“İki partinin derin ve aşılmaz ayrılıkları var”
CTP Girne Milletvekili Ongun Talat, YENİDÜZEN’nin sorularını yanıtladı, UBP ile CTP’nin neden hükümet kuramadıkları noktasında önemli noktalara vurgu yaptı
Fayka ARSEVEN KİŞİ
Yeni, genç, idealist milletvekillerinden biri olarak Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Ongun Talat, “UBP ile CTP’nin derin ve aşılmaz ayrılıkları var” yorumunu yaptı, güçlü bir muhalefetin öneminde dikkat çekti.
Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Faiz Sucuoğlu’nun ‘erken seçim’ açıklamalarının HP’ye verilmiş bir gözdağından öte olmadığını kaydeden Ongun Talat, “Demokratik sistemlerde muhalefete de ihtiyacınız vardır. Bu koşullarda CTP’nin yürüteceği güçlü bir muhalefet bu topluma çok daha büyük yarar sağlayacak” şeklinde konuştu.
“Meclisin özellikle son dönemlerde kurumsal anlamda ciddi bir itibar kaybına uğradığı gerçek” yorumu yapan Talat, “Önümüzdeki süreç biz CTP’li vekiller için parlamentodaki mücadeleye itibarını geri kazandırmak anlamında ciddi bir sınav olacak” şeklinde konuştu.
Bu hafta CTP Girne Milletvekili Ongun Talat hem Meclis’te izleyeceği duruşu hem de ülkede yaşanan siyasi gelişmeleri yorumladı.
- YENİDÜZEN: Genç bir vekil olarak Meclis Genel Kurulu’nda yerinizi alacaksınız. Bugüne kadar Meclis Genel Kurulu ve çalışmaları ile ilgili izlenimleriniz nasıldı?
- Ongun TALAT: Meclisin özellikle son dönemlerde kurumsal anlamda ciddi bir itibar kaybına uğradığı bir gerçek. İtiraf etmem gerekirse, benim algılayışımda da Meclis bu son haliyle pek de iyi bir imaja sahip değil. 2018 seçimlerinden sonra kısa süren 4’lü koalisyon sonrasında, UBP’nin büyük ortak olduğu hükümetler bu kötü imajın kamuoyunda yerleşmesine neden oldular. Meclisi devre dışı bırakan, Anayasaya aykırı yasa gücünde kararnamelerle işleri yürüten bir anlayışla muhatap olmak zorunda kaldık. Meclis Genel Kurulu’nda hükümet ve hatta parti içi çekişmeler nedeniyle nisap sıkıntısı yaşatan, yasama faaliyetlerini kurultay hesaplarına kurban eden, Anayasayı ve meclis iç tüzüğünü defalarca çiğneyen bir zihniyetti bu. Bunun sonucunda halkın mecliste iş yapılmadığını, vekillerin bireysel ve partisel çıkarlarının peşinde, ayın/oyunla vakit geçirmekte olduklarını düşünmesi son derece doğal.
Oysa meclis çalışmaları bakımından böyle bir kadere mahkum değiliz. Meclisin gerçekten irade gösterilmesi halinde toplumun yararına birçok işin adresi olabileceğini geçmişte çok gördük. Ayrıca en sıkıntılı dönemlerde bile gerek yasama gerekse denetim görevini yerine getirmeye devam eden bir CTP’li vekil grubu vardı ki; şimdi bu yeni dönemde sayı bakımından daha da güçlü bir şekilde mecliste temsil edileceğiz. Önümüzdeki süreç biz CTP’li vekiller için parlamentodaki mücadeleye itibarını geri kazandırmak anlamında ciddi bir sınav olacak.
- YENİDÜZEN: Hukukçusunuz ve Meclis komitelerinde bekleyen birçok yasa tasarısı var. Sizin ivedilikle ele alınmasını arzuladığınız çalışma nedir?
- Ongun TALAT: İvedilikle düzenlenmesi gereken alanları bir ya da birkaç konuyla sınırlandırmak hata olur. Hukuk alanıyla haşır neşir olanlar yasaların her zaman gerçek hayatın oldukça gerisinde olduğunu iyi bilirler. Yasal metinler bir çeşit kurgudur ve hiçbir zaman toplumsal yaşamı tüm yönleriyle karşılayamaz. Ancak toplum hayatı yeni ihtiyaçlar doğurdukça, bu ihtiyaçlara cevap verecek hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.
