1. YAZARLAR

  2. Erdinç Gündüz

  3. Hürrem kaçtı... Sülüman Hürrem’siz kaldı..
Erdinç Gündüz

Erdinç Gündüz

Hürrem kaçtı... Sülüman Hürrem’siz kaldı..

A+A-


Çoğu insanın gerçek adını bile bilmediği nam-ı diğer Hürrem, sonunda resti çekti ülkesine kaçtı. ‘Burn-out’  olmuş zavallı. ‘Burn-out’un ne olduğunu biliyorduk da buna Türkçe’de ‘Tükenmişlik Sendromu’ dendiğini bilmiyorduk, öğrendik.
‘Tükenmişlik Sendromu’ yahut  ‘Burn-out’ neden ve nasıl olur ? Çok basitçe açıklaması şu: Aşırı derecede yorgunluk...
Meryem Uzerli, Türk asıllı bir Alman. Almanya’da büyümüş, Almanya’da eğitim almış, Alman disiplini içinde kendini geliştirmiş,  iş ahlakını da oralarda edinmiş  genç, adı pek de duyulmamış bir sanatçıydı. Günlerden bir gün İstanbul’dan büyük bir teklif alıverdi. Çok önemli olduğu iddia edilen bir TV dizisinde, çok çok önemli bir rol teklifiydi bu. Gencecik bir sanatçı için bulunmaz bir fırsattı. Düşündü taşındı kabul etti. 
Heşa he’ler içinde İstanbula geldi ve dizinin çekimlerine başlandı.  Birinci, ikinci, beşinci, onbeşinci, seksenbeşinci bölüm derken aylar hızla geçti. Almanyada öğrendiğinden çok farklı koşullar altında elinden geleni yaptı. Türkiye’de her şeyin  Almanya’dakinden farklı, deyim yerindeyse ‘alaturka’  olacağını tahmin etmişti ama bu kadarını hiç hayal bile etmemişti.
1. Söz konusu TV dizisi TV dizisi uzunluğunda değil,  dünyanın hiçbir ülkesinde örneği olmayan bir şekilde, bir sinema filmi uzunluğunda çekiliyordu.
2. Dizinin çekimleri, dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir şekilde,  nerdeyse ‘haftalık’ yapılıyor, yayın gecesine nerdeyse ucu ucuna yetiştiriliyordu.
3. Bu sıkışıklık içinde çekimler her gün,  öyle uzun saatler içinde gerçekleşiyordu ki nefes almaya bile zaman yoktu.
4. Çok çok önemli bir rol üstlendiği halde, örneğin ‘Süleyman’ın aldığının yarısı kadar; dizeye katılan sürpriz oyuncularla ise –neredeyse- aynı miktarda ücret alıyordu.
Meryem, bu durumu her gittiği yerde anlattı, şikayet etti ama aldıran olmadı. Çünkü Türkiye koşullarına göre bu, son derece normaldi.
Ama aniden, sonunda canına tak ettiği; “Bu iş burda bitti” deyip uçağa atladığı gibi ülkesine kaçtığı;  “tükenmişlik sendromu” yaşadığı; hatta tedavi için bir kliniğe yattığı haberleri çıkıverdi.
Hareketi Türkiye’deki çoğu çevrelerde –nedense-  ‘hayretle’ karşılandı. Onlara göre Uzerli, hiç kimsenin tanımadığı bir oyuncuyken bu dizi sayesinde hem Türkiye’de hem de dizinin yayınlandığı 35’ten fazla ülkede bir ‘şöhret’ olmuştu....Tonla para kazanıyordu. Cebi, hayatı boyunca göremeyeceği kadar para ile dolmuştu. Bunlara karşılık bazı sıkıntılara katlanmamasını anlamak mümkün değildi. 
Meryem de kendine göre haklıydı (!!!). Türkiye’de iş’in, kaç saat isterse olsun, ‘iş bitene kadar’ devam ettiğini; buna karşı çıkacak olanın işine derhal son verildiğini; işinden  olma, işsiz kalma korkusuyla hiç kimsenin bu duruma sesini çıkaramadığını bilmiyordu, öğrendi. Bunu her dillendirdiğinde de “Burası Almanya değil Türkiye” sözleri ile karşılaştı..... Muhtemelen “Biz gerekirse günde 14 saat da çalışırız. Kim demiş Türkler  tembel diye ?” sözleriyle de karşılaşmıştır.
Meryem Uzerli’nin kaçışı ile birlikte Muhteşem Yüzyıl dizisi sekteye uğradı.  Nam-ı diğer Hürrem döner de çekimler devam eder mi ? Dönmezse yerine yeni bir ‘Hürrem’ mi bulunur ? Bilinmez.....
Bu arada...... Tüm bunların ‘reklam’ olması olasılığını da atlamamak gerek.

Bu yazı toplam 2108 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar