İade zamanı: Hani bir karış toprak verilmezdi?
Hani bir karış toprak verilmezdi?
Yüzde üç buçuk ile başlıyoruz!
Başkasının toprağında “ayrı devlet” iddiası mümkün değildir.
Çok daha iyi anlıyoruz.
Devlet olur olmasına da…
Toprak sizin olur.
İrade sizin…
Demokrasi sizin olur…
Söz ve karar hakkı sizin…
Anlarım!
Tüm bu değerler yoksa eğer Saray değil devletin kendisi “gecekondu”ya döner!
***
“Federal çözüm”den vazgeçmek Kıbrıslı Türklerin toprak ve mülkiyete dair çok önemli kazanımlarını da ortadan kaldırıyor.
Şimdi “altını çizerek” anlatıyorum, “toprak iadesi” bundan böyle geçmişe göre çok daha fazla zorunluluktur.
Maraş ya da Varosha’da yüzde 3 buçuk anons edildi.
Muhtemelen Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi kaynaklı bir “geçiştirme” bu!
Yine de..
“Savaştım, aldım, benimdir” diyemiyorlar.
***
Kıbrıs’ın bütününden utanan ayrı devletçilerin yıkımıdır bu süreç…
O nedenle son derece “mahcup” sözlerle epeyce bir “efelenme” arasında fısıldar gibi söylediler, “Mülkiyet hakkına saygı göstereceğiz, iade edeceğiz” diye.
“Uluslararası uzlaşı” aramaz ve kendi kendinize gelin güveyi olursanız bir başka yoldan, şairin sözüne dikkat kesilirsiniz: Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı!
***
Öyle “pilot uygulama” falan da yetmez.
“Mülkiyet hakkına saygı” nihayet hatırlandıktan sonra…
Tümü iade edilecek.
Dünyanın kabul ettiği bir çözüm yaratılamıyorsa eğer “eğreti” olacak bastığın her yer!
Tereddütlü olacak...
Güvenli bir gelecek inşası başarılamayacak kolay kolay…
***
Gelelim “devlet”e!
Siz “ayrı devlet” böbürlenmesi ile semiren ama bu devleti “tanıtacağız” diye tek kelam etmeyenlerin durumunu nasıl yorumlarsınız?
Ya istemiyorlar, ya inanmıyorlar…
Ya da büsbütün herkesi kandırdıklarını sanıyorlar.
İradesizleşme, dilsizleşme, pasifleşme sürecidir yaşanan…
Kıbrıslı Rum liderliğine “tanı” dedikleri “devlet” için aynısını “kardeş” Azerbaycan’a söyleyemiyorlar!
***
Erdoğan’ı dinledim, Kıbrıs’a gelmeden önce sordular, Azerbaycan’ın KKTC’yi tanımasını…
Teğet geçti, meseleyi Kosova’ya bağladı, “daha çok ülkeye tanıtacağız” dedi.
Kulağımla duydum!
Burada sordular…
İyi ilişkiler, kutlu saatler, kem küm!
“Tanınma” diyemeden söz üstüne söz türettiler.
***
Son söz!
Gördünüz “tören” alanında son sözü kim söyledi.
Manzara anlatıyor kendini!
Kurdele kese kese avunsunlar hâlâ…
Dilimiz, düşümüz, dünyamız kesildi.