İçimizdeki kapılar
Yusufçuk ağacının gölgesinde üşüdü biraz.
Yemyeşil yapraklar arasından usulca süzülen güneş ışınlarına uzattı boynunu.
Elindeki meyveyi usul usul soydu, "kokusuna aşığım bunun" dedi, "Hele bir de bu kadar çok çekirdeği olmasa."
- "Bunların çekirdeksiz olan türü de var, üstelik böyle yeşil de değil çok daha kırmızı" dedi arkadaşı.
- "Çok aşırı tatlı onlar", dedi. "İnsanın biraz tadı kaçmalı arada, yüzü buruşmalı, ekşimeli dişleri... Hem bunun kokusu, tam da buralara benziyor, limoni..."
Üç arkadaşına ikişer dilim uzattı, iki de kendine...
Ağzının suları akarken yüzüne buruşuk bir gülümse kondurdu.
***
Kucağındaki battaniye bileklerine kadar örtüyordu bacaklarını...
Mandarin yaprakları kucağında birikiyor, arada, eğilip derin bir nefes alıyordu.
- Ne güzel, dedi...
- Neresi güzel, diye çıkıştı arkadaşlarından birisi, başını, dakikalardır hiç kaldırmadığı akıllı cihazına iyice sokarak.
- "Evet, güzel" dedi yine ısrarla...
Ve dudaklarından öpüş tadında çıkan sözcüklerin tonu yükseldi biraz:
- Herkes sürekli niye çirkin olduğunu anlatıyor günün, gecenin, yarının... Nasıl olmadığını, niye olmayacağını, hangi sebeplerle başarılamayacağını anlatıyor. Nasıl tükeneceğimiz, nasıl yenileceğimiz anlatılıyor. Her sorunda, sıkıntıda, çıkmazsa 'nasıl olmaz'ın uslanmaz profesörleri çıkıyor karşımıza. Aptalca... Niye kimse 'mutlaka başaracağımızı' söylemiyor. Niye kimse 'çıkış yolu' göstermiyor. 'Nasıl olmalı' niye anlatılmıyor. İlla ki çirkinlik çoğalıyor, niye?
Hiç ses gelmedi.
Fark etti ki kendi kendine konuşuyordu...
***
- "Tutsaklığın dar sokaklarında, düşler dahi kuramadan ve sevinçler hayal edemeden büyüyorsunuz siz, iyileştirmeden yarını, insana dokunmayı unutarak" dedi.
Yine 'tık' yoktu...
- Ben gidiyorum, dedi.
- Nereye, diye sordular.
- İçimde çılgınlar gibi koşan çocuk bahçesinin kapısını açıp, bir yerlere işte.
***
Tekerleklerini çevirdi sandalyesinin, gülümseyerek...
Sesler geliyordu ardından...
- Bak sen, yeni bir ilişkisi varmış.
- Sen asıl şuna bak, aynanın karşısında selfie yapmış, çıplak omuzlarını gösteriyor.
- Kaç beğeni var ki?!
***
Yalnızlıktan kaçtı, çokluğa doğru...
İçindeki kapıyı kapatmadan...