İçinde barış olmayan çözüm
Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu kimliklerinin tehdit altında olduğunu düşünüyor.
Bu tehdit 1955 ya da 1960’lara benzemiyor.
Kıbrıslı Türk kimliğini ya da adanın kuzeyindeki özgün dokuyu tehdit eden unsuru Türkiye görüyorlar, geçmişten farklı olarak.
“Garantör”ü bir yandan “güvence” bir yandan da “tehdit” gören bir manzara var.
Üstelik yalnızca Kıbrıslı kökenliler değil, savaşın ardından Türkiye’den adaya gelenler, çocukları, yeni Kıbrıslı kuşaklar da bu tehdidi hissediyor, tepki gösteriyorlar.
İnkar ya da sessizlik hakikati değiştirmiyor.
* * *
Türkiye Dışişleri Bakanı ya adanın kuzeyine dair bu hissiyatı bilmiyor.
Ya da biliyor ama anlamak istemiyor.
* * *
"Biz Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm istiyoruz” dedi Çavuşoğlu, yenile…
Öyle bir “çözüm” istiyor ki bunun içinde “barış” yok!
Aslında bilinçaltını ortaya seriyor.
"Bazı sendikacılar ve bazı siyasetçiler var, Türkiye mi, Rum kesimi mi desem Rum kesimini tutarlar” sözleri bunu anlatıyor.
Çünkü Çavuşoğlu’nun çözümünde “Rum” dediği bir düşman var!
Öyle bir çözüm ön görüyor ki uzlaşacağınız ve geleceği paylaşacağınız insanları lanetliyor.
“Tutamayacağınız” bir taraf görüyor, çözüme birlikte imza atacağınız toplumu!
Coğrafyanın, kültürün, kimliğin ortaklığına inanmıyor.
Çözümü “kuzeyi Türkiye’ye bağlamak” gibi hissediyor.
“KKTC” adlı sorunu çözülmüş ve dünyanın tanıdığı bir “vilayet” hayal ediyor.
* * *
Kıbrıs’ın ortak bir ülke olması yok düşünde…
Bu adada yaşayan toplumların dostluğu, kardeşliği, bütünlüğü yok.
Tek bir uluslararası kimlik yok
“Etnik” ayrılık var.
“Rumcular” ve “Türkçüler” var, çözüm lügatinde…
* * *
Kıbrıslı Türklerin örgütlerine, seçilmiş temsilcilerine, siyasi parti ya da aydınlarına ancak “kendisi gibi düşünürse” sevgi var, saygı var…
“Biat” ederse eğer hürmet var.
Milliyetçilik var en köhnesinden, en gerisinden, en ilkelinden…
* * *
İçinde Kıbrıs olmayan bir çözüm istiyorlar…
İçinde özgürlük olmayan…
İçinde bu toplumun iradesi olmayan…
İçinde barış olmayan bir çözüm istiyorlar…