Hükümetin değiştirmek istediği konsolideli eşelmobil sistemi satın alma gücünü çok mu koruyor!
Mevcut sistem bile korumazken hükümet süreyi 4 aydan 6 aya çıkarırken konsolide işlemini de kaldırmayı amaçlamaktadır.
Bu ülkede ekonomik açıdan en büyük sıkıntıyı çeken kesim özel sektörde çalışan ve neredeyse %60-70'nin aylık ücreti Asgari ücret veya %10-20 üzerinde ücret alan ücretli kesimin olduğu aşikardır. Bunun aksini de bu ülkede kimse iddia edemez.
Diğer taraftan ise kimse kusura bakmasın ama oluşturulan veya oluşturulmak istenen algı da bu ülkenin tabiri caizse kaymağını kamu çalışanları ve kamudan emekli olan kesimlerin yediği algısıdır. Kanaatimce bunun nedeni esasen kamudaki maaş ve çalışma koşullarının daha iyi olmasının ötesinde kamuya münhalsiz sınavsız istihdamlardır. Yani tüm kamu görevlilerine tabiri caizse kamuya arka kapıdan girdi gözüyle bakılmaktadır. Oysa tüm istihdamlar ihtiyaca göre ilan edilen münhaller ve sınavlarla olsa tepki bu kadar olmayacaktır. Çünkü vatandaş olan herkes daha iyi koşullara sahip olmak isterse çalışıp kamuya girme imkanına sahip olacaktır.
Geliri sadece ücret olan çalışan ve emeklilerin başta seyrüsefer, akaryakıttan alınan vergiler vd. harçları işletme sahibi olmadıkları için gider olarak gösteremediklerini ancak işletmelerin bu tip giderlerini de doğal olarak gider gösterdikleri yani maliyet unsuru olarak sattıkları mal/hizmetleri fiyatlandırırken dikkate aldıkları da bilinen bir durumdur.
Ülkenin ekonomisinin kötü olmasına en büyük neden kamu ve kamunun büyüklüğü gösterilmektedir. Kamunun büyüklüğü kamu maliyesinin elde ettiği gelirlerden büyük pay aldığı doğru olmakla beraber bu durum geceden sabaha olmadı. Uzun yılların birikimidir. Ancak ne yazık ki ülke ekonomisinde bir kriz olsa suçlu ayağa kalk misali kamu çalışanları ve kamu üzerinden ödenen maaş nitelikli transfer harcamaları havada uçuşmaktadır. Bu görüşü kimi zaman açıkça kimi zamanda çaktırmadan yapan/yapmak isteyen ekonomik örgütlerimizin olduğunu üzülerek ifade etmek zorundayım.
Örneğin hükümetin hangi akla hizmet ederse yapmış olduğu ve toplumun her kesiminden gelen tepkiler sonrası 24 sonra geri çekmiş olduğu KDV artışlarına yönelik ki kamu sendikaları da bir sivil toplum örgütü olarak en doğal hakkı olan üyelerinin çıkar ve menfaatlerini korumak için öne çıkan 2 konu (Eşelmobil sistemindeki değişiklik ve TİS'e müdahale içeren yasa tasarıları) yanında getirilmek istenen KDV artışları içinde sert tepki gösterip 2 günlük genel greve gittiler.
Aynı konuda yani KDV artışlarına yönelik tepki koyma adına ülkenin en büyük örgütlerinden biri ise yapmış olduğu yazılı açıklamasında,
''Yeni vergi zamları, KKTC hükümetinin kamuya yaptığı maaş artışlarının bedelini halka ödetmek yolunu seçtiğini gösteriyor.''
Gibi kanaatimce çok talihsiz bir açıklama yapmıştır.
Çünkü yazının konusu olan eşelmobil maaş artışı değildir.
Güya bu sisteme tabi olan kamu çalışanlarının, kamu/sigorta emeklilerinin satın alma gücü eşelmobille korunuyor.
Sistemin amacı bu olmakla birlikte, yüksek enflasyonist ortamda ve artışların maaşlara yansıtıldığı sürelerin uzadığı dönemlerde amacından uzaklaşmakta yani korumamaktadır.
İlgili açıklamayı yapan odamız aynı açıklamasında hükümete yönelik
''İşletmelerin gelirleri ile birlikte çalışanların gelirlerini de en az enflasyon oranında artırmanın yollarını bulmaktır.'' demektedir.
Açıklamadaki bu 2. tespitlerine aynen katıldığımı söylemek isterim. Ancak bir şartla üyelerinin piyasaya sundukları mal/hizmetlerin satış fiyatları belirlenirken Güneyle rekabet edebilirliklerinin devamı için kar marjlarında lütfen birazcık insaflı davransınlar. Her vesileyle kur artışlarını ve özellikle Asgari Ücret artışlarını gerekçe göstermesinler.
