1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. İadeli Taahhütlü Sevgiler
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

İadeli Taahhütlü Sevgiler

A+A-

Hep sevgiyle kuşatılmak; yaptıklarının her daim beğenilip takdir edilmesi  mümkün müdür? İnsan kendini bile beğenmez çoğu zaman.  Bazen  “Ben bunu nasıl yaptım?” diye dehşete kapılır. Bir de herkesin beğenmesi iyi birşey midir? Kötüleri kızdırmak çoğu zaman iyiliğin zaferi  sayılmaz mı? “Kahramanlar bazılarınındır/ azizler herkesin” demişti Kıbrıslı şair Thodoros Nicolau. Günümüzde aziz olmak ne kadar mümkün? Hem  birilerinin azizi diğerlerine yabancı ne yapsan da... İnsanın düşmanlarının olması o kadar da kötü değil sonuçta... Poitik duruşundan, hayattaki projenden dolayı düşmanların olabilir. Düşmanların için bir imgesindir zaten. Senden nefret ediyor olmalarının bir nedeni de seni tanımıyor oluşlarıdır; Senin kendilerinden nefret ediyor olduğunu düşünmeleri, sana dair korkular taşımalarıdır. Bilinmezlikdir korkuları yaratan... Kimliklerinin herhangi  birinin onlar için ötekileştirici olmasıdır. Cinsel, etnik, politik vb. kimliklerinden biri olabilir bu... Zenofobi, misojeni, milliyetçi fanatizm, ırkçılık, homofobi... Bunların hemen hepsi bilinmezliğin taşdığı gizemin verdiği korkudan kaynaklanır...  Farklı paradigmaların ilişkisi zordur. Dildir ilişkilerin hakimi ve bazen çığırından çıkar. Kutsallıklar dil yoluyla  oluşturulurken  birbirleriyle çatışmaya girerler.

Bize yönelen negatif duygular sadece düşmanlarımızdan gelmez kuşkusuz... En sevenlerin bir  gün nefret etme ihtimali son derece yüksektir. Tutkulu aşkların tutkulu nefretlere dönüştüğünü biliyoruz. En çok sevdiklerimiz, en büyük düşkırıklıklarını verirler bize. Yakınımızda olanların, ya da yakınımızda olmasını dilediklerimizin  hataları ( ya da hata olduğunu düşündüğümüz davranışları) en bağışlanmaz olanlardır. En acıtan sözler aynı yolu birlikte yürüdüklerimizden gelenlerdir.

Herkes herkesi sevemez. Kanım kaynadı denir ya; tersi de doğrudur bunun: Kanın donar damarlarında. Bazen birisinden gıcık kapmanın çok özel nedenleri olabilir. Bunun ipuçları vardır her birimizin hayatında... Bütün ihtiraslar ve insana dair duygular hazırda bekler başkalarıyla  karşılaşmalarda: Aşk, tutku, kıskançlık, intikam, kabul, ret, iktidar hırsı, yarışma, aidiyet, dışlama... Bir Shakespeare sahnesinde bulabileceğiniz her şey... Modern insanı  anlayacak bütün ipuçları vardır Shakespeare’de.

Bazen fena halde yanılır insan. Başkalarının referanslarına kapılıp hayatının dışında tuttuğu birini tanıdıkça şaşkınlığa düşer. Birilerinin haini bir başkalarının kahramanıdır bilindiği gibi... Sayısız yargılarımız vardır yakından tanımadığımız pek çok insana karşı. Bazen garip tesadüfler oluşturur yargıları...  Tıpkı birisinin bazı ipuçlarıyla yanlış yere katil ilan edilebilmesi gibi biz de hiç adil olmayan bir biçimde kırıveririz kalemi. Adil olmaktan daha zor birşey yoktur dünyada. Adalet de yoktur zaten. Adalet duygusu taşıyan insanlar vardır yalnızca. Yargılarda bulunurken adil olmaya özen gösteren insanlar.

Kendimiz adaletsizliğe uğradığımız gibi pek çok insana da adaletsizlik yapmışızdır bilerek ya da bilmeyerek. İçimizde gizli nice yara, nice travma yönetip durur bizi... Örselenmiş çocukluklarımızdır başkalarını örseleyen. Kendimizi de başkalarını da acıtıp dururuz boş yere.

Bazen çok ama çok derinden yaralarız birbirimizi. En öldürücü noktamızdan,  Aşil topuğumuzdan darbe alırız. Kaçınılmaz bir ölümdür bu artık. Belki sihirli bir öpücüktür yeniden hayatı getirecek olan... O da, bir masaldır yalnızca.

Yaralanmışsak bir kere acıdan gözümüz görmez hiçbir şeyi. Kalbimizin kulaklarını bile sağır eder attığımız çığlık.

O kadar ilişki özürlüyüzdür ki boş yere karmaşıklaştırız basit durumları. Gurur denen şey girer devreye ve önümüzü keser. Hikaye yazıcıyızdır her birimiz. Küçük bir detaydan büyük bir hikaye yazar, sonra da inanırız yazdığımız hikayeye... Kendi kötü hayatımız de yazılır böylelikle...

Bir çilingir varmıdır peki  yüzümüze şiddetle kapanan  kapıları açacak?

Bazen upuzun mektuplar yazmak isterim canımı acıtıp giden insanlara, ya da hepsine birden tek bir mektup. Ama bilirim hep yanlış adrese gider mektuplar; Ya da okunmadan geri dönerler bize... O yüzden şiir yazmaktır belki en iyisi. En sağır kalplerin bile işitebileceği bir şiir...

 

Not: Bu hafta da eski bir yazı paylaşıyorum özür dileyerek.

Bu yazı toplam 3474 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar