İki devletli çözüm saçmalığı emlak sektörünün içine düştüğü belirsizliğin tek sorumlusudur
Esentepe’den taaa Dipkarpaz’a, Geçitkale’den İskele’ye ve hatta Gaziveren’e yüzlerce konut inşa edildi ve ediliyor…
Cumartesi akşamı, bir grup gazeteci, piyasanın önemli aktörlerinden AKOL Global’in, Dipkarpaz köyünde tamamladığı Karpaz Peninsula’yı gezdik; akabinde Karpaz Peninsula 2 adlı yeni projenin lansmanına katıldık…
-*-*-
AKOL Global, Dipkarpaz’ın doğasına, yani florasına, faunasına, rengine, kokusuna çok uygun, çok güzel evler inşa etti…
Özellikle tamamı satılan Karpaz Peninsula evlerine bayıldım…
Küçük bir mahalle ya da site; tüm evler köye, doğaya çok uygun…
Bahçeli, iki yatak odalı, şömineli falan…
Görüntü bana hitap ediyor; fiyatlar bana hitap etmiyor! Tabii ki bana göre pahalı!
Zaten evlerin tamamı satıldı ve anladığım kadarıyla iki tanesi dışındakileri Alman müşteriler satın aldı!
-*-*-
Bize evini açıp içini görmemizi sağlayan bir Alman kadına, “burada mutlu musunuz?” saçma sorusunu sordum; “çok” dedi!
Köpekleri yanında, keyfi yerinde…
Oğlu da aynı siteden ev almış, komşu olmuşlar…
Henüz Dursun Oğuz kardeşimin uygulamaları ile karşılaşmamış olmalı!
Neyse, bu da ayrı bir yazı konusu!
-*-*-
AKOL Global’in, devam eden 14 inşaatı var…
Karpaz Gate Marina’nın hemen dibindeki proje, daha modern görünümlü evler ve Peninsula’lara göre daha büyük…Onların fiyatları yarım milyon Sterlin civarında…
Karpaz Peninsula projesi başladığında ev fiyatları 90 bin Sterlin civarındaydı, Peninsula 2 yani yeni projedeki 1+1 veya 2+1evler, tahminime göre – beklentim gereği 250 bin Sterlin’den başlayacak!
Şimdiden fiyat vermek doğru değil!
-*-*-
Peki, bunca inşaat devam ediyor, ev satışları ne durumda?
-*-*-
Bazı sektör elemanlarına göre “yabancı alımları” tamamen durmuş durumda!
Kaldı ki, üçüncü ülke vatandaşları almasın diye bizimkiler yasa falan da hazırladı!
Ne hikmetse! (Ayrı yazı konusu dediğimiz mesele…)
-*-*-
İsrailli yatırımcılar da var!
Ama İsrailli yatırımcıların sektördeki payı sadece binde 6!
Buna rağmen, aşırı faşist ve aşırı dinci geri zekalı ortaklık, “İsrailliler topraklarımızı yutuyor” yaygarası tutturmuştu!
Akabinde bir İsrail vatandaşı Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından tutuklanınca da, aynı “koro”, bu kez “Rumlarla birlikte yaşayamayacağımızı açık ispatı” türküsüne geçiş yapmıştı!
-*-*-
İşte bugün anlatmaya çalışacağım, bu ülkeyi mahvedenlerin, bu faşist ve dinci geri zekalılar olduğu gerçeğidir!
-*-*-
Bunca inşaat, bu faşist, yobaz, hırsız, çıkarcı ve yalancı ganimetçilerin ağır hataları – ağır kişisel çıkarları nedeniyle şu anda satılamaz haldedir!
-*-*-
Bu ülkede adı insan kaçakçılığına da karışmış bir takım “yiyici” tiplerin organizasyonunda, şu anda siyaseten gelinmiş olan nokta; inşaat – konut – emlak sektörünün çöküşünü işaret etmektedir ve çok acil bir şeyler yapılmasını emretmektedir!
-*-*-
Çok acil ne yapılabilir?
Çok acil olarak masaya oturulabilir, müzakerelere geçilebilir ve sadece inşaat sektörü için değil, doğrudan uçuş ve turizm maksatlı gelişmeler adına bir şeyler talep edilebilir…
Karşılığında tabii ki bir şeyler vererek!
-*-*-
Mevcut siyasetsizlik; ya da mevcut iki devletli çözüm saçmalığı veya imkansızlığı; inşaat – konut – emlak sektörünün içine düştüğü belirsizliğin tek sorumlusudur…
-*-*-
Haaa; “Kıbrıs sorunu çözülemez çünkü Rum tarafının tuzu kurudur, bir anlaşmaya yanaşmaz” mı diyorsunuz?
