Hükümet ve devlet çaresiz olabilir ama ülke çaresiz değildir!
Dolar, Euro ve Sterlin’de gerçek bir deprem yaşanıyor!
Ve KKTC’de hükümet tam anlamıyla çaresiz!
Devlet çaresiz!
-*-*-
Hükümet ve devlet çaresiz olabilir ama ülke çaresiz değil!
-*-*-
Ne mi yapmak lazım?
Türkiye’den gönderilen “Dilbandi ihale kovalayıcıları”ndan talimat alan hükümetten kurtulup, bir şekilde yeniden başlamak lazım!
-*-*-
Nasıl mı?
Turizmde isimler belli...
En önemli patronlar çağrılacak, görüşleri, önerileri alınacak...
Nasıl turist getiririz?
Bu soruya yanıt aranacak...
-*-*-
Ticarette, sanayide, gıda ithalatındaki isimler de belli...
Hepsi çağrılacak...
Ne yapabiliriz?
Bu soru sorulacak...
Yanıt aranacak...
-*-*-
Eğitim’de isimler belli...
Özel okul sahipleri belli...
Devlet okulu müdürleri belli...
Üniversiteler belli...
Sendikalar belli...
Ne olması lazım?
Bu soru sorulacak...
Yanıt aranacak...
-*-*-
Liste uzayıp gider...
Güvenlikle, ulaşımla, sağlıkla alakalı isimler de belli...
Çözüm önerileriniz nedir?
Derlenecek bu öneriler...
Ve iş yapılacak!
-*-*-
Yok hayır!
“Biz Fuat Oktay beyin zamanında bize gönderdiği dilbandilerle çalışmaya, ihalelerden malı götürmeye, Türkiye’nin stratejik planlarının çıkarlarını korumaya, Türk Lirası kullanmaya v.s. devam edeceğiz, toplumun da canı cehenneme” diyorsanız ve bu toplum hala izliyorsa, seyrediyorsa, diyeceğim bir şey yoktur!
Yetti be gavollem!
Ne törenler yaptılar ama...
Fuat Oktay’lar, Adil Karaismailoğlu’lar...
Ali Murat Başçeri’ler...
Katıldılar törenlere, nutuklar salladılar...
“322 kilometrelik köy yolları yapılacak”...
Sözler verdiler!
-*-*-
Tamirine, genişletilmesine ve yeniden asfaltlanmasına “söz verdikleri yollardan biri” Dipkarpaz köyü ile Apostolos Andreas Manastırı arasındaki yoldu...
-*-*-
Bazı çukurları yamaladılar!
Yamalar yine döküldü!
-*-*-
Geçtiğimiz gün emekli bir yargıcımız, yeni arabasıyla Dipkarpaz’a gitti...
Lastiği patladı...
Çukurlardan biri, lastiği parçalamış!
-*-*-
Ünlü bir Kıbrıs Atasözü var...
“Söz vermesi, göz vermesine benzemez” diye...
-*-*-
Şimdi, bir yığın insan bana “vay ahlaksız terbiyesiz vay, gene anavatanımıza saldırıyor” gibi komik ifadelerle vurmaya çalışacak!
Hatta nankör falan diyecek!
-*-*-
Oysa, asıl nankör, asıl ahlaksız, asıl terbiyesiz, söz verip de yapmayan yalancılardır!
Hiç yapmayın... Vallahi istemiyoruz... Yalan söylemek zorunda da kalmazsınız!
Yetti be gavollem!
KKTC bir fiyasko öyküsüdür
Ersin Tatar diyor ki, “KKTC bir başarı öyküsüdür”...
Öyle mi?
-*-*-
Türk Lirası’nın inanılmaz değer kaybı sonucu yaşadığımız sıkıntılar mıdır başarı öyküsü?
Geçmişten başlarsak, KTHY, Eti, Tütün Endüstrisi, Sanayi Holding midir başarı öyküsü?
-*-*-
Siyasetle gidersek, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlara hediye edip, sonra dönüp pasaportuna muhtaç olmak mıdır başarı öyküsü?
O pasaporttan, KKTC’nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, kabinesi ve tüm kabilelerinin taşıyor olması mıdır başarı öyküsü?
Çözümsüzlüğü savunmak için “egemen eşit devletimiz var” diye gabak kesmek midir başarı öyküsü!
