Hulu’da dere yatağında yeni kazılar...
12 sene önce rahmetlik Erol Akcan, Hulu’da bazı olası gömü yerlerini bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişti...
Kayıplar Komitesi’nin Baf’ın Hulu köyündeki dere yatağında 12 sene aradan sonra yeni bir kazı başlatmış olduğu öğrenildi... Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi Kazılar Koordinatörü Arkeolog Gülseren Baranhan’dan aldığımız bilgilere göre, Hulu’da 12 sene önce yürütülen kazılarda bir “kayıp” şahıstan geride kalanların bulunmuş olduğu dere yatağında daha ileri noktalarda yeni bir kazı başlatıldı ve bu kazıda Hulu’dan bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar aranıyor. Kayıplar Komitesi kazı ekibinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara biz de Hulu kazısında “Çok kolay gelsin” diyoruz...
EROL AKCAN VEFAT ETTİ...
12 sene önce rahmetlik Erol Akcan arkadaşımız, Hulu’da bazı olası gömü yerlerini bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişti... 19 Aralık 2011’de Erol Akcan’la birlikte, Kayıplar Komitesi’nin eşliğinde Hulu’ya gitmiştik... Ancak Erol Akcan arkadaşımız, 13 Ekim 2017’de zamansız biçimde vefat etmişti... Nur içinde yatsın, çok iyi bir insandı ve her zaman çevresini iyileştirmeye, güzelleştirmeye, toplumsal katkıda bulunmaya çalışan örnek bir kişiydi...
DERE YATAĞINDAKİ KAZI...
7 Aralık 2011’de Kayıplar Komitesi’nin Hulu’daki kazı ekibi, yürütmekte oldukları dere yatağındaki kazıda, bir “kayıp”tan geride kalanlara ulaşmışlardı... Hulu’da Kıbrıslıtürk arkeologlar Yusra Eminoğlu ve Deniz Kahraman ile Kıbrıslırum arkeolog Yiannis Yuannu aylarca birlikte çalışmışlar ve dere yatağındaki çöp ve molozları temizleyerek, bunların arasında “kayıp” insanların kemiklerini aramışlardı. 6 Aralık 2011 tarihinde, bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşılması, aylar süren bu zahmetli kazıda çalışan arkeologlarımıza da rahat bir nefes aldırtmıştı. Ancak bu dere yatağına gömülü olduğu söylenen ikinci “kayıp” şahıstan geride kalanlar o kazıda bulunamamıştı...
19 Aralık 2011 tarihinde, Kayıplar Komitesi'nin o dönemki yetkilisi Murat Soysal ve rahmetlik Erol Akcan ile Hulu'da...
NELER YAZMIŞTIK?
20 Aralık 2011 tarihinde yani bundan tam 12 yıl önce, Erol Akcan’ın olası gömü yerlerini bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğu Hulu ziyaretimizle ilgili olarak bu sayfalarda şöyle yazmıştık:
“BİR KEZ DAHA HULU’DA...
Kayıplar Komitesi yetkilileriyle birlikte olası gömü yerlerini inceledik...
Dün sabah (19 Aralık 2011 – Pazartesi) Ledra Palace barikatından geçip bir kez daha Baf’ın Hulu köyüne gidiyoruz...
Hulu’da 4 Şubat 1964’te “kayıp” edilmiş üç “kayıp” Kıbrıslıtürk vardı: İsmail Emin, Halil Abdullah ve Mehmet Yusuf.
Bu üç “kayıp”tan ikisinden geride kalanlar bulunmuş ama hala bir “kayıp” Kıbrıslıtürk daha var...
Bu yüzden İsmail Emin’in büyük torunu Erol Akcan’la ve Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis, Murat Soysal, Kazılar Koordinatörü Okan Oktay ve Baf kazıları ekip lideri arkeolog Yiannis Yuannu’yla birlikte Hulu’ya gidiyoruz.