Evet özellikle emek yoğun işletmelerde ücretler bir maliyet unsurudur. Ama bu noktada doğru işlem yapan işletmeleri tenzih ederek, her bir ücretlinin maaş artış oranını veya buna yakın bir oranı aynen satılan tüm mal ve hizmete yansıtmak yanlış bir uygulamadır. Amacım Tereciye tere satmak değildir ama burada yapılması gerekenin toplam ilave ücret artışının birim ürün başına düşen maliyetinin hesaplanarak ürünlere yansıtılması gerektiğini hatırlatmak zorundayım.
Nasıl ki kendi açıklamalarında belirttikleri gibi ki kendileri eminim uyguluyorlardır. Kamu çalışanlarının işvereni de devlettir. Yani kendilerinin çalışanlarına en az enflasyon oranında artış verdiği gibi devlette vermek zorundadır.
Bu noktada olmayan parayı nasıl versin diye bir eleştiri gelebilir. Haklı bir eleştiri olmakla birlikte şahsen devletin savurganlıklarına, vergi aflarına, sadece söylemde kalan kayıt dışı ekonomiye karşı umursuzluğunu gözlemlediğim zaman böyle bir eleştirinin yersiz olduğunu söylemek zorundayım yani devlet önce kendi üzerine düşenleri yapmalıdır.
Bu noktada esasen bu açıklamayı yapan ekonomik örgüt olmak üzere tüm ekonomik örgütlerin kamu çalışanları dolayısıyla kamu emeklilerini bilerek/bilmeyerek hedef almaktansa kamuya münhalsiz, sınavsız istihdamları, liyakata uygun olmayan atamaları, tüm işletmelerin temel gider kalemlerinden biri olan enerji maliyetlerinin artmasına neden olan ilgili kurumdaki yönetsel zafiyetleri, elektrik konusundaki ekonomik akla uygun olmayan anlaşmaları, ihalesiz yakıt alımlarını eleştirmeleri gerekir demeyeceğim hesap sormaları gerektiği kanaatindeyim.
Son olarak açıklamalarında kamu çalışanlarına maaş artışı vermek yerine kamunun giderlerini finanse etmek tümcesi kullanılsa çok daha iyi olmaz mıydı? Bu arada kamu çalışanları da bu ülkede aynı zamanda mal/hizmet alan tüketiciler olduğunu da hatırlatmakta yarar vardır. Bu kesimin gelirlerinin azalması halinde sınır tanımaksızın en ucuz mal/hizmeti nereden alırsa oradan tedarik edeceği de kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Gerçi Sn. Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu, rakamlara bakıldığında, ekonominin Güney’e kaydığını söylemenin doğru olmadığını belirtti. Bunu söylerken de ithalat rakamlarının arttığını ana gerekçe gösterirken ilaveten geçiş rakamlarından da bahsetti. Acaba derim ithalatın artmasının ana gerekçesi ülkedeki olağanüstü nüfus artışımı? Hani herkesin farklı rakamlar söylediği nüfus! İlginçtir bu açıklama da harcanan para miktarı da yok!
Bence sağlıklı bir değerlendirme için banka kart merkezi üzerinden Kuzey ve Güneyde ikamet edenlerin en azından KREDİ KARTI üzerinden harcamaları aylar/yıllar itibariyle tedarik edebilir ve bunu açıklarlarsa gerçek durumu görebileceğiz düşüncesindeyim.
Tablo üzerinden tespit ve değerlendirmelerim:
***Tablodan görüldüğü üzere mevcut sistemde eşelmobil sistemi gereğince 2024 yılında bu sistemden yararlanan kamu çalışanı ve kamu/sigorta emeklilerinin maaşları nominal olarak MAYIS ve EYLÜL aylarında düzenlendi.
***Mayıs ayındaki ilk düzenlemeye kadar mevcut sistemden yararlanan kesim tablodaki 1. satırdaki aylık enflasyon rakamları kadar reel olarak satın alma gücü geriledi.
2. Satırdaki Kümülatif enflasyon toplamı rakamı kadar bu reel kayıp oranı sırasıyla tablodan da görüldüğü üzere Ocak maaşın da %3,84, Şubat %8,60, Mart %16,11, ve Nisan %22,98 oldu. Kayıpları 5. ayın sonunda yani mayıs sonunda telafi edildi.
Ancak Mayıs sonu aldığı MAYIS ayı maaşında da Mayıs ayında açıklanan aylık %3,50 oranındaki enflasyon kadar maaşın da reel olarak kayıp yaşandı. Yani satın alma gücü geriledi.
* Yukarıda belirttiğimiz çerçevede yılın 2. HP konsolidesinde ise sırasıyla tablodan da görüldüğü üzere Mayıs maaşın da %3,50, Haziran %7,98, Temmuz %11,49, ve Ağustos %14,77 oldu. kayıplar İSE 9. ayın sonunda yani eylül sonunda telafi edildi.
Ancak eylül sonu aldığı eylül ayı maaşında da eylül ayında açıklanan aylık %2,53 oranındaki enflasyon kadar maaşın da reel olarak kayıp yaşandı. Yani satın alma gücü geriledi.