Kuruluşundan bu yana 40 yıl geçen KKTC’yi bunca yıl tanıtmadınız; bundan sonra mı tanıtacaksınız? Ve tanıtmak için döneklerin 20 maddelik abuk sabuk bir plan yapması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Yolların çukurla dolu olması, yol aydınlatmalarının hiç yanmaması, kapkaranlık yollar mıdır başarı öyküsü?
Bu arada her yer ölüm tehlikesi yaratan karanlıklar içindeyken, Hala Sultan Camii’nin tüm lambalarının yanması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Hastanelerin, okulların dökülüyor olması mıdır başarı öyküsü?
Ülkede ilaç kalmaması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Gençlerin göçü müdür başarı öyküsü?
Suç oranlarının yükselmesi ve suçun hep ithal edilmesi midir başarı öyküsü?
-*-*-
İnsan kaçakçılığında bir dağıtım noktası haline dönmek midir başarı öyküsü?
Bazı “adı üniversite”lerin insan kaçakçılığında rolünün olması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
KKTC’nin adeta organize suç örgütü cenneti yapılmış olması mıdır başarı öyküsü?
Kutlu Adalı’nın katillerinin biliniyor ama bulunamıyor olması mıdır başarı öyküsü?
Elini kolunu sallayarak ülkeye gelen ve örneğin Halil Falyalı’yı hunharca vurup, aynı şekilde rahatça ülkeden ayrılıp gidenlerin diledikleri gibi fink atabilmeleri midir başarı öyküsü?
-*-*-
Fuat Oktay’ın görevlendirdiği bir adamın, hepinizi tek başına yönetiyor olması mıdır başarı öyküsü?
Kıb – Tek’e, kimden, kaça, hangi kalitede akaryakıt alındığını kimsenin bilememesi ama bazı kişilerin bu işten her alımda milyonları götürmesi midir başarı öyküsü?
Yoksa işemeye bile gitmek için, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın Türkiye’den gönderilen bir dilbandiden izin aldığı “KKTC” midir başarı öyküsü?
-*-*-
Ülkenin tüm gelirlerinin, sadece maaşları ödemeye yetiyor olması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Tüm denizlerin kirletilmesi midir başarı öyküsü?
Yoksa ülkenin her alanının betona gömülmesi midir?
-*-*-
Ormanların yanması ve tek bir helikopterimizin dahi müdahale edemiyor olması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Ülkenin her yanının çöple dolu olması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Yasaların ihlal edilmesi; hatta bizzat başbakan tarafından “Anayasa’yı daha önce oybirliğiyle ihlal ettik, şimdi oy çokluğuyla ediyoruz” demesi mi başarı öyküsü?
-*-*-
Tayyip Erdoğan’a yalakalık yapmak adına, ülkeyi cumhurbaşkansız bırakmak pahasına Ankara’ya gitmek midir başarı öyküsü?
-*-*-
Örtülü ödenekleri yutmak mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Her ihaleden garip zenginlerin doğması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Torpil sisteminiz midir başarı öyküsü?
-*-*-
Lefke Mahkemesi, Mağusa Acil Servis Binası mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Çocuklarımızın resmen katledildiği Adıyaman Depremi ile ilgili mahkeme sürecinde, o otele izin veren, imar affı çıkaranları da mahkeme çekecek cesaretinizin, suç duyurusunda bulunacak bronzonuzun olmaması mıdır başarı öyküsü?
-*-*-
Din İşleri Dairesi, GKK, Merkez Bankası, Sivil Savunma, Vakıflar İdaresi müdür, başkan, komutanlarının ithal edilmesi midir başarı öyküsü?
-*-*-
10 Yenidüzen sayfasını doldururum...
Ama yeter!
KKTC, başarı öyküsü değildir...
Fiyasko öyküsüdür...
Nokta!
Bir okuyucumuz ya da izleyicimiz gönderdi... Bu bir reçetedir... Acil Servis’te, (sanırım Lefkoşa Devlet Hastanesi’nde) yazıldı... Hastanede reçete kağıdı da kalmadı... İlaç mı? İlaç hiç yok... Parası olan ve geçebilen gidiyor Güney’den alıyor... Bulamayan mı? “Ölsün!”... Hükümet mi? Devlet mi? İşte hükümetimizin ve devletimizin fotoğrafı bu fotoğraftır... Devlet de hükümet de bu fotoğrafta, reçete diye kullanılan kağıt parçası gibidir... Daha ne diyeyim? Eşit ve egemen gondra sustası!