‘İki taş’ arasında
Bir düşününüz!
En son ne zaman komşunuzun balkonunda birlikte oturup, karşılıklı kahvenizi yudumladınız ve memlekete dair dertlendiniz.
Ne zaman beraber şarkılar söylediniz?
* * *
Komşularınızın tümünü tanıyor musunuz?
İtiraf ediyorum:
Yan apartmanda kimseyi tanımıyorum.
* * *
Sahi, sizin mahallenin çocukları en son ne zaman birlikte maç yaptılar?
Kim kazandı?
* * *
Sokak aralarında, “tebeşir”le çizili yollar vardı, geçmişte…
Taş atılır, oyun başlardı.
Çocuklar “seke seke” oynardı.
Şimdi o yollarda ölüyor çocuklar.
Çocuklar şimdi sokağa çıkmaya korkuyor.
* * *
Acayip vakıflar, enstitüler, kurslar türedi her köşe başında…
“Din” zorlaması deyince, reddediyorlar.
“Ahlak dersi” veriyorlarmış.
Biz sokaklarda büyürken, çok daha ahlaklıydık gibime geliyor!
Çocuklara “çocukluğu” öğretseydik keşke!
Yeterdi, tümüne...
* * *
Çocuk işçiliği denince hep aklıma gelir, yasemin dizerdik ipe, limanda satardık.
Ne “sömürü” iddiası vardı ortada, ne “çocuk işçiliği”…
Çünkü ortalık memleket kokardı.
Kimse kızmazdı!
* * *
Nasıl ki “uçurum” var gelir dağılımında, çocuklar arasında çok daha fazla…
Kimi özel okullarda, cicili bicili...
Kimi yamalı, bitli...
(Bitlenmeden çocuk olunmaz ki!)
Kiminin ayaklarında pahalı marka....
Yalın ayak kimi...
Yine de çocuk hepsi..
Hepsi masum… Hepsi gün doğumu gibi!
* * *
Gün batarken “taştan kaleler” arasında, top oynamak aklıma gelir.
Ne marka, ne teknoloji, ne para pul…
O seneleri özlerim!