İki resim, iki isim: Eroğlu ve Nami
Müzakere masası çoktan çökmüştü. O kadar ki, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın adaya yaptığı ziyarette bile bir milim ilerleme sağlanamadı.
"Masa çöktü" diye yazıp söyledik diye o günlerde her türlü lafı işittik.
Neyse ki kısa süre sonra müzakerelerin çöktüğünü duymayan kalmadı.
**
Kuşkusuz müzakere sürecinde bir taraf yüzde 100 haklı, diğeri yüzde 100 haksız olamaz.
Alexander Downer döneminin sonlarına denk gelen dönemdeki ayrışma da öyle oldu.
Anastasiadis ve Eroğlu 'uzlaşma' niyetiyle değil, 'karşı tarafı zora sokup masadan kaçırma' hedefiyle görüşmeleri sürdürdüler.
Yani 'görüşürmüş' gibi yaptılar.
Rol kestiler.
Çözüm isteyen toplumların zamanını çaldılar, umutlarını daha da azalttılar.
**
Kıbrıslı Rum liderin bir anlamda 'tuzu kuru'dur. Devletine 'sahte' diyen yoktur. BM ve AB üyesidir. Ekonomisi zorda olsa da kelle başı geliri bize göre epey yüksektir.
Dolayısıyla Anastasiadis'in 'kulak üstüne yatma', konuyu zamana yayma lüksü vardır.
"Maçı uzattıkça belki daha fazla gol atarım" hesabı yapma şansı vardır.
Zira maç lehinedir.
**
Anlaşılmaz olan Eroğlu'nun tavrıdır.
Her ne kadar Sözcüsü Osman Ertuğ "aç değiliz, açıkta değiliz" gibi veciz sözler ediyorsa da Kıbrıs Türk Toplumu zordadır, sıkıntıdadır, hatta tehlike altındadır.
Toplumsal yok oluşun panzehiri çözüm ve uluslararası sisteme dahil olmaktır.
Aksi halde 'aç ve açıkta' kalmasa da toplum 'yama' olmaktan, 'yamalı' yalamaktan kurtulamayacaktır.
Bu yüzden Eroğlu'nun müzakerelerden sonuç almak yerine o masayı berhava etme ya da berhava olmasına çanak tutmaya dönük tavrı Kıbrıslı Türklerin çıkarına terstir.
**
Eroğlu ellerini ovuşturarak Anastasiadis'in müzakereleri dondurmasını sevinçle ve coşkuyla kutlarken ve 'olmayan haritalar' dağıtıp 'toprak fetişizmi'ne sarılırken, yukarıda anlattığım gaileleri olan Dışişleri Bakanı Özdil Nami bir kez daha canını dişine takmış, negatif atmosferi tersine çevirmeye çalışıyor.
Hidrokarbon ve Navtex kriziyle bağlantılı kritik ülke İsrail'in başkentinde son derece önemli bir toplantıya katılıp 'bölge barışı adına' herkesi sağduyuya davet ediyor.
'Ortak açıklama' krizi sırasında yaptığı gibi Özdil Nami bir kez daha 'barışçı devlet adamı nasıl olunur' sorusuna tavır ve girişimleriyle yanıt veriyor, örnek
oluyor.
İki resim ve iki isim arasındaki fark çok net görünüyor.