“Kendi yolumuz”a takıldım bir kere!
Denizdeki balığına dahi sahip çıkmıyorsun.
Büyük balık geliyor, yutuyor seni.
Sahil Güvenlik de var…
Ama her sene, balıkçılar bas bas bağırıyor.
“Gırgır” bu işte!

*  *  *

Üzerine kurulduğumuz toprağı vermek istemiyoruz ya!
Ganimet baldan tatlı.
- “İade olmasın, tazminatla çözelim”…
Çöz hadi!
Komisyon kurmuşsun…
“Gel” demişsin, “başvur”…
Ne oluyor sonra?
“Tazminat” ödemiyoruz!
Niye?
Onu da “bir başkası ödemeli” diyoruz.

*  *  *

Hiç yurttaş elini cebine atar mı!
Alınmış, satılmış, gene satılmış nicesi…
Türkiye de hem haklı hem haksız…
Bir başına tüm bedeli ödemek istemiyor.
“Ucuza kapattın, farkını ver” diyor.
Ama “etkin ve fiili kontrol” elinde!
Onu da terk etmiyor.

*  *  *

Gazeteci Nezire Gürkan’ın sohbetini okuyoruz, ‘Taşınmaz Mal Komisyonu’yla...
Şunu merak ediyorum...
74’ten sonra ahali güneyde bıraktığı malını Denktaş’a verdi, kuzeyde (güya) eşdeğerini aldı.
Peki hiç açıklandı mı, nedir istatistikler?
Yani kaç ev, kaç dükkan, kaç dönüm tarla?
1 milyon 450 bin dönüm Kıbrıslı Rum malının üzerindesin!
Geride bıraktığın 450 bin dönüme karşı!
1 milyon dönüm artısı!

*  *  *

Komisyon kurmuşsun, böbürlenerek...
6 bin 321 Kıbrıslı Rum gelmiş, başvurmuş.
Bin meseleyi çözebilmişsin.
İşte kendi yolun!
Hem davet ediyorsun insanları, “geliniz, barışçıl çözüm yapalım” diye…
Hem de 5 binden fazla başvuru bekliyor.
“Malımı istemem, hakkımı öde” diyorlar.
Para yok!
Yani bu formül, kendi formülün, öyle dayatma falan da değil.
Para da yok mal da!
Öyle “bir karış verilmez” lafı kolay...
Komisyon, Başbakan’la görüşme dahi yapamıyor, rezalete bakar mısınız!
Güneyden öneri yapıyorlar “tapuları uyumlaştıralım” diye, reddediyoruz...
Bu kafayla “kendi yolumuz” böyle...
“Bunlar açık seçik istilacı” dedirtmek…
Al sana “iki ayrı devlet...”
Biri, çalıntı!