İdare Etmek & Yönetmek
Geçtiğimiz hafta 38. hükümetimizi de geride bıraktık. Aslında alışık olduğumuz bir şeydi hükümetleri geride bırakmak. Yılda yaklaşık olarak bir adet hükümet tüketiyorduk çünkü ve bu hükümetin vaatleri de ardı ardına raflarda yerlerini alıyordu.
Tabii bu geçirdiğimiz hükümet daha önceki 37 hükümetten farklıydı. Farklıydı çünkü daha önce sağın ve solun en büyük partileri hiçbir zaman bir araya gelmemişti. Zıt ideolojilerde olan partilerin böylesine bir ortaklığı hazmetmesi zordu. Bu yüzden halkın ciddi olarak arzuladığı bir hedef konuldu bu oluşumun önüne: Değişim ve Reformlar.
Değişim neredeyse toplumdaki tüm bireylerin arzuladığı bir hedef olduğundan dolayı bu ortaklık onaylandı ve yola çıkıldı. Toplum da aslında pek ideolojik zıtlıklarla ilgilenmiyordu artık. Hayatında hissedeceği değişiklikleri görmek için CTP-UBP hükümetinin kurulmasına tepki göstermedi ve bu oluşuma bir şans verdi.
Hedefte olan değişim için ise ihtiyaç idare etmek değil yönetmekti. Neydi idare etmek ile yönetmek arasındaki fark? Yönetmek koyulan vizyon ve reformları başararak gemiyi çizilen rotada ilerletmekti. İdare etmek ise fırtınanın göbeğine düşmüş bir gemi olmaktı adeta. Evet, gemi batmıyordu ama ilerlediği güzergâhı da belirleyemiyordu.
Dönüp baktığımızda bu hükümet, diğer 37 hükümete göre kriz yönetiminde başarılıydı. Fakat bu kadar büyük bir tabuyu yıkarak oluşturulan hükümetten aynı zamanda değişim bekleniyordu. Değişim içinse ihtiyaç idare etmek değil, yönetmekti.
Tabi değişim diyoruz ama, ülkemizde değişimi başarmak zor. Özellikle köklü reformları bir yılda hiçbir hükümetin başaramayacağını söylemek yanlış değil. Fakat birkaç küçük adımla toplumun hayatında değişim yaratılabilir ve “CTP-UBP Hükümetinden Önce” söylemi ortaya çıkabilirdi.
“Hatırlar mısınız CTP-UBP hükümetinden önce Gönyeli Çemberi sıkışırdı. Sabah 7'den 10'a, öğleden sonra 3'ten 6'ya kadar şehirlerarası yol tıkanır, evimize gitmek zulüm olurdu”.
Gönyeli Çemberi bu hükümetin hissettirebileceği küçük ama insan hayatına etki edebilecek değişikliklerden biriydi. Haftanın 5 günü binlerce vatandaşa iki kez zulüm olan bu büyük çember, birkaç küçük müdahale ile çile olmaktan kurtarılabilirdi.
Dahası trafik odaklı sivil toplum örgütlerinin ve KTMMOB’ye bağlı odaların bu konu ile ilgili bilimsel çalışmaları hazır olduğundan dolayı bu adım ilk günden atılabilir ve bu kısacık hükümet döneminin ardından bile gönyeli çemberi sorunu çözülebilirdi.
“Hatırlar mısınız CTP-UBP hükümetinden önce engelli bireyler kamuya açık binaları kullanamazdı. Ne rampa, ne engelli tuvaleti zorunluydu."
İnşaatlarda aranacak engelli standartları hazırdı. Benim de içinde olduğum bir komite ile KTMMOB Mimarlar Odası dünyadaki engelli standartlarını almış ve ülkemiz yasalarına uygun hale getirmişti. Yapılacak tek şey bu standartları hukuk dilinde yazıp bir bakanlar kurulu toplantısında tüzük olarak geçirmekti.
Bu adım atıldıktan sonra yeni yapılacak tüm kamuya açık binalarda (bakkal, market, restoran, sinema, vs…) bu standartlar sağlanacaktı. Ve bugün 5500 adet engellinin hayatını değiştirebilecekti bu tabuları kıran hükümet.
“Hatırlar mısınız CTP-UBP hükümetinden önce inşaat sektörü nasıl hantaldı? İnşaata başlamadan önce aylarca, hatta bazen yıllarca bürokrasi beklenirdi”
İnşaat sektörü bu ülkenin lokomotif sektörüydü. Ve her ülkede olduğu gibi inşaat sektörünün sorunsuz, bürokrasisiz ve hızlı çalışması ekonomiyi ciddi anlamda etkileyecek değişikliklerden biri olabilirdi.
İlgili dairelerde yapılacak küçük reformlarla ve iş gücü düzenlemesiyle inşaat sektörünün daha hızlı çalışması sağlanabilirdi. Dahası yurt dışından gelen yatırımcıları bıktırıp kaçırdığımız günler bu adımlarla geride bırakılabilirdi.
"Hatırlar mısınız CTP-UBP hükümetinden önce şehirlerarası bisiklet yolları bize hayal gibi gelirdi. Avrupa’da olur ama bizde olmaz diye düşünür, geçiştirirdik."
Bu ülkede artık insanların bisiklet kullanma isteği yönetime yansıtabilirdi. Ve belki de on yıllarca hatırlanacak bu yolların ilk adımlarını atılabilirdi. Böylelikle 2 metre genişliğindeki bu yolların dökülmesinin mümkün olduğunu gösterebilirdi bu reform hükümeti bizlere.
Yapılabilecek bu küçük değişimleri anlatmaya devam edersek olursak sanırım bize sayfalar yetmeyecektir. Her ne kadar liste uzun olsa da bunlardan sadece 2-3 tanesinin yapılması yeterliydi toplum için. Ve bu 2-3 adımdan dolayı yaşanacak değişim on yıllar sonra bile hatırlanacaktı.
“Türkiye yönetilemez, ancak idare edilir” demişti Süleyman Demirel yıllar önce. Dönüp baktığımızda bizler de bu süreçte idare edilen bir ülke gördük aslında. Pek çok kriz başarılı şekilde 'idare edildi’ fakat toplumun bu hükümetten toplumun beklentisi ‘yönetmesiydi’.
Bu hükümetten hem yönetmesi, hem tabuları kırması, hem reformları yapması, hem de yıllar boyunca arzu edilen değişimi getirmesi beklendi. Fakat bu gerçekleşmedi ve 37 hükümetten sonra 38. hükümet de tarihteki yerini aldı.
Ve değişim yine başka baharlara kaldı...