İbretlik ‘makas’
Üçü de öğrenciydi; umutları, düşleri, planları vardı…
İkisi vedalaştı hayatla, hesapsız…
Biri, nefes nefese…
Seçimdi, geçimdi, mahkemeydi, özel hayattı, yabancı işgücü sömürüsüydü, ödenekti derken toplum olarak en fazla konuşmamız gereken meseleyi ıskaladık yine…
***
Ne zor ama empati yapmayı deneyin, ne olur…
Mideme sızılar giriyor, iki büklüm oluyorum düşünürken…
Yıllarca gözünüz gibi bakmış, evlatlarınızı 20’li yaşlara getirmişsiniz; hemşirelik eğitimi almış, hastanede stajını yapıyor, bir akşamüzeri yürüyerek iftar yemeğine gidiyor, üç arkadaş, yan yana, kaldırımda, güvenli dedikleri bir ülkede ve bir araç delice geliyor, dağıtıyor hayatlarını…
İkisi ölüyor gençlerin…
Biri direniyor…
En son konuşmasını annesiyle yapıyor belki…
Belki sevgilisiyle…
“İyiyim, şimdi işten çıktım” diyor belki kardeşine…
Doğal afet ya da hastalık yok ortada…
İhmalleri, kusurları, sorumlulukları yok.
Ölüyorlar yürürken…
Bir sorumsuz geliyor, üzerlerine çıkıyor.
Ne düş kalıyor geride, ne sevda…
İnsan hayatı bu kadar ucuzlamış olabilir mi?
Böylesine kontrol dışı buralar…
Böylesine savruk…
***
Cihan’dan sonra Büşra da yaşamını yitirdi… Begüm, yaşam mücadelesi veriyor halen… 21 yaşlarındaki bu üç kız çocuğu için felakete dönüştü, Girne’de bir akşamüzeri… Bu rezil düzende, bu kokuşmuş bataklıkta, kötülüğün sıradanlaştığı bu mağara ortamında onca şatafata bakıp da çıldırıyor insan…
Ne birini tanıyoruz, ne diğerini…
Unutacağız belki birkaç ay sonra…
En sevdiklerinin yüreğinde bir kor kalacak, bir de o korkunç kazaya şahitlik edenlerin gözlerinde…
Hayat yeniden yaşanacak, illaki…
İçinde olmayacak bu çocuklar…
***
Mağusa’da bir tırın çarptığı bir başka yayanın ölümünü de not düşüyorum buraya…
Son birkaç yıl yitirdiğimiz onlarca masum insanı…
Umarım hayatı konuşuruz, gün gele… İnsanları kutsallarla kandırmadan, yalanlarla uyuşturmadan kitleleri, rantçılığın ve yandaşlığın kâbusundan uyanarak, Avrupalı değerlere dönerek yüzümüzü, kontrolsüz ne varsa sınırlayarak, insanca…
***
Unutmadan!
Araç sürücüsü 20 yaşındaki Gökmen Güniken'e de bir çift lafım var.
Umarım en ibretlik cezayı verir yargı…
Alkol testi temiz çıkmış ama uyuşturucu maddeyle ilgili kan testi alınmış.
"Makas" atıyormuş yolda…
Ne demekse!
O kız çocukların tertemiz hayatlarını bir makas gibi kesti, doğradı…
Ah!
Biliyorum, onun da ana babası var, onun da sevdikleri…
Ne olursa olsun…
Katilden farksız…
Kaldırıma çarpmış, durmamış, tabelaya ve ağaca vurmuş durmamış, üç kızı ezmiş kaldırım üzerinde, öylesine süratli...
Yargının vereceği ceza yalnızca üç kız çocuğu için olmamalı…
Bu ülkede tüm insanların sokaklarda güvenle yürüme hakkı için olmalı…
Direksiyon başına geçen herkese ders olmalı mutlaka…
Yoksa...
Hangi karar gidenlerin yerini doldurabilir ki?
“Sınırsız Kadınlar”a tam destek
Geleceğe yönelik umutlandığım projelerden biri oldu, “Ekonomik Ortaklık Platformu.”
Hem de kadınlar…
Daha doğrusu “Sınırsız Kadınlar.”
Avrupa Birliği destekli bir proje…
Kıbrıs Türk toplumuna yönelik yardım programı kapsamında finanse ediliyor.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Kadın Girişimciler Konseyi sorumluluk üstlenmiş…
“Yeşil Hat Aracılığıyla Kadınların Ekonomiye Katkısının ve Kadın Ekonomik Ortaklığının Geliştirilmesi” projesi kapsamında, iki toplumdan kadınlar ortaklık yapacaklar.
Proje “Sınırsız Kadınlar” ismiyle hayata geçiyor.
Hedef, iki toplumlu bir Kadın Ekonomik Ortaklık Platformu oluşturmak...
***
Avrupa Birliği projeleri ile ilgili tek endişem sürdürülebilirlik meselesidir. Çoğu zaman projeye ayrılan mali kaynak sonlanınca, eylem de bitiyor. Bir de projenin getirisi hayata değil projeyi yürütenlere yansıyor bazen… Projeyi yürütenlere maaş ya da hizmet alımı gibi kullanılıyor kaynağın çoğu… Ama hedeflere aynı ölçüde ulaşılmıyor. Avrupa Birliği projeleri hayatı değiştirmek, toplumları yakınlaştırmak, barışı inşa etmek yerine, projeyi yazanların ya da yürütenlerin hayatını değiştirdiği zaman amacına ulaşmıyor.
Her daim böyledir ya da böyle olacak diye söylemiyorum.
Ama bunca yıllık meslek deneyimimle kimi endişelerimi de belirtmek istiyorum.
Çünkü hayatlarımızda daha da hayal kırıklığına yer yok!
***
Bu projeden umutluyum…
Kıbrıs’ı birleştirmek için yeni ortaklıklara ihtiyaç var.
Özellikle de ekonomide…
Hele de gençler, kadınlar, sanatçılar varsa işin içinde…
Daha da umutlanabilirim.
Hani demokrasi kazanmıştı
Türkiye’nin yerel seçiminde en önemli yenilgiyi alan Erdoğan, o akşam, yine balkona çıktı ve “demokrasi kazandı” dedi.
“Biz kaybettik” diyemeyince…
Gördük ki demokrasi de kazanmamış.
Van’da seçimi kazanan adaya değil.
Kaybeden AKP adayında “görev” verildi.
Lefkoşa’daki UBP kurultayında uygulanan yöntem!
***
Van halkının yarısından fazla, çok bariz bir çoğunlukla gitmiş, DEM Parti adayı Abdullah Zeydan'a oy vermiş.
"Yok" diyor Erdoğan'ın Seçim Kurulu...
"Seçilme yeteneği yok".
Nasıl aday oldu o zaman...
Onca gün neden propaganda yaptı.
Biliyorsunuz, bir başka vekil de hapiste...
Bir başka başkan da...
***
Erdoğan, neden kaybettiğini anlayamamış halen...