1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “İki taraf da yaşananlardan hala ders çıkarmadı…” 1
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“İki taraf da yaşananlardan hala ders çıkarmadı…” 1

A+A-

Bülent Şemiler’in ailesinden tam dört “kayıp” var…  1963-64’te amcaları Ekrem Şemiler ve Şahap Şemiler “kayıp” edilmiş, nenesinin Karpaz’daki sülalesinden baba-oğul Mustafa İzzet Zorba ve Menteş Zorba da hala “kayıp”… Bülent Şemiler anlatıyor:

“İki taraf da yaşananlardan hala ders çıkarmadı…”

 

 “İki toplum hala daha bu yaşananlardan ders almamış ve gereken yasal işlemlere başlamamış durumda, günlük yaşamlarına devam etmektedirler. Yaralar kapanmadığı için de iki toplumlu barışma olmamış durumdadır. En basit ihtiyaçların ötesine geçemeyen iki toplumlu yaşam devam etmektedir. Karşılıklı empati hala belli bir okumuş kitle dışında oluşmamıştır. Kıbrıs’ı uzun yıllar idare etmiş İtalyan Venediklilerden kalma Kıbrıslıların kullandığı deyim ile “Vordo” denilen tipler hala daha ortalarda nefret tohumlarını saçmakta ve İdareler tarafından engellenmemektedir. Bize olunca kötü onlara olunca iyi felsefesi devam etmektedir…”

 

İki tarafın sorumlu yöneticilerinin, bundan ders çıkarmaları lazım, okullarda bunları okutmaları lazım. “Kayıp” insanları, öldürülen sivilleri temsil eden Rum-Türk aileleri beraber okullara, ortaokuldan başlayarak ortaokul-liselere davet etmeleri lazım. Bunları biz tarih derslerinin içine veya başka derslerin içine, sosyal faaliyetlerin içine serpiştirip ders almamız lazım ki ileride daha kötü olaylar yaşamasın iki taraf. Güney Afrika’yı da iyi çalışsınlar… Onlar nasıl yaptılar, oradan da dersler çıkarıp burada uygulayabilirler. Ama benim gördüğüm, iki tarafın liderleri hala daha küllenmiş ateşe benzin dökmekle meşguldür…”

 

Bülent Şemiler’in ailesinden tam dört “kayıp” var…  1963-64’te amcaları Ekrem Şemiler ve Şahap Şemiler “kayıp” edilmiş, nenesinin Karpaz’daki sülalesinden baba-oğul Mustafa İzzet Zorba ve Menteş Zorba da hala “kayıp”…

Ekrem Şemiler’den geride kalanlar, Tekke Bahçesi şehitliğinde, 2016’da yapılan kazılarda bulundu ve DNA testleriyle Kayıplar Komitesi tarafından kimliklendirildi… 21 Mayıs 2018 tarihinde yapılacak cenaze töreniyle ailesi tarafından Tekke Bahçesi’ne yeniden defnedilecek…

Bülent Şemiler’i İngiliz Koleji’nde öğrenciyken tanımıştım – okul arkadaşımızdı… Benden dört sınıf büyüktü… 1974’te savaş sona erer ermez Amerika’ya gidecek burslu öğrenciler olarak (ben AFS bursu kazanmıştım) feribotla Türkiye’ye seyahat etmiştik bir grup Kıbrıslıtürk… Sanırım Bülent Şemiler de bu seyahatte vardı…

Bülent Şemiler daha sonra Türkiye’de “Özal’ın prensi” olarak tanındı – Türkiye’nin rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın danışmanlarındandı…

Sonraları Bülent Şemiler, Nokta dergisini satın aldığında ve Nokta Kıbrıs dergisi çıkarıldığı zaman ve ben de Nokta Kıbrıs’ta çalışmaya başladığımda bu kez “patronum” olacaktı – Nokta Kıbrıs, haftalık bir dergiydi… Burada çalışmamı hazmedemeyen Kıbrıs’tan bazı soğuk savaş kalıntısı eski “teşkilatçılar”, benim işten atılmamı önermişti Bülent Şemiler’e ama o dinlememişti… Bana bu dergide emeğimi ortaya koyup uğraş vermem için bir şans vermişti – Amerika’da liberal çevrelerde bulunup bunu hazmetmiş bir insandan da bu beklenirdi…

Her zaman sakin haliyle, güler yüzüyle, eskilerin deyimiyle “güngörmüş” ama son derece mütevazi tavrıyla bildiklerini paylaşmaktan çekinmeyen Bülent Şemiler, zaman zaman medyamızda da dikkat çekmişti… Çünkü Özal iktidardayken Kıbrıs sorununu çözmeye giriştiği zaman, Kıbrıs’tan Denktaş’ın bunu engellemek için Türkiye’de hangi çevreleri nasıl harekete geçirmiş olduğunu sözünü sakınmadan açıklamış ve perde gerisinde neler dönmüş olduğunu kişisel tanıklığıyla ortaya koymuştu…

