İki toplumdan kayıp yakınları, yaşadıklarını gençlere anlattı...
Kormacit Toplum Merkezi’nde düzenlenen iki toplumdan gençlerin katılmakta olduğu Kıbrıs Dostluk Programı gençlik kampına, iki toplumlu kayıp yakınları insiyatifi “Birlikte Başarabiliriz”den Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınları katılarak gençleri yaşadıkları ve özlemleri hakkında bilgilendirdi. Biz de gençlere YENİDÜZEN ve POLİTİS’te yürütmekte olduğumuz “kayıplar” hakkındaki araştırmalarımız hakkında bilgi verdik, gençlerin sorularını yanıtladık.
Kıbrıs Dostluk Programı’ndan İngiliz Okulu öğretmenlerimizden, çok değerli barışsever arkadaşımız Areti Hacıyeorgiu’nun daveti üzerine 23 Temmuz 2024 Salı sabahı katıldığımız toplantıda, gençler “kayıplar”ın öykülerini bizzat “kayıp” yakınlarından dinledi, onların yaşadığı acıları, travmaları ve tüm bunlara karşın barış içinde bir ada için ortak mücadelelerini ilk elden öğrendiler, sorularıyla konuların tartışılmasını sağladılar. Biz de gençlere Palekitire, Aşşa gibi büyük katliamlar hakkında ayrıntılı bilgi verdik, gömü yerlerinin bulunması için yürüttüğümüz çalışmalarla ilgili gençleri bilgilendirdik, sorularını yanıtladık. Bu iki toplumlu gençlik kampında değerli arkadaşımız Bulut Ünvan da koordinatör olarak görev yapıyordu...
1963 VE 1974’te “KAYIP” EDİLENLERİN YAKINLARI...
İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları örgütü “Birlikte Başarabiliriz” örgütü lideri Hristos Eftimiu, gençlere yönelik son derece detaylı ve fotoğraflarla aktardığı bir sunuş yaptı, bu sunuş esnasında aktarılan konulara göre, “kayıp” yakınları da söz alarak kendi yaşanmışlıklarını ve özlemlerini gençlere aktardılar... Hristos Efthimiu, “Birlikte Başarabiliriz” örgütünün kuruluşuna giden yolu, yapılan etkinlikleri, hedefleri, amaçları ve yapılması gerekenleri aktardı. Efthimiu sunuşunda gerek 1963-64’te, gerekse 1974’te Kıbrıs’ta insanlığa karşı işlenen büyük suçları örnekleriyle ve fotoğraflarıyla gençlere göstererek, Kıbrıs’taki belli başlı katliamlar, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıplar gibi konularda ayrıntılı bilgi verdi.
Katılımcılar arasında 1974’te EOKA’B’ciler tarafından gerçekleştirilen Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamında ailesinden 30 kişiyi kaybeden Hüseyin Akansoy ile Kıbrıs Diyalog Forumu lideri, Hüseyin Akansoy’un oğlu Erbay Akansoy gençleri bu konuda bilgilendirerek çeşitli sorulara yanıt verdiler. 1974’te Galatya katliamında babasıyla erkek kardeşini kaybeden Komikebir’den çok değerli arkadaşımız Hristina Pavlu Solomi Patça da gerek annesinin, gerekse kendisinin yaşadıklarını aktardı... 1964’te çalışmakta olduğu Maraş’taki Barclays Bankası şubesinde görevi başındayken kaçırılarak “kayıp” edilen Ertuğrul Veli’nin kızı Müge Beidoğlu da ailesinin bu travmayı nasıl yaşadığını, “kayıplar” konusuna nasıl baktığını gençlere anlattı. Dedesi, amcası ve bir diğer yakını daha 1974’te çeşitli yerlerden “kayıp” edilmiş olan Elias Dimitriu da gençlere çocukluğunda ailede “kayıplar”la ilgili yaşanan acılar içerisinde büyümüş olduğunu aktardı ve gençlerden gördükleri, duydukları şeyleri sorgulamalarını istedi.