Erol Akcan’ın büyük dedesi olan İsmail Emin “kayıp” olunca, Erol Akcan’ın dedesi Bekir İsmail, İngiliz askerleriyle birlikte köye gitmiş ve köyde “kayıp” babasının izini sürmeye çalışmış. O günlerde köydeki söylentilere göre Stavrinu’nun evinin yanındaki tarladaki kör kuyuya “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olduğu söylentisi varmış. Bu kör kuyu çok büyük ve çok derin bir kuyuymuş – köylüler genelde bu kör kuyuya hayvan ölülerini atarlarmış... Bekir İsmail, “kayıp” babası İsmail Emin’i işte bu kuyuda ararken, kuyunun üzerinde odunlar ve bir de köylü erkeklerin o günlerde başlarına taktıkları bir çember bulmuş...
Erol Akcan, “kayıp” büyük dedesi nedeniyle Hulu’daki kazılara ilişkin yazdıklarımızı takip etmekteydi ve bir gün beni arayarak, Hulu’ya ilişkin annesi Kerime Ahmet Kutura’nın babası Bekir İsmail’den duyduklarını aktarmıştı.
Hulu’nun üç “kayıp” insanından birisinden geride kalanlar, “İngiliz Kulübü” olarak bilinen yerin tam karşısındaki tarlada bulunmuştu, 2008 yılında. Son beş aydır Hulu’nun çıkışında Panaya köyüne doğru giden yolun yanında bulunan derenin içerisine de diğer iki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün gömüldüğü bilgisi üzerine Kayıplar Komitesi kazıları devam etmekteydi. Ancak bu kazılarda iki yerine tek bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulununca, Hulu’ya Erol Akcan ve Kayıplar Komitesi yetkilileriyle birlikte giderek, Erol Bey’in duyduklarını bizimle paylaşmasına karar verdik. İşte bu yüzden yine Hulu yollarındayız...
İlk durağımız, bir başka söylenti kaynağı olan bir ev... Bu ev, Hulu’daki Kıbrıslıtürk mahallesindeki son ev... Erol Bey bu evin “Hayriye veya Naciye’nin evi veya Mehmet Yusuf Londo’nun evi olabileceğini, bu evin arkasında bir harman yeri olduğunu, harman yerindeki kuyuya bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömüldüğü söylentisinin duyulmuş olduğunu” anlatıyor.
Harman yerinin yerinde yeller esiyor, harman yeri, burada yaşayan Kıbrıslırum tarafından bir zeytinliğe dönüştürülmüş – zeytinliğin etrafı da tellenmiş, bu yüzden içeriye girip de kuyu aramak mümkün değil... Tellerin etrafında dolanıyoruz ve nihayet Kallis, kuyunun olabileceği noktaya işaret ediyor...
Bu civarda rastladığımız bir Kıbrıslırum, bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün landrovere konarak Hulu çıkışındaki dere yatağında bir harnıp ağacının altına gömüldüğünü, üstüne de toprak yıkıldığını anlatıyor. O günlerde 15 yaşlarındaymış... Onu da yanımıza alıp, kazıların tamamlanmış olduğu dere yatağına gidiyoruz... Bu Kıbrıslırum bize, derenin yamacında yetişmiş olan iri bir harnıp ağacını gösteriyor...
Yol kenarından aşağıya doğru bakıldığı zaman, harnıp ağacının altındaki olası gömü yerini de bize gösteriyor.
Dere yatağında yapılan kazılarda, bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar, bu harnıp ağacının epeyi uzağında bulunmuştu...