Ailesinde dört “kayıp” insan bulunan Bülent Şemiler’le ailesinin bu konuda neler yaşadığı hakkında bir röportaj yapmak istediğimiz zaman bizi kırmadı… Onunla ofisinin balkonunda oturup konuştuk… Ofisi Ledra Palace’a yakın bir yerde – balkonundan Ledra Palace Oteli çok güzel görünüyor… Burası acıların yurdu Kıbrıs, bölünmüş Lefkoşa… Kıbrıs sorunu her birimizin kalbine dokunmuş, her birimizden birşeyler koparıp götürmüş… Bülent Şemiler’in ailesinden dört kişi alınıp hayattan koparılmış 1963’te – tümü de sivil insanlardı, mevzide çarpışırken falan öldürülmediler… Amcası Ekrem Şemiler, Kaymaklı’daki evinde vuruldu ve ardından “kayıp” edildi…  Diğer amcası Şahap Şemiler Mağusa’dan Lefkoşa’ya, İngiliz Okulu’nda okuyan oğlu Şemi Bora’yı almaya gelirken yoldan alınıp hapishaneye kondu, hapishaneden alınıp “kayıp” edildi… Yeğeni Menteş Zorba, henüz 18 yaşında bir gençti, Lefkoşa Genel Hastanesi’nde yatırken burada öldürülüp “kayıp” edildi… “Kayıp” oğlu Menteş Zorba’nın izini aramak, onun hakkında birşeyler öğrenmek isteyen babası Mustafa İzzet Zorba da Lefkoşa’da alınıp “kayıp” edildi… Bu dört “kayıp”tan şu ana kadar yalnızca Ekrem Şemiler’den geride kalanlar Tekke Bahçesi’nde bulundu…

Bülent Şemiler, her iki toplumun da henüz tüm bunlardan bir ders çıkarmadığını düşünüyor…

Ailesinden dört “kayıp” olan Bülent Şemiler’le röportajımız şöyle:

kk-022.jpg

SORU: Kaç doğumlusun?
BÜLENT ŞEMİLER:
1954…

SORU: Lefkoşalıydınız…
BÜLENT ŞEMİLER:
Evet… Annem Lefkoşalı’ydı, babam Larnakalı’ydı ama babam Trodos’ta doğdu, Kalabanayot köyünde… Bütün kardeşler ayrı ayrı, değişik köylerde doğdu…

SORU: Niçin öyleydi?
BÜLENT ŞEMİLER:
Dedem tapucuydu, sonra Tapu Müdürü oldu… Adı Mehmet Şemi… Mehmet Şemiler… İngilizler’in aleyhine yazılar yazardı İngiltere’ye gazetelere, “Osmanlı’nın hakları, Türkiye’nin hakları” diye adada… Sürgün giderdi. Köye yollarlardı kendini, bir sene gelemezdi…
Karpaz’da da gittiğinde Ayandroniko’da (Yeşilköy), nenemi görmüş kolokas tarlalarının içinde, aşık olmuş ve evlendi… Emine Şemiler’nan evlendi… Emine Şemiler Karpazlı, Anadronikolu…

SORU: Yeşilköy, evet… Onun için mi Zorbalar akrabanızdır?
BÜLENT ŞEMİLER: Evet…
Emine nenemizin sülalesidir.

SORU: Ailenizden en yakın size amcalarınız – iki amcanız – Ekrem Şemiler’nan Şahap Şemiler “kayıp”tı… Bir da nenenizin tarafından Menteş Zorba ile Mustafa İzzet Zorba – baba-oğul- “kayıp”tır…

Ekrem Şemiler, Lefke doğumlu görünür… Gene dedenizin mesleğinden ötürü herhalde… O, bekardı…
BÜLENT ŞEMİLER:
Bekardı… Aralık 1963’te Türk ve Rum toplumları arasında gerginlik yükselmeye başlamıştı. 15 Aralık’ta Apollonia Futbol Kulübü liderlerinden birisi TMT  tarafından vurularak öldürüldü. Toplanan Rum taraftarlar Türk tarafını basmak istediler engellenince de Rum tarafındaki Türkleri tartakladılar  ve bazılarını alıp Kokkino Dirimitya kampına götürüp öldürdürüp kuyulara attılar. Bu bölge azılı Rum milliyetçilerin merkezi idi. Lefke’den gelen kamyonları durudurup Türkleri alıp öldürmeye başladılar. Türkler de Türk bölgelerindeki Rum ve Ermenileri toplamaya başlamıştı. Adanın karanlık günlerinin başladığı günlerdi. TMT ve EOKA yer altı örgütleri bir birini yok etmek için düğmeye bastılar. Rum Polisi sayıca yetersiz kalınca EOKA’cılar da polise katıldı ve Devletin Rum İç İşleri Bakanı Yorgacis, ve Sampson ve Lissarides komutasında ayrı ayrı 3 terör örgütü Türklere karşı silahlı eyleme başladı. İngilizlere karşı güya bağımsızlık savaşı veren EOKA terör örgütü aslında Kıbrıs’ı Yunanistan yapmak ve gerekirse Türklerden arındırmak için yeniden ortaya atıldı. Yollarda barikatlar kuruldu ve Türkler yollardan ve evlerinden toplanmaya başlandı. Türkler kendi gettolarına çekilip abluka hayatı yaşamaya başladılar.

21 Aralık 1963’te sivil iç savaş başladığı zaman Ekrem Şemiler Küçük Kaymaklı’da evinin verandasında iken, 3 arsa uzaktan, Nikos Sampson’un adamları Kaymaklı’da oturan Türklere operasyon düzenlerken, ateş edilerek vuruldu. Olay annesi Emine Şemiler’in gözleri önünde olduğu için annesi sinir krizi geçirdi.  Bu halde oğlunun cesedini verandadan evin içine çekti ve sonra da düşüp bayıldı. Komşuları kendisini elden ayaktan taşıyarak  bir arabaya koyup  hep beraber Hamit Mandrez  köyünün ovalarına kaçtılar.  Amcam Ekrem’in cesedi evde kaldığı için kardeşleri Kemal Şemiler ve  Hamit Şemiler ertesi günü İngiliz subayı Major Macey’den yardım rica etti. Hamit Şemiler  bir subayın ayarladığı bir zırhlı araç ve İngiliz askerleri ile Emine Hanım’ın ve Ekrem’in evine gittiler ancak ortada ceset yoktu. Türklerin evleri talan edilmiş eşyaları sokaklara saçılmış vaziyette idi. Yani geri dönmeleri istenmiyordu. Emine ve kocası Mehmet Şemiler’in de evleri talan edilip yakıldı. Rum komşuları belediyenin Türklerin cesetlerini etraftan toplayıp götürdüğünü anlatmışlar ama nereye götürüp gömdükleri bilinmiyordu.

Sonradan Genel Hastanenin morguna konuldukları öğrenildi. Kızıl Haç 4 Ocak’ta Genel Hastahanenin  morgunda  21 Türk kimlikli cesetlerin isim listesini açıkladı ve Türkerin gelip bunları almasını istedi. O hafta Kardeşi Şahap Şemiler de Mağusa’dan Larnaka’ya giderken EOKAcılar tarafından aracı ile yoldan esir alınıp esir olarak Lefkoşa hapishanesine gönderildi ve sonra kayıp edildi. Aile trajedisi devam etti ve yeğenimiz  öğretmen Menteş Zorba’nın da hastahane morg listesinde olduğu ortaya çıktı. Bir süre sonra da babası Mustafa İzzet Zorba Karpaz’dan çıkıp Lefkoşa’ya “kayıp” oğlunu aramaya geldiğinde çevrilip yok edildi. İddiaya göre baba Zorba TMT için silah nakliyatı yapıyordu. Ancak herhangi bir mahkeme edilmeden Rum siviller tarafından yok edildi. Bir haftada aileden 3 kişi yok edildi, birkaç ay sonra da aileden bir kişi daha “kayıp” edildi. Böylece ailemizden dört “kayıp” için yıllar süren bekleyişler ve travmalar yaşandı.

Genel Hastahanenin yetkililerinden birisi olan T.., Sampson’un yakın akrabası olup EOKA militanı idi. P. isimli bir görevli ile hastahane içerisinde teşkilatlanmış durumda idiler. Türk liderliği gidip almadığı ya da alamdığı için Rumlar hastane morgunda toplanmış Kıbrıslı Türkler’in naaşlarını Ayvasıl’a götürüp gömdüler çünkü oradaki 9 Türkü EOKA katletmiş ve çukurlara gömmüştü. 15 Ocak 1964’te İngiliz askerleri himayesinde Türkler Ayvasıl mezarlarını açtılar ve cesetleri çıkardılar. Hamit Şemiler o sırada orada idi ve çıkan cesetlerin tanınamaz durumda ve vahşice katledildiklerini anlattı. Rumlar bir gece önce İngilizlerin geleceğini öğrenince kazıda 21 değil 30 ceset çıkacağını bildikleri için köyde 9 kişiyi katlettikleri öğrenilmesin diye  gece yarısı çukurları açıp gelişi güzel 9 cesedi alıp kaçırıp Lefkoşa Hapishanesi’nin iç bahçesine gömüp kayıp ettiler. Bunu bazı şahitler anlattı. Ceset dolu kamyonun hapishaneye giriş yaptığını da gördüler. İngilizler geldiğinde mezar yeri parçalanmış insan etleri etrafta saçılmış idi. Oradan alınan 21 ceset ise kimlik tespiti yapılmadan Ayvasıl şehitleri diyerek Lefkoşa surlar içindeki Tekke bahçesine toplu vaziyette gömüldü. Babam Hamit Şemiler bu yaşadıklarından etkilenip haftalarca yemekte et göremez yiyemez durumdaydı. Et görünce terleme başlıyor ve travma geçiriyordu.

 

DEVAM EDECEK

 

 

Bu yazı toplam 8796 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar