“İçimdeki Şehir”
İstanbul’da Borusan Contemporary’de Amerikalı multidisipliner sanatçı Doug Aitken’in “İçimdeki Şehir” sergisini ziyaret ettim.
Sanatçının Türkiye’deki ilk kişisel sergisi olma özelliğini de taşıyan bu sergi, Perili Köşk’te ziyaretçilerini ağırlıyor.
***
Sergiye geçmeden önce Perili Köşk’ten bahsedelim biraz…
Yapımına 1910’lu yıllarda başlanan ve özgün mimarisiyle İstanbul kültür mirasının önde gelen örneklerinden olan Perili Köşk, Rumelihisarı’nın en önemli ve tarihi binalarından biri.
Binayı yaptıran Yusuf Ziya Paşa o dönemde Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın Başyaveri olarak görev yapıyordu. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı'nın patlaması ve Osmanlı İmparatorluğu'nun da savaşa girmesi nedeniyle inşaatı yapan ustalar askere çağrıldı ve köşkün inşaatındaki çalışmalar tamamlanamadı.
***
Yarım kalan inşaat nedeniyle tamamlanamayan ve boş kalan ikinci ve üçüncü katlar yüzünden bina çevre sakinleri tarafından "Perili Köşk" diye anılmaya başlandı. Köşk, 1993 yılında müteahhit Basri Erdoğan'a satıldı.
Sanatçı Aitken de, Borusan Contemporary ile birlikte sergiye ev sahipliği yapan Perili Köşk’ten derinden etkilendiğini şu sözlerle ifade ediyor: “Mimarisi ve konumuyla gizemli bir kaleyi andıran bu dikey, kırmızı tuğlalı köşk beni çok etkiledi. Boğaz caddenin karşısında, köprü ise sol tarafta. Avrupa’da durup Asya’ya bakıyorsunuz. İnanılmaz bir kesişme duygusu, üst üste binen kültürlerin karmaşıklığı var. Büyüleyici ve başka hiçbir yere benzemiyor. Bu sergi için iç mekânları kullandım ve onları sonsuz hale getirdim. Sonuç olarak, enstalasyonlar oldukça sürükleyici; her biri farklı bir mecra ve farklı anlatılar içeriyor. İçeri girip parlak bir duvarda iyi aydınlatılmış bir dizi resim görmek değil, kapıyı açıp bu girdabın içine düşmek istedim.”
***
Faaliyetlerini 19 Şubat 2007 yılından itibaren Perili Köşk'te sürdüren Borusan Holding, köşkü 2030 yılı sonuna kadar kiraladı.
***
Yeniden sergiye dönelim…
Jérôme Sans küratörlüğünde gerçekleşen Doug Aitken monografisi “İçimdeki Şehir”, sanatçının 2007-2024 yıllarını kapsayan yapıtları ile ziyaretçileri mekâna özgü bir yolculuğa çıkarırken, modern yaşamın olağanüstü bir izdüşümünü sunuyor.
Doug Aitken, modern yaşamın ve hiperbağlantılılığın karmaşıklıklarını ve çelişkilerini, neoliberal küreselleşmiş toplumdaki özgürlüğün anlamını ve bunun bireylerin izolasyonu üzerindeki olası etkilerini ele alıyor. Özellikle şehirleri merkeze alan çalışmalar, günümüzün aşırı bağlantılı dünyasının durumunu ve paradoksal izolasyonunu araştırıyor.
Hareket ile hareketsizlik, aşırı hız ile yavaşlık, bağlantı ile yalnızlık arasında yer alan bu çalışmalar, kentsel, fiziksel, dijital ve duygusal ortamlarında insan hareketliliğini sorguluyor.
***
Doug Aitken, günümüzün eşsiz hızlı temposuyla yaşarken, hızlı teknolojik ilerleme ve değişen kentsel manzaralar içinde yön bulabilmenin zorluklarına dikkat çekiyor.
Serginin her adımında neon heykeller, video yerleştirmeleri, müdahale edilmiş fotoğraflar ve kavramsal çalışmalar ile sunulan görsel deneyim, izleyicilere sanatın farklı boyutlarını derinlemesine inceleme fırsatı veriyor.
***
Uluslararası üne sahip Amerikalı sanatçı, 1990’lardan bu yana, sanatın var olabildiği tüm formların sınırlarını zorluyor.
***
Aitken’ın pandemi döneminde ürettiği, üç kanallı film enstalasyonu “Bayraklar ve Enkaz” (2021) ile tekstil işi “Dijital Detoks” (2020), yakın tarihte ilk kez küresel çapta bir duraksamaya yol açarak ezber bozan karantina dönemini; o ana kadar durmadan akmakta olan bilgi ve insan selinin ortasındaki sessizlik ve soluklanma anını yansıtıyor.
Aynı dönemde sanatçı, evinde hâlihazırda bulunan malzemeleri özenle dikip bir araya getirerek el yapımı duvar örtüleri oluşturdu. Bu dikme ve onarma eylemiyle Aitken, elden düşme kumaşları kent manzaralarında dalgalandırdığı ya da boş bir şehirde dans eden bedenlere sardığı bayraklara dönüştürüyor.
İnsan varlığından eser kalmayan bu kıyamet sonrası ortamda; 2020’nin ilk yarısında dünyanın hâlini niteleyen “çıplak şehir”de dansçılar, sokaklara akarak şehri kinetik enerjiyle harekete geçiriyor.
***
Pandemi öncesinde üretilse de benzer bağlantı sorunsallarına değinen 3 Modern Figür (2018), cep telefonunun sığabileceği bir boşluğu sıkıca kavrayan, yalnız ve sabit üç parlayan figürü sergiliyor. Bu figürler, bedenlerinde titreşerek değişen renkli ışık tonları sayesinde, hem fiziksel olarak birbirlerinden izole hem de içsel ritimleri aracılığıyla birbirleriyle yakından bağlantılı görünüyor.
Yaşadığımız dönemi tanımlayan telefon tutma pozunda donup kalmış kalıntılar gibi duran figürler, beden ile dijital arasındaki sınırın bulanıklaştığı yeni çağı örnekliyor.
***
Sanatçı, sürekli biçim değiştiren heykeli “Yükselen Merdiven” (2024) ile hareket fikrini incelemeye devam ediyor.
Borusan Contemporary’nin kalıcı koleksiyonu için sipariş edilen, birbiriyle kesişirken ışığı yansıtan disklerden oluşan bir sütun niteliğindeki bu eser, yavaş yavaş dönerek statik, sabit sanat geleneğine meydan okuyor.
Günümüzün hızlı ritminin ortasında bir yavaşlama aracı olarak yeni ve beklenmedik deneyimler meydana getiriyor ve izleyiciye anlık, gerçek zamanlı bir etkileşim sunuyor.
***
Sanatçının mobilite ve doğrusal olmama kavramları üzerine yaptığı araştırmaları takiben ürettiği “Uyurgezerler” (2007) ise, New York’ta dolaşan ve hikâyeleri parçalı bir anlatı hâlinde örüntülenen beş karakterin yaşamını tasvir ediyor.
Senkoplu bir ritimle çalışan enstalasyonda, ekranlar karakterler arasında geçiş yapıyor; hikâyelerinden parça parça sahneleri derleyip kolaj hâline getirerek ilk bakışta birbirinden çok uzak görünen rutin eylemler arasındaki benzerlik ve rezonansları ortaya çıkarıyor.
***
Sergileri ile ilgili görüşlerini basına yaptığı açıklamayla paylaşan Borusan Contemporary Müdürü Dr. Kumru Eren, “Yeryüzüne yabancılaşan, dönecek yurdu kalmayan insanın (ve sanatın) enformasyon koridorları veya beyaz küp dışında var olacağına dair umudunu; çöllerden, okyanuslardan, Alpler’in zirvesinden, Boğaz kıyısında kırmızı tuğlalarıyla sessizce yükselen Perili Köşk’e taşıyor. Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun siparişiyle üretilen ve sanat tarihinin kilometre taşlarından Marcel Duchamp’ın modernist bir klasiğine de referans veren ‘Yükselen Merdiven’ (2024) adlı kinetik heykel de sergi kapsamında görülebilecek” dedi.
***
Sergiye, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan bir seçki sunan “Ebedi Prelüt” sergisi de eşlik ediyor.
***
İstanbul’a yolu düşen okuyucularımız, “İçimdeki Şehir”i, 17 Ağustos 2025 tarihine kadar Perili Köşk’te ziyaret edebilecek.