Bu Kıbrıslırum’a teşekkür ederek, Stavrinu’nun evinin yanındaki Yanni Marathefti’nin tarlasını bulmaya gidiyoruz. Buraya giderken Erol Bey bize kendi evlerini, “kayıp” büyük dedesinin evini gösteriyor – mahallede geniş arazilere sahipmişler... Kıbrıslıtürk mahallesinden sola dönüp İngiliz Kulübü’nün önünden geçiyoruz ve tepeciğe tırmanıyoruz. Savrinu’nun evinin önünde çok büyük bir meşe ağacı var... Ev terkedilmiş... Evin önünde bir fırın var, Kallis bu fırının Baf’a özgü olduğunu anlatıyor... Erol Bey’in sözünü ettiği tarlaya gidiyoruz ancak sözü edilen kuyu görünmüyor – bunun için Kallis’in bölgenin 1963’lerde havadan çekilmiş fotoğraflarını bulması gerekecek. Böylece kuyunun nerede olduğu anlaşılacak... Kallis bize, kuyunun olabileceği noktayı işaret ediyor...
Akşam gazeteye geldiğim zaman, 1963’te genç bir polis olan Hululu Özel Günhanlar’a telefon ediyorum...
“İngiliz Kulübü’nün karşısında bulunan şahıs, Halil dayıdır” diyor.
“O günlerde İngilizler, Türkler ve Yunanlılar’dan oluşan üçlü karargah köyü ziyaret ederek “kayıp” Kıbrıslıtürkler’i araştırdıkları zaman, onu İngiliz Kulübü’nün karşısındaki tarlada öldürülmüş halde bulmuşlar... Henüz gömülmemişmiş... Üçlü karargah temsilcileri köyden ayrılınca Halil dayıyı bu tarlaya Kıbrıslırumlar gömmüş... Orada bulunan şahıs Halil dayıdır yani...” diyor. “Zaten evi orada bulunan bir barakaydı” diye anlatıyor...
Bizimle bildiklerini ve duyduklarını paylaşan büyük dedesi “kayıp” Erol Akcan’a, bizimle birlikte Hulu’ya gelerek burada birlikte araştırma yapmamızı sağlayan Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis ve Murat Soysal ile Okan Oktay’a, bize eşlik eden arkeolog Yiannis Yuannu’ya ve bildiklerini bizimle paylaşan Özel Günhanlar’a sonsuz teşekkürler...”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler... Sevgül Uludağ/20.12.2011)
12 sene önce Hulu'daki dere yatağını incelerken...
İSMAİL EMİN VE HALİL ABDULLAH’TAN GERİDE KALANLAR BULUNDU...
Kayıplar Komitesi ilgililerinden edindiğimiz bilgilere göre, Hulu’da 1964 yılının Şubat ayında “kayıp” edilen üç Kıbrıslıtürk’ten ikisi bulunmuş – Erol Akcan’ın sevgili dedesi İsmail Emin ve köylüsü Halil Abdullah’tan geride kalanlar Kayıplar Komitesi kazılarında bulunmuş ancak köyden üçüncü “kayıp” şahıs olan Mehmet Yusuf’un gömü yeri henüz bulunamamış... Dere yatağında yürütülecek kazılarda onun gömü yeri aranacak...
İsmail Emin’den geride kalanlar 2014 yılında yapılan bir cenaze töreniyle ailesi tarafından defnedilmişti... O günlerde bu konuda şöyle yazmıştık bu sayfalarda:
“HULULU KAYIPLARIN ÖYKÜSÜ...
Ondan geride kalanlar Hulu’da bir dere yatağında bulunmuştu…
Hululu “kayıp” İsmail Emin için 1 Ekim 2014 Çarşamba sabahı saat 10.00’da Lefkoşa Mezarlığı’nda askeri bir cenaze töreni düzenleniyor.
Hululu “kayıp” İsmail Emin’den geride kalanlar, Kayıplar Komitesi’nin Hulu’da bir dere yatağında yürüttüğü kazılarda bulunmuştu. Şimdi DNA testleri ardından bu “kayıp” insanımızdan geride kalanlar ailesine defnedilmek üzere iade ediliyor. 4 Şubat 1964’te Hulu’da bazı Kıbrıslırumlar tarafından “kayıp” edilen İsmail Emin, 1884 doğumlu idi ve “kayıp” edildiği zaman tam 80 yaşında idi… Düzenlenecek cenaze töreni ardından “kayıp” İsmail Emin, Lefkoşa Mezarlığı’nda bulunan şehitliğe defnedilecek.
HULULU “KAYIPLAR”…
Hulu’da hatırlanacağı gibi 4 Şubat 1964’te üç Kıbrıslıtürk “kayıp” edilmişti: Bunlar, İsmail Emin, Mehmet Yusuf Londo ve Halil Abdullah idi. Yaşlı bir kadın olan Cemaliye Kamber de aynı gün bir mandrada öldürülüp naaşı çok kötü biçimde bulunmuştu.
Hululu rahmetlik Şevket Mustafa Anday Haziran 2011’de bize Hulu’da neler yaşandığını anlatmış, biz de bu sayfalarda Şevket Dayı’nın anlattıklarını yayımlamıştık. Şevket Dayı, kısa bir süre sonra vefat etmişti.
Hululu rahmetlik Şevket Mustafa Anday’ın bize anlattığına göre, Hulu karma bir köydü. Hululu Kıbrıslırum destebanın oğlu Kiriakos Konstantinu, Şubat 1964’te Pissuri’de bulunan öğretmen abisini ziyarete gitmişti. Baf-Kasaba’ya gittiği zaman burada bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürülmüştü. Bu durum da köyde gerginliğe neden olmuştu. 3 Şubat 1964 akşamı, Hululu 147 Kıbrıslıtürk köyü terkederek Akkargı (Cidargu) köyüne sığınmıştı. Köyde dört kişi geride kalmıştı: Çok yaşlı, 90’ın üzerinde olan Cemaliye Ali Gambera, gene onun yaşlarında olan İsmail Emin ve Halil Abdullah Basto ve onlardan biraz daha genç olan Mehmet Yusuf...
5 Şubat 1964’te bazı Hululu Kıbrıslıtürkler, İngilizler eşliğinde Hulu’ya dönerek hayvanlarına bakmak istemiş, Cemaliye Ali Gambera’yı mandranın içinde öldürülmüş vaziyette bulmuşlardı. Fakat İsmail Emin, Halil Abdullah ve Mehmet Yusuf’un izine rastlamamışlardı. Tam o anda Baflı Kıbrıslıtürkler’in öldürdüğü Hululu Kıbrıslırum destebanının oğlunun naaşı köye cenaze için getirilmişti, bu yüzden köyde bulunan Kıbrıslıtürkler zor durumda kalmıştı... Cemaliye Hanım’ın naaşını alarak Akkargı (Cidargu) köyüne gömmüşlerdi. Fakat cenaze esnasında tekrar saldırı altında kalmışlardı... Bunun üzerine Hululu Kıbrıslıtürkler, oradan da kaçarak Aksilu’ya (Aksu) gitmişlerdi. 4 Nisan 1964’te ise Aksilu’dan ayrılıp bu kez Stavrokonno’ya göçetmişlerdi. 1967’de Köfünye çarpışmaları ardından Kıbrıs’ta bir “yumuşama dönemi” başlayınca, bazı Hululu Kıbrıslıtürkler, köylerine gidip gelerek bağlarına bahçelerine bakmaya başlamışlar ama hiçbir zaman köye kesin dönüş yapmamışlardı.
Geçtiğimiz yıllarda, Kayıplar Komitesi’nin Hulu’da yürüttüğü kazılarda, köyün Kıbrıslıtürk mahallesinin karşısında bulunan bir tarlada bir “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulunmuştu. Yine Hulu çıkışında bir dere yatağında yürütülen kazılarda ise “kayıp” İsmail Emin’den geride kalanlara ulaşılmıştı.
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – 27.9.2014)