1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Hükümet etme hakkınız yok…”
“Hükümet etme hakkınız yok…”

“Hükümet etme hakkınız yok…”

Halkın ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm üretemeyenlerin hükümet etme hakkı olmadığına vurgu yapan KTAMS Başkanı Güven Bengihan, Hükümet’i istifaya çağırdı

A+A-

Halkın ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm üretemeyenlerin hükümet etme hakkı olmadığına vurgu yapan KTAMS Başkanı Güven Bengihan, Hükümet’i istifaya çağırdı

 

Ödül AŞIK ÜLKER

KTAMS Başkanı Güven Bengihan, halkın ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm üretemeyenlerin hükümet etme hakkı olmadığını vurguladı.

“Eğer sorunlara çözüm öneremeyeceklerse istifa etmelidirler” diyen Bengihan, “Bu ülkedeki tüm yurtseverlerin, bu ülkeyi yurt bilen herkesin bu ülkeyi sahiplenme sorumluluğu var. Çocuklarımıza daha güzel bir gelecek bırakma zorunluluğumuz var. Biz bu süreci uluslararası alana da taşıyacağız. Zamlarla ilgili bu hafta şok eylemlerimizi sokağa taşıyacağız, farklı eylemleri hem zamlara hem de teslimiyet protokolüne karşı ortaya koyacağız” diye konuştu.

Güven Bengihan, sendikalar, demokrasi ve ifade özgürlükleri için, adaletsizliklere ve anayasaya aykırı düzenlemelere karşı mücadele eden en önemli emniyet sigortası olduğunu kaydederek, Kıbrıslı Türk kimliğinin, kültürünün, geleceğinin tehlikede olduğunu ve Toplumsal Varoluş Platformu olarak buna karşı direneceklerini söyledi.

“Herkesten saklandı”

  • Soru: Bugüne kadar bu tür anlaşmaların, protokollerin hiç bu kadar saklandığı, bu kadar bilinmez olduğu oldu mu?
  • Bengihan: Protokol imzalandıktan 36 gün sonra ortaya çıktı, herkesten saklandı. Şu anki Başbakan değil, bir önceki Başbakan Faiz Sucuoğlu bu protokolü imzaladı. Tarihte hiç bir protokol böyle bir gizlilik içerisinde tutulmadı. Protokol imzalandıktan sonra halkın bilgisine getirilemedi, öncesinde de meclisin görüşü sorulmadan yapıldığı aşikar. Protokolü okuduğunuzda, bu protokolün zaten tek taraflı olarak hazırlandığını dilinden anlıyoruz.

“Bizimkiler okumadı”

  • Soru: Protokolün tek taraflı hazırlandığını düşünüyorsunuz. Sizce Kıbrıslı Türk yetkililer protokolü okuyup da mı imzaladı yoksa okumadan mı imzaladı?
  • Bengihan: Bence Kıbrıslı Türk yetkililer protokolün sadece kapak kısmını, giriş kısmını okudu. Onun dışında ne çerçeve belgesinin karşılıklı önemi, ne işbirliği alanları, ne altyapı ve sektörel alanlar için eylem planları bizimkilerle oturup görüşüldü. Bizimkiler de okumadı. Bir ülkenin geleceğini şekillendirecek olan bir sözleşmenin kesinlikle mecliste görüşülmesi ve tüm paydaşlarla önceden paylaşılması gerekirdi. Bizim ülkemizde uluslararası anlaşmalar, uluslararası sözleşmeler mecliste onaya gelir. Özellikle de Maliye’ye ek bir mükellefiyet yaratacaksa, Anayasa’nın amir hükmü gereği, meclise gitmesi gerekir. Burada da 1 milyar 50 milyon TL karşılığı ABD doları borçlandırılma söz konusudur. Anayasamız gereği protokolün meclise gelmesi gerekmektedir.

