İki Ay Sonrasına Dair…
Uzun süreden beri yapılacağı ama tarihi belli olmayan erken genel seçim için nihayet 23 Ocak tarihi kesinleşti; iki ay sonra yeni bir meclis, yeni bir hükümet olacak. Bu yenileri de seçmenler belirleyecek…
Memleket, aylardan beri, sağ siyasi partilerin hükümetlerinin melaneti ile deniz dalgası gibi dövünüp duruyor. Şimdiki meclisin aritmetik yapısı istikrarlı hükümetlere elvermiyor ama hükümetlerin dürüst ve temiz olmaması, bütün halkı için iyi icraatlar yapmaması başka bir şey… Böylesine kötü yönetilmeye halkın iki ay daha dayanması gerek… Ondan sonrasını yönetecek olanlar bizatihi seçmenin kendisi tarafından seçilecek; yani halkın iki ay sonraki kaderi halkın kendi elinde… Belki her şeyin sonu olmayacak ama iyi veya kötü birçok şeyin sonu olabilir. Kesin olan şudur ki, iki ay sonra hükümeti ya CTP ya da UBP kuracak; tek başlarına kurma olasılığı zayıf, dolayısıyla koalisyon hükümetleri tarafından yönetilmeye devam… Kötü olacak olan ise şimdilerde yaşananların devam etmesidir.
Yani, UBP’li hükümetler olması; yani, kötü yönetilmek, şeffaf olmayan ve siyasi kirliliklerle yönetilmek… Partizanlıkla yönetilmek… Ve aslında TC’nin siyasi dinci AKP ve destekçisi faşist MHP tarafından yönetilmek…
Veya, CTP’li hükümetler olması; yani, temiz siyaset ile dürüst ve şeffaf ve adil yönetilmek… Tüm halk kitlelerine eşit yakınlıkta olan bir hükümet tarafında yönetilmek… Ve aslında, TC’de hükümet hangi siyasi parti olursa olsun, biat etmeden, boyun eğmeden, KKTC halkının onurunu ezdirmeden yönetilmek…
Ya faşist MHP destekli siyasi dinci AKP Hükümetinin hazırladığı protokolleri sırf maddi kaynak alabilmek düşüncesi ile önüne-ardına bakmadan ve dahi okumadan imzalayan hükümetler tarafından yönetilmek; maddi kaynak akışı da serum misali gelince rekor bütçe açıkları ile dilenci durumuna düşen bir halk olmak…
Ya da, TC’de hükümet hangi siyasi parti olursa olsun, TC ile imzalanacak protokolleri “Ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde duran bir KKTC” vizyonu ile hazırlayıp TC’nin önüne koyan, yani imzaladığı protokolleri ezberinde bilen ve sadece projelerine gereken maddi kaynağı almak için TC Hükümetleri ile istişare eden hükümetler tarafından yönetilerek, geleceğe onur ile ilerleyen bir halk olmak…
Evet, iki ay sonra yaşanacak olan hayatın toplam kalitesi bu kadar belirgin bir farklılık gösterecek… Farklılığın kaynağı da sandığa gidip oy kullanan seçmen olacak… Bilinmelidir ki, bugünlerde yaşananlardan bezmiş olup, umutsuzluğa kapılmış olup, “İrademiz elimizden alındı” deyip, umutsuzca “Ne değişecek ki?!” karamsarlığı nedeniyle sandığa gitmeyip, tüm bu yakınmaları ortadan kaldırmak üzere oy kullanılmazsa, seçimler boykot edilirse halen süren düzen daha azgın ve şımarık bir şeklide devam edecek… Devam etmesi her şeyin sonu olmayacak elbette ancak, değiştirmek için verilecek siyasi ve demokratik mücadele daha zor koşullarda ve belki de daha uzun erimli olacak… Kıbrıs Türk kimliğini faşist ve dinci ögelerle değiştirmek çabalarına Kıbrıslı Türkler direnmeye elbette devam edecektir ama yorgunluk ve adadan göçler kader olacak…
Dolayısıyla, sol siyasetin tüm partilerinin ve unsurlarının KKTC seçmenini 23 Ocak’ta oy kullanmaya ikna edip sandığa gitmelerini sağlaması Kuzey Kıbrıs’ta devam eden makus talihin değiştirilmesi ve refah içinde sürdürülebilir onurlu geleceğin kurgulanması için çok önemlidir. Sonucu belirleyecek olan seçmenin oyudur ancak seçmenin oy yöneylemini etkileyecek olan da siyasettir. KKTC’nin sağ siyaset partileri ve unsurları adeta, TC’nin siyasi dinci AKP ve onun destekçisi faşist MHP’nin KKTC şubesi olmuş durumdadır. Sol siyasetin tüm unsurları sinerji yaratan iş birliği ile KKTC’yi vilayet olmaktan kurtarmak ödevini ve sorumluluğunu seçmenle birlikte başarmak durumundadır; başarabilir de…
İki ay sonra halkı mutlu geleceğine şeffaf, dürüst ve demokratik, yani adil yönetimlerle taşıyacak yeni bir dönemi başlatmak mümkündür… Ve 23 Ocak’ta KKTC’de bu başarılırsa, 2023 yılındaki Türkiye seçimlerinin sonuçlarına dair güzel bir müjde olacaktır.