Mihalis Eftimiu ise 1974’te neredeyse tümü solculardan oluşan askeri birliğinin savaşmak üzere ileri noktalara sürüldüğünü, savaş çıktığında komutanların kaçıp onları bıraktığını, birliğin Beşparmaklar’da sıkışıp kaldığını, kendi birliğinden “kayıp” olan 70 kişiden bugüne kadar ancak 35’inin bulunduğunu anlattı. Kendi kardeşi de “kayıp” edilen Mihalis Eftimiu, darbecilerin ve aşırı sağcıların, sol görüşlü gençleri cepheye sürerken, kendilerinin cephe gerisinde kaldıklarını ifade etti.
1963 yılının ilk “kayıp”larından olan Vasıf Hasan’ın kızı Tijen Gülle de gençlere babasının nasıl “kayıp” edildiğini, babası “kayıp” edildiği zaman kendisinin henüz bir bebek olduğunu ve babasıyla hiçbir hatırası bulunmadığını aktardı...
1974’te “kayıp” edilen İbrahim Latif’in oğlu Latif İnce ve İbrahim Latif’in adını taşıyan torunu İbrahim Latif İnce de Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum gençlere yaşadıklarını, hissettiklerini, İbrahim Latif’in gömü yerinin bulunması için yürüttükleri çabaları aktardılar, duygularını paylaştılar.
“Birlikte Başarabiliriz”den Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarının ve bizim sunuşlarımızdan önce de Kayıplar Komitesi adına değerli arkadaşımız, arkeolog Deniz Kahraman ile Angela Yuannu da gençlere bir sunuş yaptılar. Böylece gençler, hem Kayıplar Komitesi’nin çalışmalarını öğrendiler, hem de bizzat Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınlarından ayrıntılı bilgi edinebildiler...
İki toplumdan gençler, iki toplumdan kayıp yakınları ve Kayıplar Komitesi yetkilileriyle...
Soldan sağa Areti Hacıyeorgiu, Erbay Akansoy, Müge Beidoğlu, Tijen Gülle ve Hristos Efthimiu sunuş sırasında...
Herkül Millas’tan “Yunanistan'da Milli Mitoslar...”
İletişim Yayınları, Herkül Millas’ın “Yunanistan’da Milli Mitoslar” kitabıyla ilgili tanıtım yazısında şöyle diyor:
“Herkül Millas, Yunanistan’da Milli Mitoslar’da, günümüz Yunanistanı’nda canlı biçimde var olan bazı mitosları çıkış kaynaklarından hareketle incelerken, aynı zamanda genel olarak insan toplumlarında mitosların yeri ve işlevini de ele alıyor. Tarihyazımından siyasete, kültürel yaşamdan yasalara ve eğitime kadar hemen her alanda yaygın ve etkili olan mitosların, bir “yalan”dan veya “doğru olmayan bir hikâyeden” “birleştirici bir toplumsal anlatıya” nasıl dönüştüğünü gösteriyor.
“Milli kimliği tanımlamak için (olumsuz) ’Öteki’ vazgeçilmezdir. Yunanistan’da Türkler çoğunlukla ‘tarihsel öteki’ olarak görülürler. Bir milletin stereotipleştirilmesine ilişkin bu mitos, 1980’lerden itibaren çoğunlukla akademisyenler tarafından incelendi. Bu eleştiride en büyük engel milletlerin kimliklerini Öteki üzerinden oluşturduklarını görebilmeleridir. Milli kimlik sahibi kimseler için kimliklerinin ‘tepkisel’ olduğunu kabullenmeleri imkânsız değilse, çok zordur. Hatta çoğu Öteki diye bir algıları olduğunun bilincinde bile değildir.”
Yunanlıların kendilerini, diğerlerini, geçmişlerini nasıl algıladıklarını, tarihsel ve toplumsal olgulara bakışlarını, kimi tehdit, neyi sorun olarak gördüklerini anlamayı sağlayacak bir malzeme sunuyor. Milli kimlik meselesini mitosların rehberliğinde görmemizi mümkün kılıyor. Aynı zamanda günümüzün diğer toplumlarında var olan dürtülere ışık tutuyor. Yunanistan’da Milli Mitoslar, Yunanlılarla tanışmak için bir rehber olarak da okunabilir.”
KİTAP HAKKINDA BİR YAZI...
Kitap hakkında Joep Leerssen’in yazdığı bir yazıya da yer veren İletişim Yayınları sayfasında şunları okuyoruz:
“Son yıllarda tarihçilerin milliyetçiliğin gayriresmî ve duygusal yönlerine daha fazla ilgi gösterdiklerini görüyoruz. Millet genellikle siyasi bir varlıktan ziyade ahlâki bir varlık olarak kabul edilir ve milliyetçilik "banal" kisvesi altında kendini politik olmayan veya "metapolitik" olarak sunabilir. Bu da kimliksel mitlerin kültür-tarihsel incelemesinin milliyetçilik çalışmaları için yeni bir önem kazandığı anlamına geliyor. Ulusun kendine özgü "karakteri" ile diğerlerinden ayrıldığı varsayımı, siyasi bir gündemin parçası olamayacak kadar aksiyomatik görünse de, bu karaktere ve ulusun "otantikliğine" sadık kalmak için ahlâki bir görev varsayımı yaratmaktadır. Bu nedenle, gayriresmî, kültürel olarak sürdürülen ulusal öz-imajlara ve "ulusal mitlere" yeniden bakmanın zamanı geldi. Ulusal benlik imgeleri geleneksel olarak sosyopsikolojik esinli edebiyat ve kültür çalışmalarının uzmanlık alanıydı ve etnik stereotipler ve "ötekileştirme" çalışmalarıyla iç içeydi. Ulusal mitler, Raoul Girardet'nin Mythes et mythologies politiques (1986) kitabıyla başlayan ve 1990'larda zirveye ulaşan 1980'lerin "geleneğin icadı" ve "hafıza mekânları" modasının bir parçası olarak zihniyet tarihinin gündemine oturmuştur. "Yapısökümü" kolay bir ulus olan Belçika, 1995'te Anne Morelli'nin Les grands mythes de l'histoire de Belgique, de Flandre et de Wallonie'sinin [Belçika, Flaman ve Valon Tarihinin Büyük Mitleri] erken ortaya çıkışına tanık oldu. Monika Flacke'nin kıyaslama kitabı Die Mythen der Nationen [ Ulusların Mitleri] 1998'de çıktı. Tarih bilimleri tüm bunları hiçbir zaman tam olarak benimsemedi -en iyi ihtimalle, "gerçek" tarih bilimlerinin temel odağını (sosyopolitik, arşiv temelli) kaçırdığı düşünülen bir "kültürel dönüş" olarak görüldü. En azından bu eleştirmene göre, duygusal milliyetçilik ve "milli kayıtsızlık" gibi konuları tarih gündemine yerleştirmeye yönelik son hamleler, tarihçilerin daha önce milliyetçiliğin metapolitik, kültürel olarak iletilen ve kültürel olarak sürdürülen temel ideolojisiyle, yani milletin otantik karakteriyle gerçekten ilgilenmedeki başarısızlıkları için gecikmiş bir yakalama ve yama girişimi gibi görünüyor. Bu durumda, Herkül Millas'ın küçük kitabı Yunanistan'da UMilli Mitoslar, tüm mütevazılığına rağmen, sorunun yeniden gündeme getirilmesini memnuniyetle karşılıyor. Millas birçok açıdan bunu sağlamak için özel bir konumda. Kendisi, İstanbul'da uzun süredir yerleşik olan Rum cemaatinden gelen iki kültürlü bir Rum ve Türk’tür ve bu iki ulus arasındaki düşmanlığı anlamayı ve etkisiz hale getirmeyi (hatta yapısöküme uğratmayı) hayatının görevi haline getirmiştir. Eğitimli bir mühendis olarak bu görevi, metodolojik ya da teorik a priori varsayımlardan ya da kökleşmiş tarafgirliklerden arınmış bir yaklaşımla yerine getiriyor ve olayları ampirik ve pragmatik biçimde ele alıyor. Tarihçiler ya da kültür akademisyenleri için bu durum zaman zaman naif ya da ukalaca görünebilir, ancak buna "teorik olarak önyargısız" demek daha doğru olabilir. Bunun, ulusal karşıtlıkların incelenmesinde yeni yollar bulmasına nasıl yardımcı olduğuna dair küçük bir örnek, meta-etnotipleri tanımlamasıdır. Herkül Millas, Yunan ve Türk odak gruplarıyla etno-nasyonel karakterizasyonlar (etnotipler) üzerine çalışırken, alışılagelmiş etnotipik soruların (siz Yunanlılar/Türkler kendinizi/ötekileri nasıl görüyorsunuz?) yumuşak ve nüanslı cevapları tetiklediğini ve iki grup arasındaki antagonizmayı açıklamakta başarısız kalmış. Ancak daha ileri giderek, "Sizce diğerleri sizi nasıl görüyor?" sorusunu sorduğunda bu husumet yüzeye çıkıyor. Yanıtlar, karşılıklı kötü niyet isnat etme mekanizmasını ortaya koyuyor. Bu kötü niyet diğer gruba atfediliyor (ve bu cömert olmayan atfın bir göstergesi olarak katılımcıların kendileri tarafından da ortaya konuyor). Millas bu kitabında da kökleşmiş bir soruna ustaca bir açıkfikirlilik ve derli toplu bir vizyon netliğiyle yaklaşıyor. Millas'ın Ortodoks Kilisesi, Antik Yunan ve Yunan diliyle ilgili mitlere ilişkin sağduyulu ve eşitlikçi tartışmalarına sağlam bir arka plan sağlarken, çeşitli alanlarda ve disiplinlerde mit kavramına ilişkin çok araştırıcı ve geniş kapsamlı bir kavramsal tartışma sunmaktadır. Bu süreçte Millas, Yunan ulusal düşüncesinin mitolojisinde (yani, stok hikâyeler, kahramanlar ve temalar repertuarında) çok sayıda kökleşmiş mecaz ve hafıza figürünü tanımlıyor. Bunların popüler kültür ve tüketim kültürüne sıklıkla yayılmış olması, ortak noktalar ve kültürel "arka plan gürültüsü" olarak, bize Michael Billig'in "banal" milliyetçiliğini hatırlatıyor. Ancak Billig kültürel bir repertuardan ziyade, siyasi ve devlet sembolizmini ele alma eğiliminde olduğu için bizi bu kavramı genişletmeye zorluyor. Millas, sadece kültürü anlamak için değil, toplumsal çatışma ve ulusal önyargıları gidermek ve aşmak için de bir dürtü ile hareket ediyor. İlkine gelince: milliyetçilik tarihçileri, bu yaklaşımın başka yerlerdeki ulusal mitlere ilişkin mevcut ikincil literatür karşısında daha güçlü bir şekilde konumlandırılmasını memnuniyetle karşılarlardı. Encyclopedia of Romantic Nationalism in Europe'un kaynakçasında çoğu Avrupa ulusunun ulusal mitolojilerine ilişkin analizler listelenmektedir. George Stocking'in ardından ırksal özcülüğün antropolojik ve tarihsel yapıbozumları da Millas'ın yaklaşımını konumlandırmasına yardımcı olabilecek bir bağlamdır. Bu haliyle Millas'ın mitolojik yaklaşımı Yunanistan'a (1830 Fallmerayer provokasyonlarından beri yapısökümüne şiddetle direnen bir ulus) uygulaması açıkgörüşlü ve cesur bir yaklaşımdır ve Yunan kimlik tarihinin gelecekteki öğrencileri için çok hoş bir kaynak olacaktır. Ayrıca pragmatik bakış açısını da memnuniyetle karşılıyoruz. Son bölümde Millas, görünüşe göre mitler olmadan yapamayan bir dünyada, yine de kendimizi onlardan nasıl özgürleştirebileceğimiz sorusunu soruyor: onları oldukları gibi görmek ve anlamak ve bizi yönetmelerine izin vermemek. Bu bilge pragmatizmi ve kozmopolitliği için tarihçiler onun çabasını selamlamalıdır. Hercules Millas, National Myths in Greece. Londra: Transnational Press, 2023; (gözden geçirilmiş Türkçe çevirisi: Yunanistan'da Milli Mitoslar, İletişim Yayınları, 2024). 19.7.2024 - Studies on National Movements 12(1), 188- 190”
Herkül Millas