“Bir ülkenin kimliği, kültürü bu tip protokollerin konusu değil”

Bu protokolle hibe ve kredi şeklinde kaynak aktarılmasının sözü verilerek içişlerimize kadar karışılmasını kabul etmiyoruz. Bunun iktisadi ve işbirliği anlaşmasından daha da ileriye giderek bir teslimiyet protokolü olduğunu değerlendiriyoruz. İktisadi ve mali işbirliği anlaşmalarında yurttaşlık yapılmasının kolaylaştırılması yer almaz. O ülkenin aile bütünlüğü, aile yapısı mali protokollere girmez. Din kültürü ve din bilgisi, yeterli din kültürüne sahip olup olunmadığı ve bunun geliştirilebilmesi mali protokollerde yer almaz. Eğitim kitaplarımız, çocuklara verilen eğitim bu protokollerde yer almaz. Bir ülkenin kimliğini, kültürünü ve toplumsal varlığını içeren konular bu tip protokollerin konusu değildir.

“Dikensiz bir gül bahçesi hayal ediyorlar”

 “Sendikalar bu ülkede demokrasi ve ifade özgürlükleri için, adaletsizliklere ve anayasaya aykırı düzenlemelere karşı mücadele eden en önemli emniyet sigortasıdır. Bu bağlamda bizleri devre dışı bırakmak istemektedirler”

  • Soru: Protokolde “Sendikal faaliyetler dışında sendikaların kuruluş amaçlarını aşan siyasi, ideolojik çalışma ve sosyal faaliyette bulunmamalarına ve sendikal ayrımcılığı önlemeye yönelik düzenlemeleri de dahil gerekli tedbirler alınacaktır” deniliyor. Toplumsal Varoluş Platformu adı altında pek çok sendika buna tepki verdiniz. Bu tutumu nasıl yorumluyorsunuz?
  • Bengihan: Bilindiği üzere bu memlekette ekonomik yönden emekçilerin ve genelde tüm toplumun haklarını koruyanlar sendikalardır. Bu protokolle toplumun sadece hakları değil, tüm geleceği yok edilmek istenmektedir. Buna kim karşı çıkacak? En başta sendikalar karşı çıkacak. Kendileri amaçlarına ulaşabilmek ve hedefleri olan bu hak gaspları ve toplumsal yok oluşu daha da hızlandırabilmek için, kendilerine engel olabilecek kesimleri, sendikaları ilk etapta etkisiz hale getirmek istiyorlar. Dikensiz bir gül bahçesi hayal ediyorlar. Bu da çalışma hayatı, demokratik hak ve ifade özgürlüklerine saldırılar olacağını gösteriyor. Bu saldırıların önünde durabilecek sendikaları pasifize edip, saf dışı bırakarak amaçlarına daha hızlı bir şekilde ulaşmak istiyorlar. Bir kere daha anlıyoruz ki, sendikalar bu ülkede demokrasi ve ifade özgürlükleri için, adaletsizliklere ve anayasaya aykırı düzenlemelere karşı mücadele eden en önemli emniyet sigortasıdır. Bu bağlamda bizleri devre dışı bırakmak istemektedirler.

“Murad edilen mezarda emekliliktir”

  • Soru: Protokoldeki “Emeklilik sisteminin orta ve uzun vadede aktüeryal görünümüne ilişkin çalışma yapılarak, mevcut durum değerlendirilecek ve aktüeryal dengeyi güçlendirici reformların çerçevesi belirlenecektir” maddesine de karşı çıkıyorsunuz. Sizce burada amaçlanan nedir?
  • Bengihan: Aktüeryal hesabından bahsedildiğine göre, mevcut emeklilik yaşının 60’tan, 65’e çıkarılacağı anlaşılıyor, murad edilen mezarda emekliliktir. Bazı meslekleri 65 yaşına kadar yapmak mümkün değildir. Dünyada sektörel bazda asgari ücret ve sektörel bazda emeklilik sistemi vardır. Türkiye’de bile bazı sektörlerde çalışanların emeklilik yaşı daha erkendir. 2008’den sonra emeklilik sisteminde değişikliğe gidilmiş, Sosyal Güvenlik Yasası yürürlüğe girmiştir ve hem kamuda hem de özelde emeklilik yaşı 60 olmuştur. Bu 65’e çekilmek isteniyor.
    Ayrıca prim oranlarının da yükseltilmesi murad edilmektedir. Şu anda emeklilik maaşından ve emeklilik ikramiyesinden vergi alınmıyor. Bunlardan da vergi alınabilmesi için düzenleme yapılmak istendiğini düşünüyoruz. Kişisel vergi muafiyetinde de değişiklik yaparak bordro mahkumlarından, yani kamu çalışanlarından ve belki de asgari ücretten vergi almayı düşünüyorlar. Halk düşmanı bu hükümetten her şey beklenir.
    Ayrıca şu anda 13. maaştan sigorta ve ihtiyat sandığı kesintisi yapılmıyor, emeklilik iştirak payı da kesilmiyor. Murad edilen 13. maaşlardan da kesinti yapıp emeklilik iştirak payı ve/veya Sosyal Sigortalar’a kesinti yapmaktır.

“Emeklilik yaşını 65’e çekmek çözüm değildir”

  • Soru: Geçtiğimiz günlerde Sosyal Sigortalar Dairesi’nin 30 milyon TL borçlanması kararı da çıktı… Kurum nereye gidiyor?
  • Bengihan: Her ay ödemeleri yapabilmek için Sosyal Sigortalar Dairesi 30 milyon TL borçlanır. Sosyal Sigortalar’ın bugünkü ekonomik yapısı, fonun bacakları sağlıklı kurulmadığı, kayıt dışılık ve çalışanların %70’inin yatırımlarının asgari ücret üzerinden yapılması nedeniyle, Sosyal Sigortalar’daki fon mevcut emeklileri ödemeye yeterli gelmiyor. Sosyal Sigortalarda 4 çalışan ödediği primlerle bir emekliyi ödeyecek şeklinde bir sistem kurulmuştu. Ancak şu anda, verilen sigorta afları, kayıt dışılık, üniversitelerde ve otellerde çalışan üst düzey yöneticilerin ve özel sektördeki bir çok direktörün maaşlarının asgari ücret olarak gösterilmesi Sosyal Sigortalar’ın gelir-gider dengesini bozdu. Şu anda sosyal sigortalar büyük açık vermektedir. Bu sistemin kurucusu da geçmiş hükümetlerdir. O yüzden emeklilik yaşını yukarıya çektirerek aktüeryal dengeyi orta ve uzun vadede güçlendirmeyi planladıklarını söylüyorlar. Halbuki bu sistemi bozan, yine onlardır. İnsanların çok erken yaşta emekliye çıkarılmasından, fonundaki birikmişlerin kontrolsüz bir şekilde kullandırılmasından ve yanlış yönetimden kaynaklı olarak kurum şu anda zor durumdadır. Ancak emeklilik yaşını 65’e çekmek çözüm değildir. Önemli olan kayıt dışılığı önlemek ve gerçek kazanç üzerinden sigortalara prim yatırımlarının yapılmasını  sağlamaktır, bu da denetimle olur.
     
  • Soru: “Vergi sistemi gözden geçirilecek, gelir düzenlemeleri yapılacak” da deniyor…
  • Bengihan: Dolaysız vergiler maaşlar ve kurumlar vergisidir. Dolaylı vergiler de KDV, harçlar ve fonlardır ve bunlar herkesin bir hizmet, bir ürün alarak ödediği vergilerdir. Dolaylı vergilerin oranını artırmayı düşünüyorlar. Halbuki burada önemli olan çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alması ve vergi adaletinin sağlamasıdır. Vergi sisteminde teşviklerin sınırlandırılması da gerekir. Özellikle özel üniversitelerin ve otellerin sınırsız süreli teşviklerle kurumlar vergisi ödememesi yeniden ele alınmalıdır. Teşviklerden kaynaklı vergi muafiyetlerinin 5 sene ile sınırlandırılması gerekir. Bu kurumların sadece güçlenmesi değil, aynı zamanda belli bir standardı da koruması önemlidir.

“Hem sosyal, hem siyasi sıkıntıların doğar”

“Hükümet etmenin gereğidir, özellikle asgari ücretliyi, ülkedeki pahalılık karşısında koruyabilmek… Yıllık enflasyon %88.8, asgari ücretliye yapılan yıllık artış %41. Asgari ücretlinin Nisan ayına göre yaklaşık %47’lik kaybı var. Mayıs ayında akaryakıta, elektriğe, tavuğa, ete, süte yapılan zamlarla bu fark daha da büyümüştür”

