Hüseyin Kaba… Ve, ‘YENİDEN DOĞMAK’… Üzerine…
Hüseyin Kaba… Ve, ‘YENİDEN DOĞMAK’… Üzerine…
Neriman Cahit
Elimde, küçük boyutlu, (40) sayfalık gerçekten de şipşirin bir şiir kitabı var. Sevgili Hüseyin Kaba’nın…
YENİDEN DOĞMAK…
İsimli şiir kitabı… Sanırım, bu onun ilk şiir kitabı… Çünkü, yazarıyla ilgili fazla bir bilgi yok kitapta…
Ne yalan söyleyeyim çok sevindim. Hüseyin Kaba’nın bu kitabı çıkarmasına… Ve öncelikle, o yüzden onu yürekten kutluyorum…
Ve hazır olduğunu duyumsadığı zamanlarda, bu yolda yürümeyi / üretmeyi sürdürmesini…
(Peşinen parantez içinde şunu da yazayım: Canım artık, kimseyle çatışmaya girmek istemiyor… Çünkü, edebiyatımızın en önemli sorunu: “Düşünsel tartışma yerine… fazlasıyla… Kişisel kavgalarla” dolu olması…
Beni bıktıran / yoran bir başka olgu da şu:
“Yazarın, bazı konularda kendi içinde bir sorumluluk taşıdığını inkâr etmiyorum ben… Sadece, bu sorumluluğun ona dışarıdan yüklenmeye çalışılmasına çok karşıyım…”
NEYSE…
Bu konuda tuttuğum notların sayfaları hayli kabardı. Bir yazı konusunu aştı… Onu ayrı işlemek gerekecek… O yüzden, biz dönelim: Hüseyin Kaba’nın “Yeniden Doğmak” Şiir Kitabına… Bu kez de önceliği, kitabın yazarına verelim:
“1945 yılında, Zemheri Şubat ayının 6. gününde doğmuş. İlk, Orta ve Lise tahsilini, Lefkoşa’da tamamlamış… Uzun yıllar, değişik gazetelerin ‘Mutfağı ve İdari Kadrolarında’ Haber Sorumlusu, Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışmış ve bu süreçte yazdığı: Siyasi Makale, öykü ve araştırma yazılarını yayınlamış…
Halen, çeşitli konularda inceleme ve araştırmalarını sürdürmektedir…
(Yakında: “Çığlık Çığlığa Lefkoşa” isimli şiir kitabını… Ve, diğer çalışmalarının da okuyucu ile buluşması dileğiyle…
***
Ve, onun bir şiiriyle sizleri selamlıyor ve bu ilginç kitabın tümünü de alıp okumanızı diliyorum Sevgili Okuyucu…
…………………………………….
UMUT
Umudu yıkılmaya görsün insanın,
Taş kesilir yüreği
Gündüz geceye dönüşür
Bakar görmez
El yordamında arar aydınlığı…
Biz ateşlerle yunduk, sularda yandık,
Yarınlarımız aydınlansın diye
Ömür boyu boş yere umutlandık
Kalkışma içinde ruhumuz hep kahreder
Aydınlıklar karanlığa Sancılanmış!
---------------------------------------------------------------
DERSİN ADI
Geçen haftaki yazımın, ilk adımlarında, Lise Hocam ve şimdilerde bir doktor arkadaşımın üzerimdeki özete yakın etkilerini yazmış ama bitirememiştim. Pek sık olmaz ama her gören ‘o başarı adımlarının’ ne olduğu konusunda bilgi isteyip durdular. “Sizce ne olmalı?” diye onları hizaya getirme oyunum da işe yaramadı. Ve, ‘Doktor Arkadaşın’ kapısını çaldım sonuçta… Nedret Hocamın yerine de, ‘Onun bana açtığı / aşıladığı yoldaki düşünceleri’ de ekleyerek…
DÜŞÜNCE GÜCÜ
Doktor arkadaşa, konuyu anlattığımda: “Olabilir ama şunu da yazmayı unutma lütfen diye ekledi: Sonuca ulaşmış DÜŞÜNCE… yani, etkin düşünce: ‘NEGATİF’ bile olsa, önemli bir sonuca ulaştırır sizi… Sonuç da ‘düşünceyle’ olur… Unutmayalım: Vücudumuzda, ‘duygu yok’, düşünce olmadan da duygu olmaz… Her şeyden önce insan, kendi düşüncesini seçmelidir…
Beynimizdeki, büyük güçle, bizi sinirlendiren, mutlu eden, güldüren düşünceleri Biz Seçiyoruz…
*** Peki, bu konunun da püf noktaları yok mudur?
- Aslında, her insanı ‘YÜKSEK PERFORMANSA’ götürecek ‘dört püf noktası’ var…
1- İhtiyacınız olmadığı zaman en iyi işi bulursunuz… Böyle durumlarda, ‘Acil İhtiyacım yok!’ deyin; çünkü bir şeyi acil isterseniz kaskatı kesilirsiniz… Sakın unutmayın: Agresif olmayarak başarılı olursunuz…
2- Makul beklentileriniz olacağına, ‘gerçekçi’ beklentileriniz olsun.
3- Başarı: Mükemmelliyetçi olmak değil… Yapılan işten zevk alabilmektir. Eğer, sürekli, ‘kusursuzluğu’ arıyorsanız, risk almaktan da korkarsınız…
Ancak, önemli olan: PRATİK UYGULAMADIR…
4- Gerektiğinde ara verin ve durun…
Şartlandırmayı, durdurmayı bilin…
Psikolojik açıdan: “En tatmin edici ve en zengin yaşamı kuracağım” diyorsanız.
Neyin peşinde olduğunuz konusunda, dikkatli olun.
ASLINDA
Aslında, bir düşünelim bakalım: “Tercih ve ihtiyaç, en mükemmel kusursuzluk…”
Pollyanna ve etkin düşünme kavramlarının, birbirlerinden farklı kavramlar olduklarını ifade etmiyor mu?
Aslında: Bu yazıyı yazarken, kafamda şu düşünceler de gelişti: Eğer yaşamımız, ‘KAFAMIZDA’ mükemmel olursa kimseye zarar vermeyiz…
Bir düşünelim bakalım: Ancak, büyük bir üzüntü yaşadığımız zaman ne olduğumuz ortaya çıkar…
• Bu süreçten geçenler, üç boyutlu başarıya daha kolay yaklaşıyor…
• Üzüntü verici şeyler, ilk duyulduğunda önce inkâr edilir ve karşı çıkılır… Sonra, ikna etmeye çalışılır…
• Örneğin, patronunuz sizi işten çıkardığında: “Bana bir fırsat verin” deseniz de, bu, pek işe yaramaz… Sadece, sizi kızdırır!
Patronunuz, sizi personelinizin önünde küçük düşürdüyse… ona karşı bu kızgınlık iyidir…
Sonrası ise, depresyondur ki, bu da iyidir…
***
Benden size bir öneri:
Kaybettiğinizde, üzülün ve ağlayın…
Unutmayın, kadınlar, ağladıkları için daha çok yaşıyorlar!
***
Size: “BOL BOL GÜLÜN” diyemeyeceğim…
Bakın, bu konuda, Edip Cansever ne diyor…
“GÜLEMİYORSUN YA…
GÜLMEK…
BİR HALK GÜLÜYORSA
GÜLMEKTİR…”