1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Hükümet Zorda ve Telaşta…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Hükümet Zorda ve Telaşta…

A+A-

Bir süreden beridir hükümetin bütçe açığı nedeniyle kendine kaynak yaratmaya çalıştığı gözlemlenmektedir. Mali yılın ilk çeyreği daha bugün bitiyor; gelecek çeyrek dönemde de vergi gelirleri tahsilatı olacak… Yani bütçe olanakları açısından hükümetin en rahat olması gereken dönemden geçilmektedir.

Pandeminin ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri geride kaldı; Türkiye’deki deprem KKTC ekonomisi üzerinde doğrudan olumsuz etki yaratmadı. Ama hükümetin mali sıkıntı içinde olduğu, sıkıntıyı aşmakta zorlandığı ve telaşa kapıldığı ayan-beyan görülmektedir. Mali sıkıntının bir kaynağı TL’nin kur istikrarsızlığının ekonomide yaratığı depremdir. Bunun çaresi istikrarlı muhasebe birimine geçmek olduğu hep tartışılıyor; Ankara hükümetinden çekinceler duyduğu için KKTC hükümeti adım atamıyor. Böyle bir adımı atmaları demek, onların tarzı ile ifade edilecekse “Yavruvatan’ın TL’den çark ederek, yabancı ve istikrarlı bir para birimini kendi ekonomisini toparlamak üzere muhasebe birimi olarak kullanmaya başlaması, kötü yönetilen TC ekonomisinin TL’yi istikrarsız para birimi yaptığının tescilidir” değerlendirmesi Türkiye’nin sosyal, ekonomi ve siyasal çevrelerinde sakız edilecektir. Dolayısıyla, KKTC hükümeti, Ankara hükümeti rahat olsun diye, Kıbrıslı Türkleri ekonomik felaketi yaşamaya mahkûm etmekte, kendisini de bütçe darboğazlarında boğulma tehlikesine sokmaktadır.

Üstel hükümetinin yaşadığı mali sıkıntının diğer kaynağı da Türkiye’den finansman desteğinin kâğıt üstünde ve sözde kalacağının da belli olmasıdır. Türkiye zaten derin ekonomik sıkıntı içinde boğuşurken, kahredici deprem de yüz milyar ABD dolarından fazla mali yükümlülükler yaratmıştır. Üstüne üstlük bir de Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yapılacak Mayıs’ın ortasında ve dolayısıyla AKP hükümeti seçim ekonomisi de uygulayacak… Yani AKP hükümetinin, bütçesindeki her bir kuruşu Türkiye’de harcamak zorunda olduğu bir dönemde, KKTC hükümetine vereceği kuruşu yoktur. Sonuç olarak da KKTC hükümeti mali darboğazda telaşa kapılmıştır; acil çözüm arayışındalar…

Hükümet oldukları için ve “Devlet yurttaş için değil, yurttaş devlet için vardır” şuurunda oldukları için, ekonomik sıkıntılarla cebelleşen Kuzey Kıbrıs insanının cebine el atmak ve onların geçinmesine bile yetmeyen gelirlerinden devlet adına daha da pay almak için bir süreden beridir yollar arar oldular ve son günlerde kendilerince yollar buldular… Türkiye’deki depremi ve Kıbrıs’ta olası bir depremi de mazeret göstererek, parasal gelir olan her şeyden, ister maaş, ister banka faizi, ne isterse olsun, kesinti yapıp hükümet bütçesine aktaracaklar… Gönüllülük esasına bağlamışlar ama yasaya göre gönülsüz olanlar gidip devlete gönülsüzlük dilekçesi verecek… Bir kamu çalışanının böyle bir dilekçe vermesi ne kadar olası; verenin başına neler gelecek, amirlerinden ne takazalar ve terfileri konusunda ne tehditler duyacak?! Görevde sürgünler de cabası… Özel sektör erbabı hükümet erbabının garazından kurtulabilecek mi?!

Böyle bir kararı yasalaştıran hükümet, kendi bütçesinden tasarrufa gidiyor mu? Hayır. Pek öyle bir irade yok, heves de yok… Tam tersini de hiç çekinmeden yapıyorlar, örneğin bütçede ilk tasarruf yapılması gereken izaz-ikram kalemini artırmaya çalışıyorlar. Öncelikle makam araçları olmak üzere tüm RHA’larda akaryakıt tasarrufu yapmak yerine, halk fark etmesin diye bazı makamlar normal plakalı kamu araçları kullanmaya başladı. Bütçenin en büyük gider kalemi olan maaş ve özlük hakları ödeneğinden tasarruf yapılsa, örneğin emekli çıkanın yerine istihdam yapılmasa dersiniz, değişik kılıf uygulamaları ile yeni istihdamlar berdevam; danışmanlar mı istersiniz, hukukçular mı, yetmedi Başbakanlığa veteriner… Bütçenin yurtdışı geziler kaleminden tasarruf yapmak hiç akla gelmiyor; kalabalık heyetlerle gitmek bir ‘İtibar’ konusudur sanılmasın, “Hade gezmelere gidiyoruz, sizler de gelin – Gezmelere gidiyormuşsunuz, bizler de gelelim” konusudur…