  • Soru: “Yabancıların KKTC’de yatırım yapması için gerekli olan yerli ortak şartı ve sermaye miktarına yönelik kısıtlar azaltılacaktır. Mülkiyet edinilmesindeki kısıtlamaların azaltılması sağlanacaktır” maddesinin uygulanmasının ne gibi sonuçları olur?
  • Bengihan: Şu anda ülkedeki enflasyon yıllık %88.8’dir, TL değer kaybetmiştir. Bizi TL kullanmaya zorluyorlar. Alım gücümüz geriledi. Bugün döviz cinsinden satılan bir apartman dairesi fiyatı minimum 60 bin sterlindir. Bu ülkede yaşayan yurttaşlar bu parayı verebilecek güçte değildir. Yabancıların mülkiyet alma hakkının önünü açarsanız, Kıbrıslı Türklerin mülksüzleşmesine, bu ülkedeki gayrimenkullerin yabancıların eline geçmesine neden olursunuz. Bu, zenginlerin daha da zenginleşmesi ve insanlarımızın da mülksüzleşmesine sebep olacaktır. Ortaklık ve bir sermaye sınırının aranmaması da doğru değildir. Bu uygulama ülkedeki ekonomik örgütleri, esnafı, sanayiciyi, turizmciyi ve ticaretle uğraşan kesimleri dış yatırımcıdan koruyamayacaktır, bu da ülkedeki yabancı yatırımcıların yerli yatırımcıları teslim almasına neden olacağı gibi, aynı zamanda bu ülkede hem sosyal, hem siyasi sıkıntıların doğmasına sebep olacaktır.

“Bir paranın milli olması, o ülkedeki alım gücünün korunması için yeterli değildir”

Bir paranın milli olması, o ülkedeki alım gücünün korunması için yeterli değildir. TL, döviz karşısında çok büyük değer kaybetmişti ve ülkedeki yüksek enflasyonun sebebi TL kullanıyor olmamızdır. Bizleri TL kullanmaya zorlayanların bu enflasyon farkını ödemeleri gerekir”

  • Soru: TL kullanımının yaygınlaştırılması da hedefleniyor…
  • Bengihan: Protokolde milli para deniyor, bizim milli para birimimiz yoktur. Bu dil de protokolün Türkiye’de hazırlanıp geldiğini gösteriyor. Protokolde “milli para birimi ve milli piyango” deniyor, bizde milli piyango yoktur, devlet piyangosu vardır.
    Bir paranın milli olması, o ülkedeki alım gücünün korunması için yeterli değildir. TL, döviz karşısında çok büyük değer kaybetmişti ve ülkedeki yüksek enflasyonun sebebi TL kullanıyor olmamızdır. Bizleri TL kullanmaya zorlayanların bu enflasyon farkını ödemeleri gerekir. Bu ülkede TL kullanımının yaygınlaştırılmasından bahsedenler, cari bütçe açığı konusunda bizi borçlandırabilme adına 1 milyar 50 milyon TL karşılığı ABD doları borçlandıracağını söylüyor. Bu da söyledikleriyle, yaptıklarının çeliştiğini göstermektedir. Ben Kıbrıslı Türklerin kendi ayakları üzerinde durmasını istediklerini düşünmüyorum. Bizi tamamen ekonomik yönden bağımlı bırakmak istiyorlar. Ekonomik bağımlılık, diğer bağımlılıkları da arkasından getirir, siyasi, sosyal, her türlü bağımlılık… Onlar da “benden parayı alan, talimatı da alır, benim her istediğini yapmak zorunda kalır ve ben o ülkede bir dizayn yaparım” diye düşünüyorlar.

“UBP-DP-YDP hükümetleri daha da suçludur”

 

Bu dayatmaları sorgusuz sualsiz kabul eden UBP-DP-YDP hükümetleri daha da suçludur. Çünkü bu baskıcı, dayatmacı zihniyete hükümetler yardım etmese, işbirliği yapmasa bizim ülkemizde hiç bir yasal değişiklik yaptıramazlar”

 

  • Soru: “İstiyorlar” dedikleriniz mi yoksa bizi yönettiğini iddia edenler, bu protokolün altına imza koyanlar mı suçludur?
  • Bengihan: Bu protokolü dayatanlar AKP hükümetidir ve suçludur. Bu dayatmaları sorgusuz sualsiz kabul eden UBP-DP-YDP hükümetleri daha da suçludur. Çünkü bu baskıcı, dayatmacı zihniyete hükümetler yardım etmese, işbirliği yapmasa bizim ülkemizde hiç bir yasal değişiklik yaptıramazlar. İstediklerini yapabilmek için işbirliği yapacak partileri bulmak zorundadırlar. Protokolde de “işbirliği” deniyor ve bu işbirliği işbirlikçilerle oluyor. “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkından taviz vermeyiz” diyenler, egemenliğimizi şu anki AKP hükümetlerinin eline teslim ediyor.