Bilgi: 2024 yılı 2. 4 aylık (Mayıs-Ağustos) dönemi aylık bazda açıklanan enflasyon oranları nominal olarak %14,77 eder. Ancak hesaplama Aralık ayı esasına göre olduğu için 2. satırdaki Ağustos 42,17 - 22,98 = 19,19 oranında Eylül maaşlarına yansıtıldı.
Hükümetin getirmek istediği konsolidesiz Eşelmobil uygulanmış olsaydı maaşlara yansıtılacak oran Mayıs-Ağustos dönemi nominal toplam enflasyon oranı %14,77 olacaktı.
Buradan görüldüğü üzere hükümet bütçe açıklarını kapatmak için getirmek istediği konsolidesiz eşel mobili 2024 yılında uygulamış olsaydı. Eşelmobil uygulamasına tabi her 100 TL'lik transfer harcamasında 1. periyotta 19,19 - 14,77 =4,42 TL daha az ödeme yapmış olacaktı.
Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi mevcut sistemde bile çalışanlar 1. Periyottaki enflasyondan kaynaklı maaş düzenlemelerini 5. ayın sonunda alırken sırasıyla her 100 TL ücret için Ocak maaşın da 3,84 TL, Şubat 8,60 TL, Mart 16,11 TL, ve Nisan ayında 22,98 TL kayba uğramıştır. Yani satın alma gücü gerilemiştir.
***Tablonun 3. satırındaki veriler belirtilen aylara göre son 12 aylık enflasyon rakamlarını belirtmektedir. Örneğin tablodaki Ocak 85,81 rakamı Ocak 2023 - Ocak 2024 dönemi enflasyon rakamıdır.
Tablodan görüldüğü üzere 2024 yılı yıllık enflasyonu yani 2023 Aralık ayına göre 2024 yılında aylık açıklanan enflasyon rakamları (1. satırda) toplamı 43,66 iken 2023 Aralık ayı esasına göre yaşanan enflasyon %53,20 oldu. Yıl sonunda %53,20 seviyesine düşmüş olmasına rağmen tablonun 3. satırından görüldüğü üzere yılın ilk altı ayında yaşanan yıllık enflasyon oranı %83,17 - %95,60 aralığında gerçekleşti. Yani yıl sonu gerçekleşen yıllık enflasyon oranının yaklaşık 2 katı, 2024 ortalama yıllık enflasyon oranı ise %76,64 oldu.
Sonsöz: Tablodan ve tablodaki veriler üzerinden yazıda belirttiğimiz gibi 2024 yılında her 4 ayda bir kamuoyunda bilinen şekliyle konsolideli Eşelmobil sisteminde bile bu sistemin esas amacı olan SATIN alma gücü korunamamaktadır. Bunun nedeni ise enflasyonun yüksek olmasıdır.
Bu noktada hükümet sadece kendi mükellefiyetlerini azaltmak için hem konsolideli Eşelmobili iptal edip hem de maaş düzenlemelerini 4 aydan 6 aya çıkarırsa bu sistem kapsamında olan çalışan ve emeklilerin çok ciddi reel kaybı olacaktır. Doğal olarak bunun reel sektöre yani piyasaya düşecek para açısından da çok ciddi sonuçları olacaktır. Bir diğer önemli nokta ise satın alma gücü gerileyen kesimi farklı arayışlara da sevk edecektir. Bunun ilk yansıması da temel tüketim maddeleri de dahil olmak üzere birim tüketimlerini azaltma ve Güney'de daha ucuz olması halinde Güneyden tedarik edebilen Güneyden tedarik edecektir. Yani piyasa daralacaktır.
Ülke olarak ne yazık ki son yıllarda başta ekonomi olmak üzere sonuçlar üzerinden uyar, uymaz çoğunlukla da palyatif çözümlerle çözüm üretmeye çalışıyoruz. Oysa bu konuda yapılması gereken, KKTC'de enflasyonun ana nedenleri nelerdir? Kullandığımız para biriminin etkisi nedir? Bunu gerekçe göstererek piyasada fahiş fiyatlandırma var mı? Devlet eliyle başta elektrik fiyatları olmak üzere enflasyon yaratılıyor mu? Kamuda savurganlık var mı? Kayıt dışılığı en azından makul seviyelere indirmek için yapılması gerekenler yapılıyor mu? Gibi esasen üzerinde durulması gereken konular ve atılması adımlar yerine işin kolayına kaçıyoruz kanaatindeyim.
Aslında neme lazım şansız bir ülkeyiz, bizim gibi diğer küçük ülkelerde olduğu gibi bizim de onlarca üniversitemiz! dolayısıyla onlarca ekonomiyle dolaylı/direkt ekonomiyle alakalı fakültemiz! ve yüzlerce akademisyenimiz olsaydı herhalde tüm bunlara çözüm üretirdik!