İdeoloji yoksa siyaset çamurdur!
Başlığı tamamen ben uydurdum!
Neden uydurduğumu da bu yazıda anlatmaya çalışacağım…
-*-*-
Bir çok “çok bilen” kişi, zaman zaman veya sık sık, “ideolojiler öldü” gibi yorumlar yapar…
Özellikle bir çok “çok bilgili” kişi, “komünizm öldü” demeye bayılır!
-*-*-
Oysa ideoloji ölümlü bir şey değildir!
Gelişebilir!
Modernleşebilir!
Geriye gidebilir!
Sağa dönebilir!
Sola kıvırabilir!
Ama ölmez!
-*-*-
“Öldü” denilen yerlerde, coğrafyalarda aslında “ölmesi” çok istenir ama olmadığı için, halka o yönde bir gaz verilerek, o coğrafyadaki siyaset çamura, çirkefe gömülür!
-*-*-
KKTC’de durum böyledir!
Siyasi partilerin ideolojisiz olması yeğlenir…
Ki kolayca bu ülke coğrafyası çamurun, çirkefin içinde kalsın!
-*-*-
KKTC’den önce Türkiye’ye bakalım…
CHP, neden hep kaybediyor?
Bu sorunun daha önce de yanıtını vermeye çalıştım…
Bugün farklı bir pencereden bakmak istiyorum…
CHP’nin hep kaybetmesinin sebebi siyasetsizliktir…
Tutarlı bir çizginin olmamasıdır…
-*-*-
Korkuya ve çıkara bağlı bir siyaset güdülmesidir…
-*-*-
AKP ve Tayyip Erdoğan bu korkuyu ve çıkarı çok iyi saptamış durumdadır; CHP’yi sürekli yemlemekte, CHP de mutlaka oltaya salmakta ve sazan gibi yakalanmaktadır…
-*-*-
CHP, ilkesiz, ideolojisiz, hedefsiz bir şekilde; AKP’nin yaptığından daha iyisini yapabileceği iddiasına sarılmakta ve haliyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun boyu, Erdoğan’ın boyundan daha kısa olduğu için de seçim kaybetmektedir!
Sanırım ne demek istediğimi anlamışsınızdır!
-*-*-
Geçenlerde Independent Türkçe’de Hakan Gülseven, CHP’ye genel Başkan olmak isteyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu yerden yere vuran bir yazı kaleme aldı…
Gülseven’e göre İmamoğlu, “… Herkesin bildiği bir kısım kavramı yuvarlayıp duruyor. Herkese, her kesime gülücük ve öpücük yolluyor… Siyasi omurgadan o kadar yoksun ki, bir gün Deniz Gezmişleri selamlıyor, ertesi gün Alparslan Türkeş'i rahmetle anıyor, öbür gün gidip Turgut Özal için bizzat yaptırdığı "anı mekan"ın açılışında dua ediyor ve nihayet şaşalı İstanbul'un fethi törenlerinde Osmanlı güzelliyor... Ortaya karışık... Yanarlı dönerli... İmamoğlu öyle bir "tipoloji" ki, ilkesiz siyasetin manifestosunu yazabilir.”
-*-*-
Bence Gülseven’in anlattığı İmamoğlu, tipik CHP’dir!
Türkiye’deki bir çok temel sorunla ilgili olarak ideolojik temelden yoksun olduğu için, siyaset üretemeyen bir parti…
Örnek mi?
Kürt sorunu!
Örnek mi?
Kıbrıs sorunu!
Örnek mi?
Din sorunu!
-*-*-
CHP, bu bahsettiğim konularda “oy kaybı” korkusuyla yani popülizm de denebilecek bir tavırla siyaset yürütür ve hep kaybeder…
-*-*-
Seçmenler, ideolojik temeli bilmediği, anlamadığı ve nasıl olsa ideolojilerin öldüğü uyutmacasıyla, kendisine rüşvet verene, avantaj veya avanta sağlayana, hoşuna giden söz söyleyene, TOGG diye yalan atana, doğal gaz diye uydurana, savaş gemisi diye atana, Almanya bizi kıskanıyor diye uydurana gider oy verir!
-*-*-
KKTC’de değişen nüfus ve seçmen yapısı, özellikle 2000’li yılların en başından itibaren benzer duruma getirilmiştir…
-*-*-
Vatandaş ve seçmen yapılanlar…
Bankalardan geri ödemesiz kredi sağlananalar…
Evlatları işe yerleştirilenler…
Arsa, tarla hediye edilenler…
Ve bilimum çıkar sağlananlar, seçimde “sağlayanlara” oy verir…
-*-*-
Ve sonuçta, tek bir dilbandinin dilediği gibi yönetebildiği UBP, DP, YDP koalisyonu ortaya çıkar…
Allah’ın garibanı, vallahi da billahi da siyasi zavallılık şampiyonu nice Ersin Tatar’lar yaratılır…
-*-*-
Efendim, bu gibi durumlarda toplum, halk, millet, devlet kaybetmez mi?
Kesinlikle kaybeder!
-*-*-
Mesela bir düşünün!
Herkes, herkesi çok iyi tanıyor ve biliyor!