Yanılıyorsunuz!
-*-*-
Bugün, Kıbrıs’ın ilk Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios'a yönelik faşist darbenin ve Cumartesi günü de Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının yüzde 37'sinin “yasal durumunu belirsizliğe getirmiş olan” Türk askeri müdahalesinin 50’inci yıldönümü…
-*-*-
50 yıldan beri biz çalıntı topraklar üzerinde iki devlet kurduk, bir yere varamadık!
50 yıldan beri Rum siyasetine şekil veren karakterler, içi boş, hamaset yüklü, boş vaatlerle ve sahte umutlar yeşertmeyle uğraştı…
-*-*-
Geldiğimiz nokta, Kıbrıs Türk toplumu açısından yolun sonu ama Kıbrıs Rum toplumu açısından da “Türkiye ile yasal sınıra sahip olma pozisyonu”dur!
-*-*-
Kıbrıs Rum siyasetinin ahlaksız demagogları, kendi göçmen vatandaşlarına 50 senedir sahte umut vererek seçim kazanıyor!
Kıbrıs Türk siyasetini yönetenler ise 50 yıldır kendi vatandaşlarına ve koskoca Türkiye nüfusuna yalan hikayeler anlatıyor!
-*-*-
Her iki taraftaki sahte milliyetçi söylemlerin tamamına yakınının içi boştur…
Türkiye, 50 yılda Kıbrıs’ın yüzde 40’a yakın toprağını, kendi devletinin bir parçası yapmak üzeredir…
Hatta fiilen öyledir!
-*-*-
Kıbrıs Rum siyasi liderliğinin mutlak başarısızlığı, kibiri ve milliyetçi hamasi duruşu; çözüm adına başarısızlığı en uç noktaya taşıdı!
Şimdi uzlaşma olmazsa, Kıbrıs'ın kuzeyi Türkiye'ye hediye edilecek!
Kıbrıs Cumhuriyeti, ülkenin yüzde 40’ını bir daha hayal bile edemeyecek!
(AB’nin toplanıp Türkiye’ye karşı silah kullanarak, zorla Ada’dan atmasını bekleyen varsa, eşşek bile değildir… Belirtmiş olayım!)
-*-*-
Evet!
Sonuca gelelim: Çözüm, bundan daha elzem olmamıştı!
Ya bunu anlar, oturur anlaşırız!
Ya da yaptığımız inşaatları, maliyetin altında, Türkiye’den gelecek yeni vatandaşlarımıza satmak zorunda kalırız ya da hepsi “eskiler” gibi elimizde patlar!
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti ya da Rum liderliği, Türkiye'yi 1974’teki askeri müdahalesi ve sonrasında gelişen işgalciliği ile suçlamak ve hiçbir sonuç elde etmek yerine, yapıcı noktaya gelmek zorundadır!
Kıbrıs Türk liderliği ise artık yolun tükendiğini, tuzun bile koktuğunu kabul etmeli ve çözüm için elinden geleni ardına koymamalıdır!
-*-*-
Kıbrıs'ın tamamının AB toprağı olmasıdır çözüm…
Ve statüko asla çözüm değildir!
-*-*-
Efendim siyasi gücü nasıl paylaşacağız?
Efendim, merkezi devletin yetkileri ne olacak?
Parça devletçiğin yetkileri kısıtlanamaz!
Anavatan’ın etkin garantisinden vazgeçecek miyiz?
Efendim kaç Rum göçmen evine dönecek?
Bunlarla uğraşmaktan vazgeçelim; evet toprak ve mülkiyet meselesi çok çetrefilli bir konudur – dün de yazmıştık - ama herkes kabul etmelidir ki, adil, kabul edilebilir bir tazminat sistemi bulunabilirdir…
-*-*-
Hamasi ve milliyetçi gaz veren nutukların, kahramanlık gösterilerinin, silahlı resmi geçitlerin bir sonu olmalıdır…
Kıbrıs üzerinde yaşayan herkesin kendini güvende hissedeceği bir anlaşma çok acildir…
Tekrar ediyorum; anlaşma olmazsa, Kıbrıs Türk toplumu ve kültürü çok ciddi sıkıntıdadır ve kesinlikle yok olacaktır…
Ve evet anlaşmaz olmazsa, Kıbrıs Rum toplumu, yasadışı da olsa komşusu Türkiye nedeniyle asla güvende yaşayamayacaktır!
“Kıbrıs Adası, ikiye bölünemeyecek kadar küçüktür” denir… Ve Kıbrıs Adası’nın her noktası çok güzeldir… Karpaz’da güneşin doğuşunun güzelliğini, gelin harcamayalım; paylaşalım…