İBRAHİM BEYATLI
İbrahim Beyatlı dostumuzu, kardeşimizi, zamansız, vakitsiz kaybettik. İbrahim Beyatlı ile 1971’de İstanbul’da tanıştım.
12 Mart 1971 faşist darbesinin üstüne biz Türkiye’ye gitmiştik. Sıkıyönetim, tüm sivil toplum örgütlerini kapatmış, baskı ve devlet terörü ortalığı sarmıştı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan idam edilmiş. Ziver Bey Köşkü işkenceleri konuşuluyor. Fırtına tatbikatları adı altında sokağa çıkma yasakları ile tüm İstanbul’un evlerinin tek tek arandığı, inanılmaz baskı ve devlet şiddeti uygulanan bir dönem. Evinizde veya elinizde onlara göre sakıncalı diye tanımlanan bir kitap bulunursa, vay halinize günleri.
İşte o günlerde tanıdım İbrahim Beyatlı’yı. Fındıkzade’de Yalcın,Ergin ve diğer arkadaşlarla karşılıklı iki apartman dairesinde kalıyorlardı. Kıbrıslı Öğrencilerin yurtları ve örgütleri de kapatılmıştı. İKKTC ve KTUÖF kapatılmış. Turan, Kuydul sınır dışı edilmiş. Şefik hapiste.
İşte o şartlarda Kıbrıslı öğrenciler, her şeye karşın bir örgütlü yapı içindeydiler. İşte o günlerde İbrahim Beyatlı soğukkanlılığı, sağduyusu ve kararlılığı ile bu yapı içinde etken çalışmalar yapıyordu.
Ondan kitaplar alıyordum. Gizli gizli nasıl taşınacağını ve yakalanmadan nasıl okunacağını çok iyi öğretmişti.. Ama daha sonra boynuz kulağı geçermiş misali, Ahmet Mehmet, yani Lüricinalı, yani Gumbaro bu işin uzmanı olmuştu. Artık kitap deposu bizde idi. Polis basıyordu evleri, ama bulamıyordu kitapları. Silah milah değildi dertleri, kitap kitap….
İşte o günlerde hem okuyor, hem de geçmiş döneme dair sorular soruyor, ondan ve diğer arkadaşlardan bilgi edinmeye çalışıyordum. Onun pişirdiği kuru fasulyenin tadı hala damağımdadır.
İşte o günlerde ta 1973 seçimlerinde Ecevit’in seçimleri kazanıp da yeniden demokratik süreçlerin ağır aksak da olsa başlamasına kadar bizler, İbrahim Beyatlı ve diğer arkadaşların da ortak emeği ve katkısı ile o şartlarda sosyal etkinliklerde buluşuyorduk. Tiyatrolara, sinemalara, konferanslara topluca gitmekten tutun; 1 Mayıs’ı kutlamak için onlarca otobüs ile piknik yapıyor ve orada 1 Mayıs nedir, ne değildir hem anlatılıyor hem de kutlanıyordu.
Kıbrıs’tan gecikmeli gelen Halkın Sesi, Bozkurt gazetelerini alıp okuyor .Memlekete dair haberleri ve gelişmeleri yorumluyorduk. Bir gözümüz ve yüzümüz de Kıbrıs’a ve CTP’ye dönük duruyordu.
Daha sonra Türkiye’de1973 seçimlerinden hemen sonra, işte bu temelin üzerinden İKÖK’ü kurmuştuk. Kurucuların arasında idi İbrahim… Bu daha sonra diğer kentlerdeki birikimle KÖGEF olarak gelişti. Bunları gerçekleştirirken, ne KKTC’yi ret eden, ne geçmişi inkar eden bir yapı içindeydik. O harekete emek veren tüm arkadaşların bilgi ve katkıları ile o gün için yeni olanı birleştirmiştik.
Çünkü yeni dediğimiz, devrimci hareketin dışında gerçekleşen darbe ile dün var olan ve ezilmek istenenin üzerinde yükselendi.. Bizim dışımızdakiler çok uğraşmıştı. Bize, “siz başkasınız, eskiler yanlış yaptı” söylemi ile reddi miras yapmamızı çok istemişlerdi. Çünkü darbe hareketlerin sürekliliğini ve geçirgenliğini kesmek için yapılmıştı. 12 Eylül 1980 de bunu yaptı. Ama bence 12 Mart sonrası başaramadıklarını, 12 Eylül sonrası,daha bir başardılar..Bence günümüzde hala etkisi sürüyor. Baksanıza, soldayım diyenlerinde katkısı ile biz darbenin Anayasasının virgülünü dahi değiştiremedik.
İşte, İbrahim Beyatlı bu kuşaklar arası köprü kurmayı en fazla başaran arkadaşlardandı. Onun sevgi sabır ve insancıllık taşıyan tavır ve girişimleri, birliğimizi, birbirine bağlayan önemli bir harç ve bağ oluşturmaktaydı.
Hiçbir zaman, ego yanlışına düşmeyen, alabildiğine mütevazi tavrı ve varlığı ile farklılıkları doğrudan yüz yüze konuşması ile İstanbul dönüşü de Kıbrıs’ta, o zor şartlarda bir yandan ekmek kavgası, öte taraftan da mücadele içinde etkin olarak yer aldı. CTP’ de her zaman, sevgi dolu yaklaşımları ile etkin oldu. İnsancıllığı, çalışkanlığı, sürekli okuyan ama teorik darlık içine girmeyen ve teoriyi yaşamın sıcaklığı içinde değerlendiren bir arkadaştı.
Her alanda şikayetsiz, ama kararlılıkla, her kötü zamanda etken oldu. Başarı olduğunda da “zamanında aldığı abdestleri ve kıldığı namazları” öne sürerek, talepte bulunmayan insanlardandır. “Bir zamanlar aldığı abdest ve kıldığı namazları” bize söyleyerek, talep yapanları da, o ince tavrı ile sorgulayıp, bıkmadan ikna etmeye çalıştığını çok gözlemledim.
Onu zamansız kaybettik. Eşinin, çocuklarının onu eksikliğini çok duyacaklarını biliyorum. Ama biz de arkadaşları, dostları, İbrahim’i tanıyan insanlarda, onun eksikliğini, çok ama çok duyacak.
Cenazede eşi, kızı ve oğluna ne söyleyeceğimi bilemedim. O gözleri dolu dolu yüzüme bakan gözlerde İbrahim’in sevgi dolu yansımalarını gördüm. Öyle yetiştirildik. Ağlamaycan! O üstümüze yapıştı. Ama doldum taştım. Orada bulunan dostların yüzünü ve bu acıya karşın, metanetlerini korumaya çalışan eşi ve çocuklarının, İbrahim, İbrahim diye sevgi dolu ve sevecenlikle bakan, ama yaşla dolu gözlerin, gördükçe. Doldum …..
Evet, İbrahim dostum, rahat uyu. İsmini, varlığını hep içimizde taşıyacağız. Bunu özellikle genç CTP’liler unutmamalıdır. Bugün, dünün üstünde yükselen ve yarında, dün ve bugün üzerinde, eğer bunlar birbirine, ruh ve manevi olarak bağlanırsa, yükselir. Bunun için, İbrahim Beyatlı ve diğerlerini unutmayın ve unutturmayın.. Rahat uyu. Eşinin, çocuklarının ailesinin ve tüm CTP’lilerin ve toplumun başı sağolsun..