Bu açıdan baktığımızda KKTC’de birçok alanda daha çağdaş ve güncel yasal düzenlemelere ihtiyaç duyduğumuz bir gerçek. CTP olarak yasama faaliyetlerindeki güç anlamında hayal ettiğimiz pozisyonda değiliz. Komitelerde ortaya çıkan ikili yapı nedeniyle UBP’nin mutlak üstünlüğü söz konusu. Dolayısıyla benim mutlak surette değişmesi, yeniden düzenlenmesi veya yeni yasalar yapılması gerektiğini düşündüğüm birçok konuda çalışmaların tam anlamıyla arzu edilen noktaya gelebilmesi pek mümkün görünmüyor. Örneğin yurttaşlıkla ilgili radikal değişiklikler ya da Kıb-Tek’in özerkleştirilmesinin önünü açacak yasal düzenlemeler ortaya çıkan bu meclis aritmetiğiyle pek olası hedefler olarak görünmüyor.
UBP’nin düzenlemeye yanaşmayacağı buna benzer meselelerde CTP’ye düşen görev hükümete alternatif olarak yasa çalışmaları yaparak, bunları uygun koşullar altında Meclis gündemine getirmek olmalı. Tabi bunun dışında bir de konsensüs ile hayata geçirilebilecek düzenlemeler de var. Örneğin TOCED Yasası’nın uygulamaya geçememesinin nedeni olan teşkilat yasası sorununun süratle giderilmemesi için bir neden yok. Ya da yıllardır geçirilemeyen hasta hakları ile ilgili yasa veya adli yardımın kapsamını genişletmek için yapılacak değişiklikler kısa vadede ele alınarak sonuçlandırılabilir.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. İdeal bir çalışma düzeninde temel hedefin mevzuat karmaşasını gidermek olması gerekiyor. Ve bunun için yapılması gereken çok iş var.
“Tüm kesimlerin yanında olan bir siyaset”
“Mecliste ayın/oyunla uğraşıyorlar” algısının bir parçası olmayı kesinlikle istemiyorum. Bunun yolu da sanırım parlamentoyu demokratik mücadele sahalarından yalnızca biri olarak benimsemekten geçiyor.”
- YENİDÜZEN: Meclis’te nasıl bir Ongun Talat izleyeceğiz?
- Ongun TALAT: Az önce ilk soruda bahsettiğim “mecliste ayın/oyunla uğraşıyorlar” algısının bir parçası olmayı kesinlikle istemiyorum. Bunun yolu da sanırım parlamentoyu demokratik mücadele sahalarından yalnızca bir tanesi olarak benimsemekten geçiyor. Parlamentoda verilen mücadeleyi diğer politik mücadele alanlarıyla eklemleyen bir siyasi hareket tarzı geliştirmek zorundayız. Bu bağlamda hem sivil toplumla, hem de meclis dışı muhalefetle üst düzeyde ilişkiler kurabilmek çok önemli..
Demokratik gelenekten gelen birisi olarak, toplumda ekonomik ve sosyal anlamda dezavantajlı konumdaki kesimlerin yönetim süreçlerine katılabilmesi ve seslerini çıkarabilmeleri yönünde bir yaklaşımla hareket etmek istiyorum. Hem yasama faaliyetleri hem de denetim görevi bakımından mümkün olduğunca aktif olabilme hedefim var. Kürsüyü etkin bir şekilde kullanabilmeyi, yer alacağım komite çalışmalarında önemli katkılar koyabilmeyi hedefliyorum.
Hak ve özgürlükler alanındaki çalışmalar önümüzdeki dönemde odak noktalarımdan biri olacak. Ayrıca ekonomik sorunlar karşısında alım gücü düşen, geçim sıkıntısı çeken, geleceğini göremeyen tüm kesimlerin yanında olan bir siyaset yürütmeye çaba göstereceğim.
Ve hepsinden önemlisi tüm bunlar için çok çalışan ve çabalayan bir ekibin parçası olmak hedefiyle görev yapacağım.
“Yani ne oldu da çok değil daha birkaç ay önce ‘Kıbrıs sorunundaki derin farklılığımızdan dolayı CTP ile asla hükümet kurmayız’ diyen Faiz Sucuoğlu fikir değişti?
- YENİDÜZEN: Hükümet kurma çalışmalarında yaşanan gelişmeleri izliyorsunuz. Sucuoğlu’nun ‘muhalefet taşın altına elini koysun’ çağrısına yaklaşımınız nedir? Halk, UBP’ye iktidar CTP’ye muhalefet görevi verdi görüşlerine katılıyor musunuz?
- Ongun TALAT: Öncelikle UBP’li yetkililerin neden ısrarla CTP ile hükümet kurmayı dile getirdiğini anlamaya çalışmalıyız. Yani ne oldu da çok değil daha birkaç ay önce “Kıbrıs sorunundaki derin farklılığımızdan dolayı CTP ile asla hükümet kurmayız.” diyen Faiz Sucuoğlu, şimdilerde Kıbrıs sorununun “güçlü” bir hükümet kurmaya engel olmasının saçma olduğunu söylüyor?
Aslında bu CTP sevdasının kökeninde şu amaçlar yer alıyor; HP ve DP ile olan pazarlıklarda elini güçlendirmek, Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine “biz güçlü hükümet formülünü denedik ama olmadı” mesajını vermek ve CTP’ye halk nezdinde sorumluluk almaktan kaçınan parti yaftasını asmak...
Tabi anlaşılması gereken şey, CTP’nin salt hükümete gelmek için hareket edebilecek bir parti olmadığı... CTP için hükümette olmak bir amaç değil, uygulayacağı politikalar ile toplumsal değişimi sağlayabileceği bir araç niteliğindedir. Bu nedenle CTP sağlıklı bir icraat ortamı yakalamayacağını düşünürse böyle bir hükümette yer almaz.
“Bu seçimlerin ana gündemi olan ekonomik konulardaki CTP’nin önermeleri başta Euro muhasebesine geçiş olmak üzere UBP tarafından atılmaya cesaret edilebilecek adımlar değil.”
Seçim döneminde birbirine taban taban zıt iki farklı anlayışı savunmuş olan iki partiden bahsediyoruz. CTP Kıbrıslı Türklerin kurumsal yapısına sahip çıkan, ekonomik ve siyasi bağımlılığı aşmaya yönelik politikalar için halktan destek istedi. Toplumun yüzünü Kıbrıs’ta eşit bir ortak olarak dünyaya yeniden dönmesi yönünde bir vizyon ortaya koydu. Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği de dahil tüm muhataplarla doğru diplomatik ilişkilerin kurulması gerektiğini savundu. Kıbrıslı Türklerin özvarlıklarına sahip çıkacağını, bu toplumu pervasızca yapılan saldırılara karşı savunacağını vadetti..
Ayrıca bu seçimlerin ana gündemi olan ekonomik konulardaki CTP’nin önermeleri başta Euro muhasebesine geçiş olmak üzere UBP tarafından atılmaya cesaret edilebilecek adımlar değil. Daha da önemlisi iki partinin ekonomi politikalarına yaklaşımında derin ve aşılmaz ayrılıklar var.
Unutmayalım ki güçlü veya istikrarlı hükümet dediğiniz şey ille de toplam milletvekilli sayısına bağlı bir şey değil. Ortaklar arasında uyum ve güven sorunu varsa, o meclisi domine eden milletvekili sayısının hiçbir anlamı kalmaz. Mesela kabinede yaşanacak bir kriz meclis çalışmalarını tamamen sekteye uğratabilir.
O nedenle UBP-CTP hükümetini savunanlar bu iki partinin hangi ilke ve politikalar etrafında buluşabileceğini de izah etmek durumundalar. Şu anda bu teklif UBP yetkilileri tarafından gayrı resmi de olsa kamuoyu önünde yapılıyor. O zaman bir zahmet bunun altını doldursunlar ve biz de UBP-CTP hükümeti “istikrarının” bu topluma neler kazandıracağını öğrenebilelim.
Bu “parlak” fikrin altını doldurabileceklerini ben düşünmüyorum. Ve şunu da biliyorum ki; demokratik sistemlerde muhalefete de ihtiyacınız vardır. Bu koşullarda CTP’nin yürüteceği güçlü bir muhalefet bu topluma çok daha büyük yarar sağlayacak.
“Aktif bir muhalefet sergilemek zorundayız”
“Demokratik sistemlerde muhalefete de ihtiyacınız vardır. Bu koşullarda CTP’nin yürüteceği güçlü bir muhalefet bu topluma çok daha büyük yarar sağlayacak.”
- YENİDÜZEN: Ekonomik çıkmaz içerisinde olan ülkemizde UBP iktidarında ve CTP muhalefetinde nasıl bir çözüm yolu bulunur?
- Ongun TALAT: UBP hükümetinin temel vizyonunun değişmeyeceğini ve Türkiye’den kaynak gelmesi boş hayaline çakılıp kalacaklarını düşünüyorum. Halbuki bu zihniyetin göremediği iki şey var; birincisi içinde bulunduğumuz krizin esas kaynağı olan dış faktörler, ikincisi ise şu andaki yapısal sorunlarımızla krizden çıkış yolunu bulma şansımızın asla bulunmadığı...
