İki taraftaki statükocuların sessiz uzlaşısı...
Kıbrıs sorununa çözüm bulunması için görüşmeler dolaylı biçimde, ya da temsilciler düzeyinde sürüyor. Ama liderler buluşması henüz gerçekleşmedi. Yakın zamanda gerçekleşebileceği de ufukta görünmüyor. Çünkü iki lider görüşmelere başlamak için hazırlamaya çalıştıkları ortak metin üzerinde henüz bir mutabakata varamadı.
Düşünün Kıbrıs sorunu gibi 50 yıllık bir soruna çözüm bulmak amacıyla masaya oturacak olan liderler hala daha bir ortak metin oluşturamadı.
Ortak metin gerekli mi?
Geçen hafta da yazdım. Böyle bir zemin vardır. Zaten Talat-Hristofyas arasında 23 Mayıs ve 1 Temmuz 2008 tarihlerinde kamuoyuna duyurulan ortak açıklamalar yeni görüşme sürecinin zeminini oluşturuyordu. Buna göre çözüm iki kurucu devlete dayalı bir federasyon olacaktı ve bu federasyonun tek uluslararası kimliği, tek egemeniği ve tek vatandaşlığı olacaktı.
Şimdi Anastasiadis’in yeni bir ortak metin istemesi ve bu metinde iki kurucu devlete dayalı bir federal çözüm vurgusunu unutarak yalnızca tek egemenlik, tek uluslararası kimlik ve tek vatandaşlığı yeniden teyit etmek istemesini ortakları, Diko ve Edek’i tatmin etmek istemesi olarak yorumlayabiliriz.
Kimse kusura bakmasın 50 yıldır çözülemeyen Kıbrıs sorunu artık o partiyi, bu partiyi, ya da o lideri, bu lideri tatmin etmeyi bekleyemez.
Bu yeni süreç bir an önce başlamalı ve ciddi biçimde çözüm süreci ilerletilmelidir.
Bugün futbolumuzun dünyaya açılması yolunda atılan ilk adıma tahammül edemeyen statükocu çevreler Rum tarafının görüşmelere başlamak için ayak sürümesine adeta göbek atıyorlar. Çünkü onlar aslında hiçbir çözümü istemiyorlar. Ya da sadece kendi çözümlerini, yani bugünkü fiili durumun kalıcılaşması çözümünü karşı tarafa dayatmak istiyorlar.
Rum statükocular da aslında kendi çözümlerini, yani 1974 öncesine dönüşü ve kendileri için gerekli yasal ve anayasal değişikliklerin yapıldığı Kıbrıs Cumhuriyeti temelinde bir çözümü dayatmak istiyorlar.
Ne biri, ne de öteki ülkenin ve dünyanın bugünü ile uyuşmuyor. Her iki görüş de dünde kaldı. Her ikisi de tarih oldu. Buna rağmen iki taraftaki statükocular mikrofonlara yakın oturdukları için sesleri yüksek çıkıyor.
50 yıla yakın bir zamandır bu sorunu çözümsüz bırakan ana nokta iki tarafın statükocularının bu yöndeki sessiz uzlaşısıdır.
Bu oyunu bozmaksa iki taraftaki çözüm güçlerine düşmektedir. Maalesef çözüm güçleri, çözümsüzlük lobileri kadar aktif olamadı. 2004 referandum sürecinde Kıbrıs’ın kuzeyinde aktif olan çözüm güçleri hedefe ulaşmış, halkın çözüme %65’le evet demesini sağlamıştı. Ancak güneydeki çözüm güçleri aynı cesareti gösterememiş ve kendi statükocularına yenik düşerek %76’lık Hayır’ın ortağı olmuşlardı.
Şimdi yeni bir süreç başlatılmak isteniyor. Konjönktür uygundur. Uygun olmayan yalnızca iki tarftaki statükoculardır.
Üstelik güneyde “aman bu aşamada ne yaparım da Talat-Hristofyas görüşme zeminini değiştirerek ortaklarımı tatmin ederim” diyen yeni bir lider, kuzeyde de “aman ne yaparım da görüşmeler başlamaz, sorumlusu da Rum tarafı olur, herkes de çözüm umutlarını yitirir, ben de kendi yolumu yürümeye devam ederim” diyen bir başka lider var.
Bu aşamada çözüm olmaz demiyorum, ama işimiz çok ama çok zor olacak diye düşünüyorum.
Kafalardaki statükoyu yıkmadan ve kendimizi karşı tarafın yerine koyarak empati yapmadan Kıbrıs sorununa çözüm bulmamız mümkün değildir.
Herkes kendi penceresinden, kendi istediği yöne bakarak bu adada 50 yıl geçirdik. Artık buna dur denmelidir. İki taraftaki statükocuların “gizli anlaşma”ları ile çözümü daha fazla geciktirmelerine müsaade edilmemelidir.