“Şu anda yapılması gereken tek şey piyasaya sıcak para akıtmaktır”

  • Soru: KTAMS her ay açlık sınırıyla ilgili açıklama yapar ve asgari ücret bunun altında kalmıştır...
  • Bengihan: Her ayın sonunda İstatistik Kurumu’ndan 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için gereken gıda miktarlarına göre açlık sınırını açıklıyoruz. Nisan sonunda açlık sınırı 7 bin 939 TL idi. Asgari ücret net 6 bin 90 TL’dir. Asgari ücretle açlık sınırı arasındaki farkı sürekli vurguluyoruz. Bunu sorumlu sendikacılık gereği, tüm özel sektör çalışanlarının ekonomik yönden ne kadar gerilediğini ortaya koymak ve onların içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara dikkat çekmek için yapıyoruz. Aradaki fark bin 849 TL’dir.
    Hükümetlerin iktidara, halkın gerek ekonomik, gerekse sosyal sorunlarına çözüm üretmek için talip olduklarını biliyoruz. Halkın ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm üretemeyenlerin hükümet etme hakkı yoktur. Eğer bu sorunlara çözüm öneremeyeceklerse istifa etmelidirler. Hükümet etmenin gereğidir, özellikle asgari ücretliyi, ülkedeki pahalılık karşısında koruyabilmek… Yıllık enflasyon %88.8, asgari ücretliye yapılan yıllık artış %41. Asgari ücretlinin Nisan ayına göre yaklaşık %47’lik kaybı var. Mayıs ayında akaryakıta, elektriğe, tavuğa, ete, süte yapılan zamlarla bu fark daha da büyümüştür. Halkın alım gücünün korunabilmesi için şu anda yapılması gereken tek şey piyasaya sıcak para akıtmaktır. Madem ki TC hükümeti TL kullanmamızı talep ediyor, bizim yetkililerimiz de onlara “TL’den kaynaklı olarak benim enflasyonum çıkıyor, benim halkım yoksullaşıyor, bunun farkını vereceksiniz” demelidir. Hayat pahalılığının düzenli olarak, iki ayda bir herkese verilmesi mümkün kılınırsa, herkesin alım gücü korunabilir.  Hükümetler ayrıca doğru sektörlerde işverenlere gereken katkıyı, yardımı yapmalıdır.

“Şok eylemlerimizi sokağa taşıyacağız”

“Bu ülkedeki tüm yurtseverlerin, bu ülkeyi yurt bilen herkesin bu ülkeyi sahiplenme sorumluluğu var. Çocuklarımıza daha güzel bir gelecek bırakma zorunluluğumuz var. Biz bu süreci uluslararası alana da taşıyacağız. Zamlarla ilgili bu hafta şok eylemlerimizi sokağa taşıyacağız, farklı eylemleri hem zamlara hem de teslimiyet protokolüne karşı ortaya koyacağız

  • Soru: Bundan sonra ne olacak? Sendikalar ne yapacak?
  • Bengihan: Sendikalar olarak, Toplumsal Varoluş Platformu adı altında bu cepheyi büyüteceğiz. Meslek örgütlerini, sivil toplum örgütlerini, üreticiyi, çiftçiyi yani tüm toplumu yanımıza alarak toplumsal yok oluşla ilgili sürece direneceğiz çünkü bizim kimliğimiz, kültürümüz, geleceğimiz tehlikededir. Bu ülkedeki tüm yurtseverlerin, bu ülkeyi yurt bilen herkesin bu ülkeyi sahiplenme sorumluluğu var. Çocuklarımıza daha güzel bir gelecek bırakma zorunluluğumuz var. Biz bu süreci uluslararası alana da taşıyacağız. Zamlarla ilgili bu hafta şok eylemlerimizi sokağa taşıyacağız, farklı eylemleri hem zamlara hem de teslimiyet protokolüne karşı ortaya koyacağız.

yd-destek-gorseli-2-708.jpg 

Bu haber toplam 2711 defa okunmuştur