1. YAZARLAR

  2. Fatma Azgın

  3. Hükümet İçin Kritik Konular
Fatma Azgın

Fatma Azgın

Hükümet İçin Kritik Konular

A+A-

 

Dünya Bankası Raporuna göre neredeyse batmış durumda olan toplumu kurtarmak hem zordur hem de zamana muhtaçtır.
Eğer güney Kıbrıs gibi AB kortrolünde olsaydık, önümüze AB’den ve IMF’den çok ağır hükümler ve kemer sıkma modelleri içeren “kurtarılma planları” sürülecekti.

Rumlara empoze edilen sıkı önlemlerin bize dayatılmaması avantaj gibi görülse de aslında dezavantajdır. Bir an önce durumumumuzun ifşa edilip ona göre önlemler sıralanıp uygulanabilseydi geleceğe daha umutlu bakabilecektik. Şimdi, yeni hükümetten acilen bizi “ayağa kaldırmasını” bekliyoruz.
Sosyal ve ekonomik olarak çökmüş bir sistemi kendi olanaklarımız ve disiplinle ayağa kaldırmak nasıl mümkün olacak, doğrusu belli değildir!

Bu noktada, Türkiye ile yapılan ve seçim öncesinde, sırasında ve şimdi tartışılan ekonomik program önem kazanıyor.
Türkiye ve hükümetiyle olan ilişkiler son yıllarda hep bu protokol ile ilişkilendirildi.
Bu programı eleştiren, revizyon isteyeceği sözü vererek seçim kazanıp şimdi koalisyon kuran CTP/DP hükümeti göreve başlar başlamaz Türkiye’den soğuk rüzgarlar esmeye başladı veya bazı kişilerce estirildi.

Zaten Beşir Atalay, CTP/DP hükümeti kurulması kararı alan CTP parti meclisi toplantısı sırasında CTP başkanı Özkan Yorgancıoğlu’nu telefonla arayıp bu oluşumdan kendisinin ve Tayyip Erdoğan’ın memnuniyetsizliğini dile getirmiştir. DP bahane gösterilip UBP ile koalisyonu istedikleri söylenmiştir. Ancak bu protokola en karşı olan parti CTP’den başkası değildir. Ancak %40 oy alan partiye “sizi de tercih etmiyoruz” denememiştir.

TC hükümeti, Türkiye ile yapılan ekonomik programa imza atmış eski Küçük hükümetinin görevde kalmasını çok istemişti. Aslında Küçük hükümeti programın  işine gelen kurallarını uyguluyor, işine gelmiyenleri uygulamıyordu. Örneğin kurultayda yeniden başkan olabilmek ve erken seçimde seçim kazanabilmek için programın yasak maddesini görmezden gelip kamuya 500 kişilik istihdam yaptı.
Yakın bir zamanda, KKTC hükümeti ile TC hükümeti programı tartışmak üzere toplandığında kılıçlar çekilecektir. Zaten, yeni hükümete korku vermek için görevlendirilmiş “acenteler” bu anlaşmanın “uluslararası” nitelikte olduğunu ve değişiklik dahi yapılamıyacağını yaydılar bile.

Hükümet, bu kritik aşamayı nasıl atlatacak henüz belli değil. Revize isteyeceği konularda, yeni kaynak yaratması veya tasarruf önlemlerine gitmesi kaçınılmazdır. Bence, utanma ve korkuyu atıp, ülkedeki nüfus politikasına ve kaynaklarımızın buna yetmediğine dikkat çekilmesi lazım. (okullarımız, belediyelerimiz, suyumuz, elektriğimiz, hastahanelerimiz, devlet dairelerimiz ve paramız bu nüfusu kaldırmıyor!) v.s) Sonay Adem zamanında yapılan “işgücü anlaşmasının” da gözden geçirilmesi  gerekiyor. (Halen yürürlükteyse)
Hiçbir ekonomik program, nüfus, nüfus kalitesi ve altyapı olanakları dikkate alınmadıkça başarılı olamaz. Nedendir bilinmez, hiç kimse bu önemli bağlantıyı vurgulamıyor.

Kıbrıslıtürkler iradelerini ortaya koyarken, zor durumları fedakarlıkla atlatmasını bilmelidir. Bu toplum, tutarlı, dürüst bir hükümetin, adalet içinde yapacağı tasarruf tedbirlerine katlanabilir. Üst baremlerden başlayarak, belli bir dönem için maaşların düşürülmesini neden konuşmuyoruz? Az veya hiç iş yapmadan neden okka ile para ve emeklilik dağıtılıyor? Kamu yönetiminde işe yaramayanları, seçim istihdamlarını neden durduramıyoruz?
Hükümet, program müzakerelerine giderken, tasarruf önlemlerinin ışığını vermesi lazım. Üst kademe yöneticisi atamalarının çok sınırlandırılması ve müşavirlerin çalıştırılması gerekiyor. Siyasi partilere yüksek orandaki devlet yardımı da aşağıya çekilmelidir… CTP dönemi müşavirler mutlaka değerlendirilmelidir.
Toplumu zor günler beklerken sağlık sorunlarının bir an önce giderilmesi, sağlık sigortası yasası ile işleyen ve sağlık dağıtan bir düzene acilen geçilmesi şarttır. Bence meclise sunulması gereken ilk yasa tasarısı bu olmalıdır.
Rum tarafında tedavi gören ve ilaç yardımı alanların sayısını tam bilmiyoruz ama  yüksek bir rakam olduğunu tahmin ediyoruz. Sağlık bekleyen bu yeni hastalarımız masrafı daha da artıracaktır.
Toplumun sağlığını garanti etmeden, insanlardan kemer sıkmalarını istemek insaniyet ve adalet ölçüleriyle bağdaşmaz diye düşünüyoruz.

Bu yazı toplam 2708 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar