İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” onore edilecek…
İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz”, Slovakya Büyükelçiliği’nin her ay bir araya getirmekte olduğu Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum siyasi partiler tarafından onore edilecek.
Slovakya Büyükelçiliği tarafından yapılan açıklamada “Together We Can” (“Birlikte Başarabiliriz”) isimli kuruluşun hiçbir maddi destek almadan kayıp ailelerinin acılarını hafifletmek ve kayıpların bulunmasına yardımcı olmak için çalışan iki toplumlu bir kuruluş olduğu ve üyeleriyle destekçilerinin iki toplumdan siyasi partiler tarafından onore edileceği belirtildi.
Slovakya Büyükelçiliği’nden verilen bilgiye göre, iki toplumdan kayıp yakınlarının birlikte çalıştığı örgütün onore edileceği tören 4 Ağustos Cuma günü sabah saat 10.00’da Lefkoşa ara bölgedeki Dayanışma Evi’nde yer alacak.
Son 11 yıldan bu yana “Birlikte Başarabiliriz” örgütünde birlikte çalışan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınları ve savaş kurbanlarının bazı üyeleri geçtiğimiz yıllarda Avrupa Parlamentosu’nun verdiği “Avrupa Yurttaşlık Ödülü”ne layık görülmüştü.
Resimde İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları Örgütü “Birlikte Başarabiliriz” üyeleri, geçen yıl gittikleri Avrupa Parlamentosu’nda görülüyor…
OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…
“11-12 yaşlarında kız çocuklarına tecavüze yeltenen öğretmenin halini şimdi görünüz…”
Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
“Karpaz bölgesinde bir köyde öğretmenlik ederken 1974’te 11-12 yaşlarında kız çocuklarını toplayıp bir eve götürerek tecavüze yeltenen adamın halini bir da şimdi görmeniz lazımdır.
1974’te bazı Kıbrıslırum kadınlara tecavüz etmenin yanısıra 11-12 yaşlarındaki kız çocuklarına da tecavüze yeltenen bu öğretmen, Galatyalı bir Kıbrıslıtürk’ün müdahalesi üzerine Galatya’daki komutanlık tarafından tecavüze yeltendiği evde, oraya götürdüğü kız çocuklarına bu kez tecavüz edemeden basılmış ve görevden alınmıştı…
….. köyünden topladığı kız çocuklarını ….. köyüne götüren bu adam önce bu kız çocuklarını bakkala götürerek “Ne istersanız alınız” demiş, daha sonra onları bir eve götürerek bir kız çocuğuna “Geç sen yatağı onart” demişti… Bir başka kız çocuğuna da diğer kızlara kola ikram etmesini emretmişti…
Bu kızlardan birisinin annesi …. köyünde evinin avlusunda ağlarken, oradan geçmekte olan Galatyalı bir Kıbrıslıtürk tarafından görülmüş ve kadına ne olduğunu sormuştu…
Kadın da bu Kıbrıslıtürk’e “Daha ne olsun, evlatlarımızı alıp gittiler, biz ağlamayalım da kimler ağlasın” demiş ve olayın ayrıntılarını anlatmıştı.
Bu Galatyalı Kıbrıslıtürk derhal Galatya’ya giderek komutanlığa bu durumu bildirmiş, komutanlık da bazı mücahitlerle birlikte sözü edilen köye giderek bu evi basmış ve kız çocuklarını tecavüzden kurtarmıştı. Sonuçta mesleğinin yüz karası olan bu adam o köydeki görevinden alınmıştı… Yerine da başka bir öğretmen atanmıştı… Bu adamın yerine atanan öğretmen çok iyi birisiydi ve oradaki Kıbrıslırumlar’a yardım etmeye çalışırdı hep…
Kız çocuklarına tecavüze yeltenen bu adam, bulunduğu köyden alındığı halde mesleğini yapmayı başka bir köyde sürdürdü ve emekli oldu… Şu anda ….. köyünde yaşamaktadır.
Bu adam bir gün Galatya’ya gitti, orada kahveciye kahvesini söyleyip tuvalete girdi… Çok uzun süre tuvaletten çıkamadı…
Kahveci kaygılandı… Adam tuvaletten çıkınca, “Kahven soğudu, kaç saat kaldın ama tuvalette?” diye sordu.
“Sidik zorluğum vardır” dedi bu adam…
Kahvede bulunanlar bu adam kahveden ayrıldıktan sonra, “Görürsünüz, ettiklerini bulur şimdi” diye konuşmaya başladılar…
…. köyünde yaşayan bu adam pek çok hastalığın pençesinde kıvranmaktadır… Ama pişman mıdır? Yaptıklarından pişman olduğunu gören ya da duyan olmamıştır…”
BİR KİTAP…
“Adı Başka Acı Başka…”
İletişim Yayınları’ndan bir kitap: “Adı Başka, Acı Başka…” Yazan: İbrahim Dizman…
“Ermeniler arasında sürgün konu edilmezdi. Büyükler konuşmazdı, bizi de konuşturmazlardı. Biz çocuklar bazı şeylerin farkına varınca soruyorduk, dedemiz, amcamız, teyzemiz nerde, filan diye. Öldüler, deyip kestirip atıyorlardı büyükler. Sonraları anladık ki huzur içinde yaşayabilelim, intikam peşinde koşmayalım diye anlatmıyorlarmış.18-20 yaşına gelince, sağdan soldan duyduklarımızla yaşanan felaketi biraz olsun öğrenmiştik ama artık kin güdecek yaşı geçmiştik. Çünkü Türklerle iç içe yaşıyorduk, en yakın arkadaşlarımız, komşularımız Türktü. Kime kızacaksın, kimden intikam alacaksın? Böyle olması, büyüklerimizin sağduyulu davranması çok doğru oldu tabii. Yoksa gençlik var, sağda solda birilerine çatar başımızı büyük belaya sokardık.”
Orduluların Harut Usta’sı, Bakırcı Mıgırdıç Usta’nın oğlu Harutyun Artun… “Karadeniz’de en yaşlı, son Ermeni”, kendi ifadesiyle... Yeni adı “Zafermilli” olan ama Ordu’nun güngörmüş yerlilerinin hâlâ eski adıyla andığı Ermeni Mahallesi’ni, son Ermenilerin hayatlarını anlatıyor. Ordu’nun mikro evreninde, Türkiye’nin son yüz elli yılının hüzünlü bir dökümü…
İbrahim Dizman, hemşerisi Harut Usta’yı uzun uzun konuştururken, ayrıca tanıklık ve gözlemlere başvurarak, özenle çerçeveleyerek anlatıyor onun hikâyesini. “Bakır tavayı, güğümü herkes yapar. Ben farklı, orijinal ve memlekete yararlı şeyler yapmayı istedim hayatım boyunca” diyen, memlekete ilk şofben geldiğinde onu söküp inceleyerek sırrını keşfeden mahir bir ustanın hikâyesi bu aynı zamanda.
İbrahim Dizman
1961’de Çanakkale/Biga’da doğdu. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Ordu’da öğretmenlik yaptı; Karadeniz kültür tarihi üzerine çalıştı. Halen Ankara Üniversitesi’nde Türk dili okutmanı. 1983’ten bugüne çeşitli edebiyat ve tarih dergilerinde yazan Dizman’ın roman, biyografi, derleme, inceleme-araştırma, mektup, monografi, çocuk edebiyatı alanında 16 kitabı bulunmakta. Alekos Papadopulos’la birlikte yazdıkları Kardeşim Gibi adlı kitabı Yunancaya da çevrildi. İlk romanı Gölgeden Akan Işık’la Kültür Bakanlığı Roman Başarı Ödülü’ne (1998); anı türündeki çeşitli yazılarıyla Behzat Ay Yazın Ödülü’ne (2007); Emeğe Adanmış Yaşam: Süleyman Çelebi adlı çalışmasıyla da Genel-İş Abdullah Baştürk İşçi Edebiyatı Ödülü’ne değer görüldü (2011). Sahnelenmiş iki tiyatro oyunu olan ve belgesel filmler de çeken İbrahim Dizman, Türkiye P.E.N. üyesidir.