KKTC’de Tatar Cumhurbaşkanı, Ünal Üstel ise Başbakan’dır…
Kötü insandırlar, çirkin karakterlidirler falan değil…
Asla!
İkisi de ahbap, ikisi de gardaşımız!
O ayrı bir mesele!
Yarın sabah UBP Genel Başkanlık yarışı olsa, 10 aday yarışa girsin, 8’incilik için belki ikisi yarışır!
Ama sağladıkları avantalar, avantajlar, çıkarlar ve mutlak anlamda ideolojisizlik, Türkiye’yi yönetenlerin de çıkarları doğrultusunda tavrıyla birlikte, bu ikiliyi, şu anda başkanımız ve başbakanımız yapmış durumdadır!
-*-*-
CTP mi?
“İdeolojiye sarılmak, tutarlı olmak, insan sevmek, ülke sevmek ve eğitime asılmak” diyeyim ve bitireyim!
Zavallılar İngiltere’den resmi tanınma bekliyor!
İngiltere’nin Kıbrıs’taki yüksek Komiseri İrfan Sıddık demiş ki; “KKTC ile İngiltere arasında direkt uçuş olmayacak…”
Sıddık yine demiş ki, “… KKTC diye bir devlet yoktur, eşit ve egemen değildir…”
Ve Sıddık ayrıca demiş ki; “… Türkiye Cumhuriyeti, 1974 yılında gerçekleştirdiği ilk harekat için haklıdır ama ikincisini toprak ele geçirmek için yaptı!”…
-*-*-
Tahsin Ertuğruloğlu ve malum çevreler bu söylenenler tepki gösterdi!
-*-*-
Peki, bu tepkinin sebebi nedir?
Yani, daha önce İngiltere farklı düşünmüyordu da Mr. Sıddık gelince bunu değiştirdi mi?
-*-*-
Mr. Sıddık, siddin senedir söylenenleri söyledi!
Yeni bir şey demedi ki!
-*-*-
Ve ayrıca gerçekten merak ediyorum; İngiltere ile KKTC arasında doğrudan uçuş mu bekliyorsunuz?
Ve yine merak ediyorum ki, Majesteleri Kral III. Charles’ın hükümetinin KKTC’yi resmen tanımasını mı bekliyorsunuz?
Ve soruyorum, “aşırı sıcaktan mı böyle düşünüyorsunuz yoksa siz zaten mi hep böyleydiniz?”
-*-*-
Ancak en çok sevdiğim ya da beğendiğim açıklama ne mi?
En çok sevdiğim açıklama, Tahsin abimin, “Mr. Sıddık Kıbrıs sorununu bilmiyor” şeklindeki açıklamadır!
Çünkü, birincisi kendi başbakanı ve cumhurbaşkanı Kıbrıs meselesini hiç bilmiyor ama anladığım kadarıyla mevcut kabine olduğu gibi zavallimu!
-*-*-
İngiltere’den resmi tanınma bekleyen bir zavallılık!
Ne üzücü!
Ülkesini düşünen başkanın
egemen eşit teleferiği!
Halkın vergileriyle İngiltere’ye gezmeye giden, gitmişken en az 3 buçuk aylık tek giyimlik don ihtiyacını gideren Başkan Ersin Tatar, sadece ve sadece ülkesini düşünüyor!
-*-*-
Ve bunu her zaman, her tweetinde ispat ediyor!
Torosları görüyor, seviniyor!
Köpekler çiftleşiyor!
-*-*-
Ülke kelimenin tam anlamıyla batakta!
Hiçbir proje tamamlanamıyor!
Hepsi yarım kaldı!
Başkan ve başbakan gezmelerde!
Hem de devletin parasıyla!
-*-*-
Gelsin gitsin masraflar, ödensin harcırahlar!
Sterlin de oldu 34 TL!
-*-*-
Ülkesini çok seven ve hep düşünen başkan, geçenlerde Turizm ve Çevre ve bazı daha bakanlıkların bakanı, DP’nin Başkanı, koalisyonun bel kemiği Fikri Ataoğlu’nun açıkladığı “teleferik projesine” doğrudan müdahil olmuş!
-*-*-
Ve demiş ki Ataoğlu’na, “Vazgeçin be Fikri, vazgeçin be Fikri, vazgeçin be Fikri”.
-*-*-
Neden vazgeçilsin?
Neden Ülkenin Başkanı, ülkemize teleferik yapılmasına karşı çıkmış?
Ve neden Fikri Ataoğlu susup kalmış?
-*-*-
Çünkü Ersin Tatar demiş ki, “ma ne teleferiği be, ne teleferiği be, ne teleferiği be!”…
Kızmış!
Meğer teleferik projesi, Tatar’ın evin damından geçiyormuş!
İptal!
Proje rafa kaldırıldı efendim!
Saygılarımla, çok yaşasın egemen ve eşit zurna!
Bu fotoğrafı, Bayramın birinci günü çektim… Yer: Beş yıldızlı bir otelimizin dibi, Bafra, Karpaz… Gördüğünüz de buradaki bir dere midir, kanalizasyon mudur bilemem ama Ersin Tatar’ın Londra’da ne dediğini biliyorum… Tatar ne mi dedi? Turizmde gelişiyoruz! “Aha bu gelişmişliğimizin foturafı!”