oluruz.
Teşekkürler Sayın Başkan.