Kesinti yapılacak gelirlerin meblağlarını da dilimlemişler ve daha yüksek gelir dilimine daha yüksek oran demişler ama kesinti oranları gelir oranları katsayısı ile artmıyor. Sonuçta kesilen meblağ yüksek gelir sahiplerini pek de etkilemeyecek, toplam gelirlerinden tüketemedikleri ve bankaya yatırdıkları meblağ birazcık düşecek… Dar gelirli ise aile bütçesini idare edebilmek için ihtiyaçlarından kesecek…

Devletin gelirlerini tahsil etmek de bütçede yaşanan darboğazı aşmakta önemli bir kaynak yaratacaktır. Hükümetler devlet alacaklarını tahsil eder, oturup da yurttaşın gelip ödemesini beklemez… Örneğin, düzgün işleyen sistemleri olan devletlerde vergi gelirlerindeki düzen “hükümetin vergileri toplası” üzerine kuruludur, “yurttaşın vergilerini kuzu kuzu gidip ödemesi” üzerine değil… KKTC’de ise tam tersi ve vergi ödemeyenler suçlanır; vergi gelirlerini toplamayan devlette, vergi giderini ödemeyenler suçlu…

Vergi toplayamamanın bir nedeni de ekonominin kayıt altına alınmamasıdır ve KKTC ekonomisinin en azında yüzde altmışı kayıt dışıdır. Hükümet bunun peşine düşüp, ekonomiyi kayıt altına alacak düzenlemeler yapıp gelirlerini artırmak ve bütçe açığını kapatmak yerine her türlü gelirden kesinti yapmayı tercih ediyor. Halbuki, alış-verişlerin kredi kartları ile yapılmasını teşvik etmek ekonomiyi kayıt altına almak için en hızlı başlangıç yöntemidir. Geçmişte denendi, amaca hizmet etti; Ekonomi Bakanı Özdil Nami döneminde bu yöntemin yeniden uygulanması için çalışma yapıldı ama hükümet değişti, bu çalışma da akamete uğradı. Ayrıca, gelirlerden kesintileri bu yılın sonuna kadar uygulayacaklar ama kredi kartı ile alış-verişi teşviklendirmeyi çok daha uzun süre devam ettirebilirler, bütçe gelirlerini artırabilirler; hükümet de devlet alacağı olan vergileri (bu örnekte, KDV’leri) toplar olur…

Devletin gelirlerini artırıp hükümetin bütçesini denkleştirmek hedefi var ya, bunun için atılması gereken önemli bir adım da pazar faaliyetlerini tetikleyecek ve artıracak önlemler almaktır. Yerel tüketicinin alım gücünü yükseltmek önemli bir çaredir; diğer çare de iç pazara dışardan tüketici getirmektir. Bu bağlamda, turizm, üniversite ve inşaat sektörleri önemli enstrümanlardır; hükümet bu sektörlerin canlılığını ve yoğunluğunu sağlayacak önlemler alabilir. Bir diğer yabancı tüketici grubu da Güney Kıbrıs’ta yaşayanlardır; hükümet onların Kuzey’e geçişlerindeki tıkanıklığı ve uzun kuyrukları önleyici uygulamalar yapsa, yerel pazardaki tüketici sayısı katlanacak, KDV gelirleri ve pazarda faal olan şirketlerin faaliyet gelirlerinden ödedikleri vergiler artacaktır.

Kısacası, hükümetin her türlü gelirden kesinti yaparak deprem ve doğal afetler konusundaki çalışmalara kaynak yaratacak dediği ama aslında bütçe açığını kapatmaya kalkıştığı uygulama misyonunu yerine getiremeyeceği gibi, toplumsal huzursuzluk ve daha yoksullaşma yaratacaktır. Çaresiz de değiller, ekonomi bilimi çare sağlar, yön gösterir. Yeter ki mali zorda olan hükümet telaşla kararlar almasın. Ama bir telaşları var ki, kafalarını kullanmaya izin vermeyen asıl etken de odur… “Ha bu AKP hükümeti 15 Mayıs’ta gidecek de biz ne olacağız; kaptırdık kendimizi, biat ettik de kaderimiz ne olacak?!”. İşte burası var ya, aslında akıllarını kullanmayı da verilen akıllardan yararlanmayı da burası engeller… Hükümet aslında bunun zorunda ve telaşında…

Bu yazı toplam 1397 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar