HULUS AMCA’NIN MESAJI
En son konuştuğumuzda sesi iyice güçsüzdü.
Londra’dan eşi Rosemary aramış, sonra telefonu Hulus Amca’ya vermişti.
“Nasılsın Sami oğlum?” diye başlamıştı her zamanki gibi sözlerine…
Kendi sağlığını sorduğumda “Artık pek dışarıya çıkamıyorum” demişti.
Sonra o günlerdeki gelişmelere ilişkin birkaç konudan bahsetmiş, öyle kapatmıştık telefonu…
Meğer son konuşmamızmış!..
**
Hulus İbrahim bu ülkenin gerçek kahramanlarından biridir.
‘Gerçek kahraman’ dedim. Zira çok ‘sahte kahraman’ var etrafta!..
‘Bu ülkenin’ dedim. Çünkü yalnızca Kıbrıslı Türklerin değil, bütün Kıbrıs’ın kahramanıydı Hulus Amca…
İngiliz Sömürge Dönemi’nde emekçilerin hak mücadelesinde ön saflarda yerini almış, Kıbrıslı Türklerin sendikal hareketlere katılmasına öncülük etmiş, PEO’da Genel Sekreterlik görevine kadar yükselmişti.
Bir avuç insan bu ülkede insanca yaşamak, emeğinin karşılığını alabilmek için gözü pek bir kavga veriyordu.
Lakin hem ‘emek kavgası’, ama hem de Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların ‘ortak mücadele’si egemen çevrelerin hoşuna gitmiyordu.
Kıbrıs tarihindeki siyasi cinayetlerin ve cinayet girişimlerinin çoğu, böyle insanların katledilmesinden ibarettir.
Emekten yana olanı, barış içinde yaşamak isteyeni yaşatmıyorlardı.
1958 yılında adadan kaçmasaydı, muhtemelen Hulus Amca’yı da tanımak mümkün olmayacaktı.
Londra’ya gitti, 30 yılı aşkın ülkesine geri gelemedi. Ama aklı, fikri hep Kıbrıs’ta, Kıbrıslılar’da, burada verilen barış, demokrasi ve emek mücadelesindeydi.
Londra’daki ilerici Kıbrıslı Türklerin ve Rumların önde gelen, her etkinlikte yerini alan isimlerinden biriydi.
**
Hulus Amca’yla geç tanıştık. Sevgili Barış Uzunahmet’in kaleme aldığı anılarını okumuştum. Bir ziyaretinde –sanırım 2010’du- Kanal SİM’de programa konuk olmuş, sorularımı yanıtlamıştı.
Sonraki yıllarda hep temas içinde olduk. Her geldiğinde arar, aralarında çok değerli eski siyasetçi ve sendikacıların yer aldığı kimi dostlarıyla beraber beni de Gönyeli’deki evine davet ederdi.
Orada dinlediklerim adeta ‘Kıbrıs solunun az bilinen tarihi’ydi.
Hulus İbrahim yeri geldiğinde konuşur, ama daha çok dinler, sorgulardı.
En fazla üzüldüğü iki konu Kıbrıs Türk solunun yaşadığı sıkıntılar ve Kıbrıs sorununda yanlış giden işlerdi.
Bazen e-mail gönderir, “Şu mesajımı falana ilet lütfen” derdi.
Mesajları hep ‘birlik’ içindi, ‘mücadele ruhunun yitirilmemesi’ içindi, ‘federal Kıbrıs’ içindi…
‘Ben’ değil ‘biz’ diyenlerdendi.
O gerçek bir kahramandı.
Bu dünyadan Hulus İbrahim böyle geçti.
İyi ki geçti…