Hristofyas çözüm konusunda ihtiyatlı iyimser!
Geçtiğimiz hafta Reportare için 2 önemli röportaj yaptık. Bunlardan ilki Prof. Dr. Mensur Akgün, ikincisi de bugün yayınlanacak olan Dimitris Hristofyas.
Ortadoğu, Rusya ve Kıbrıs ekseninde uluslar arası ilişkileri konuştuğumuz Mensur Akgün, Kıbrıs’ta çözüm konusunda oldukça ihtiyatlı. Çözümün finansmanı meselesinin uzun süredir gündemde olduğunu ve yapılması gereken şeyin, iki liderin birlikte AB ve ABD başta olmak üzere çözüme finansör aramaları olduğunu söylüyor. “Ama bu, mutlaka iki tarafın birlikte yapması gereken bir şey diyor” Mensur Akgün…
Dimitris Hristofyas ise kendi dönemine ilişkin değerlendirmelerinden, Kıbrıs’ta çözüm sürecinde gelinen noktayı nasıl değerlendirdiğine kadar bir çok sorumuzu yanıtladı.
Başkanlığı döneminde çözüme yönelik “cesur ve yapıcı” önerilerine karşı AKEL dışındaki siyasi güçler tarafından adeta savaş açıldığından yakınan Hristofyas, bugün Anastasiades ile Mustafa Akıncı arasında sürdürülen müzakerelerde gelinen nokta karşısında “ihtiyatlı iyimserlik” içerisinde olduğunu belirtiyor. Akıncı’nın özellikle garantiler konusuyla ilgili tutumunu olumlu bulduğunu belirten Hristofyas, “Avrupa Birliği üyesi, yeniden birleşmiş federal Kıbrıs’ın garantilere ve vasilere ihtiyaç duymayacağını söylüyor.
Mustafa Akıncı’nın nüfusta ve toprakta çoğunluklara ilişkin görüşü özgürlükler konusunda Hristofyas-Talat görüş birliğine kıyasla bir geriye gidişi teşkil ettiği görüşünü savunan Hristofyas “darbe, istila ve işgalin sonrasında ve kırk yılı aşkın bir sürenin ardından ortaya çıkan koşullarda ideal bir çözümün olamayacağını biliyorum. Ancak varılacak olan çözümün yaşayabilir olabilmesi için, işleyebilir olması ve iki toplumun da -sadece Kıbrıslıların- endişelerini ve çıkarlarını ciddi bir şekilde dikkate alması gerekmektedir” diyor.
Suriye’de yaşanan gelişmelerin, ABD ve AB’nin Ortadoğu’daki Arap ülkelerinin içişlerine karışmak ve rejim dizayn etme çabalarının bir sonucu olduğunu söyleyen Hristofyas, Türkiye’nin de bu süreçte emperyalizmin “mızrak ucu” görevini üstlendiği ve Davutoğlu doktrininin iflas ettiği düşüncesinde.
“Komşularla sıfır problem deniyordu… hani nerede?” diye soran Hristofyas, bölge ülkelerine karşı izlenen politikalar sonucu çok sayıda insanın sığınmacı konumuna düştüğüne işaret ederek “Apaçık bir biçimde yapılan bu savaş harekâtlarının yol açtığı insanlık dışı, canavarca durumun sonucu korkunç bir göç sorununun yaşanmasıdır. Bu sorunun yaratılmasında yardakçı olan Avrupa Birliği de, Türkiye de bunun bedelini ödemekle karşı karşıyadır. Ancak bu soruna yol açılmasında yardakçılık etmeyen başka ülkeler de bedel ödemektedir. Bu sorunların çözülebilmesi için bunlara yol açan sebepler kökünden ortadan kaldırılmalıdır ve bu sorunların sebepleri uluslararası hukuk çiğnenerek devletlerin içişlerine yapılan müdahalelerdir, yabancı askeri müdahalelerdir.” Görüşünü savunuyor.
Türkiye’de AKP iktidarının 2004’lerdeki politikalarını terk ettiğini söyleyen Hristofyas, yeni AKP’nin kendini beğenmişlik ve despotluk üzerine kurulu bir siyaset izlemeye başladığı görüşünde:
“Sayın Erdoğan ve AKP sadece Kıbrıslıların değil, Türkiye’nin bütün komşularının ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nin ve uluslararası toplumun ilgi odağında bulunuyor. 2005’in Erdoğan’ı ve AKP’si sergilediği ılımlı tutumla, demokratik Müslüman güçlerin liderliğiyle Türkiye’nin ilerleyeceği ve Kıbrıs dâhil bütün komşularıyla sorunlarını sıfırlamaya yönelik bir dış politika izleyeceği kanaatini yarattı. Ancak geçen zaman içerisinde, demokratik ilkelere ve insan haklarına saygının, ılımlılığın yerini kendini beğenmişliğin, despotluğun, ifade özgürlüğü gibi en temel insan haklarının ihlal edilmesinin, Kürtlere zulüm etmenin ve herkesle çatışan sadece bir kişinin devletinin yaratılmasının aldığının görüldüğünü üzülerek söylemeliyim. Bu durum üzücüdür ve Türkiye liderliği özeleştirisini yaparak, ülkede demokratik süreçlerin ve demokratik yönetimin önünü açmalıdır.”
Kuzeyin birleşmeye hazır olup olmadığı yönündeki sorumuzu yanıtlayan Hristofyas: ” koşulların Kıbrıstürk toplumunun karşı karşıya olduğu ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunların sonucu olduğunu söylemeliyim. Geçmişte Kıbrıslıtürkleri eşit yurttaşlar olarak görmemiş olan Kıbrıslırumların, en azından çoğunluğunun, bunun yanlış olduğunu anlamış oldukları görüşündeyim. Kıbrıslıtürklerin ekonomik, sosyal ve kültürel düzeyde eşit yurttaşlar olmaları tartışılacak bir konu değildir. Kıbrıslıtürkler elbette ki eşit yurttaşlar olacaktır. İki toplumun barış, dostluk ve işbirliği koşullarında yaşamasını istiyorsak, bunun olması şarttır.” Görüşünde.
Prof. Dr. Mensur Akgün ve Dimitris Hristofyas ile yaptığımız söyleşilerin tamamını www.reportare.com adresinden okuyabilirsiniz.