Biz mutlaka ekonomik anlamda kendi kendimize mümkün olduğunca yeten bir yapıyı kurgulamalıyız. UBP’nin böyle bir hedefe yürüyebileceğine inanmıyorum. Dolayısıyla CTP açısından önümüzdeki dönemde esas meşguliyet alternatif ekonomi politikalarını üretmeye devam etmek olacak. Biz hükümeti doğru adımlar atmaya zorlayacak aktif bir muhalefet sergilemek zorundayız. Bunun için hükümetteymiş gibi çalışmaya devam edeceğiz. Sonuç itibarıyla sınırlı da olsa bazı konularda halkın yararına olacak bazı adımların atılması yönünde zorlayıcı olabilmeyi başarabilirsek bu, şu içinde bulunduğumuz koşullarda önemli bir kazanım olacak.
- YENİDÜZEN: Sucuoğlu’nun ‘erken seçime gidebiliriz’ söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu gerçekçi, akılcı olabilir mi? Yoksa siyasi çevrelere verilen bir gözdağı mı?
- Ongun TALAT: Tamamen pazarlık gücü gözetilerek yapılmış bir açıklama. 24 milletvekili çıkaran bir parti başkanının, üstelik bir ok hükümet modelinin hayata geçmesine imkan taşıyan koşullarda bu açıklamayı yapması abesle iştigal. Bu açıklama aslında doğrudan doğruya hükümet pazarlığı içerisinde oldukları HP’ye verilmiş bir gözdağından öte bir anlam taşımıyor. Belli ki iki partili bir hükümet ısrarındaki HP’ye ’“tekrarlanan bir seçimde ne hallere düşersiniz” mesajı verilmeye çalışılmış.
- YENİDÜZEN: Bir televizyon programında Euro’ya geçiş konusunda “TC’den izin almayacağız” demeciniz yankı uyandırmıştı. Bunu biraz açar mısınız?
- Ongun TALAT: Propaganda döneminde sürekli şunu savundum; “siz her şeyden önce kendinize saygı duymalısınız ki muhatabınız da size saygı duysun.” Biz geçtiğimiz dönemde kendisine saygısı ve güveni olmayan yöneticiler tarafından yönetildik.
Türkiye Cumhuriyeti ile olan ilişkileri izin alan/izin veren boyutuna getirmiş olan bir anlayış bu. Bu anlayış sayesinde iki ülke arasında farklı tarafların karşılıklı saygı çerçevesinde kurması gereken ilişki biçimi tamamen ortadan kalktı. Ve zannedildiği gibi bu durum “iyi ilişki” anlamına da gelmedi.
Şu anda bu asimetrik ilişki biçiminden kaynaklanan ciddi sorunlarımız var. Bu bizim açımızdan aynı zamanda demokratik bir sorun. Kıbrıslı Türklerin irade kaybına uğradığı, kurumsal yapısının giderek gerilediği, iradesinin vesayet altına alındığı bir süreç bu..
Toplum özsaygısını giderek kaybediyor. Kendi isteklerinin, kendi tercihlerinin yönetime yansıma anlamında bir anlam ifade etmediğini düşünmeye başlıyor. Bunun sonucunda hiçbir şey değişmez algısı yerleşiyor.
Halbuki olması gereken ilişkilerin karşılıklı istişare boyutuna sokulması. Evet, Türkiye Cumhuriyeti ile yakın ilişkilerimiz var ama bu her konuda çıkarlarımızın örtüşeceği anlamına gelmiyor. Her türlü politik ilişkide çıkarların çatıştığı alanlar mevcuttur. Önemli olan o çatışmalı alanlarda doğru zeminde müzakere edebilecek bir ilişki biçimini oluşturabilmektir.
Euro konusunda söylediklerim bu temel kavrayışa dayanıyor. Biliyorsunuz seçim döneminde CTP’nin Euro muhasebe sistemine geçiş önerisine karşı bulunabilen yegane eleştiri “yapamazlar, Türkiye buna izin vermez” şeklindeydi. Bu adım için izin istenmeyeceğini vurgulamak için bunu söyledim. İstişarenin elbette yapılacağını, ama bunun izin isteme düzeyinde olmayacağını vurguladım. CTP iktidarının kendi planladığı politikaları temel alarak ilişkilerini yürüteceğini, bu politikalara destek talep edeceğini ifade ettim.
CTP’ye göre iki ülke arasındaki ilişkileri iyileştirebilecek yegane yöntem bu. Bilmeliyiz ki, kişilikli bir ilişki biçimi nihayetinde her iki tarafın da çıkarına olacak.