İki yabancı (!) gibi
Ülkemin insanları uzun yıllar birbirlerinden kopuk yaşadılar. Savaşlar, sınırlar, barikatlar derken iyice uzaklaştılar birbirlerinden. Koptular. Aslında, bu durumdan her iki taraf da rahatsızdı. Yıllar içinde, hep birbirlerini sorumlu tuttular ama sonuçta, onlar kendi bölgelerinde kendi hayatlarını, Türkler de kendi bölgelerinde kendi hayatlarını kurdular ve yaşamlarını, şöyle veya böyle sürdürdüler.
Yıllar sonra...Birileri çıkıp “Birbirinden koparılmış bu iki halkı yeniden kaynaştırmak lazım” dedi. Barikatları açtılar. Rumlar Türkleri, Türkler Rumları merak ediyorlardı.
Uzun yıllar sonra Kuzey’e geçen Rumlar çok şaşırdılar. Yıllar önce bırakıp gittikleri Türkler değildi buldukları. Eğlence yerleri, restorantları, barları hatta gece kulüpleri, kumarhaneleri vardı... Türkler de sık sık mangal yakıyor, mangal başında içkilerini yudumlayarak keyif yapıyorlardı... Büyük üniversiteleri bile vardı... Türklerin de yüzme havuzlu villaları vardı... Türklerin de süpermarketleri vardı...Türklerin de lüks arabaları vardı...
Turist gibi geldiler. Gezdiler dolaştılar ve döndüler. Bilmem kaç yıl önce bırakıp kaçtıkları evlerini ziyaret edenler de oldu. Kimileri evlerini tanımadılar kimileri de yerinde bulamadılar.
Aynı sıralarda Türkler de, Güney’e akın ettiler. Ama çok şaşırmadılar gördüklerine. Onbinlerce araba, karmakarışık bir trafik, büyük bir beton yığını, dükkanlar, villalar, apartmanlar...
İlk iş olarak doğum belgelerini, kimlik kartlarını, pasaportlarını aldılar. Bazıları, Güney’de bıraktıkları evlerini, tarlalarını bahçelerini merak ettiler...Rumlar gibi, bazıları evlerini buldular, bazıları bulamadılar... Ziyaretlerini gerçekleştirdiler ve tekrar Kuzey’e döndüler....Turist gibi...
***
Bugün, Kuzey’le Güney arasında geliş-gidişler devam etmekte. Adı konmuyor ama hala ‘turist’ gibi. Gezip tozma, ziyaretler, alış veriş, yeme-içme v.s., sonra, ‘eve dönüş’.
Çok merak ettim. Bir gün bir Rum arkadaşa açtım düşündüklerimi. İşte yanıtı:
“Ne yalan söyleyeyim ben de aynı şeyleri hissediyorum Kuzey’den Güney’e geçerken. Sınırlar açılalı beri yüz kere, beşyüz kere geçtim Kuzey’e. Hiçbir kötü olayla karşılaşmadım, kötü anım yok. Buna karşın, gece evime dönerken, bizim polisin yanından geçtiğimde ‘evime geldim’ diyorum ben de.”
‘Onun evi’ ve ‘benim evim’...İşte gerçek bu.
***
Gerçekten, ciddi ciddi koptuk galiba. 1963’de mi koptuk, 1974’de mi ? Hiç önemli değil. Ama gerçekten koptuk. Eğer ben de Rum arkadaşım da aynı duygular içindeysek sınır kapılarında, kopma, beyinlerde. Bu kopukluk bende ve Rum arkadaşımda değil sadece. Bunu itiraf etmekten kaçınan (siyasi görüşü ne isterse olsun) açıkça söylemeyen, yüzlerce, binlerce kişide.
***
“Kaynaşma” oldu mu ? Oluyor mu ? Olmalı mı ?
Kaynaşma olması gereken noktada değil malesef. Ama çabalar kesinlikle devam etmeli. Barikatlar açıldığından itibaren başlayan ve hala süren gerçek, samimi dostluklar var şimdilerde. Pürüzsüz de devam ediyor. Yeni dostluklar da oluşmakta her gün. Ama, ideal noktaya ulaşmak için ‘zamana’ gerek var hala. Çünkü, araya girenler, durumdan rahatsızlık duyanlar, kafatasçılar, 21.yy Nazileri hala dolanıyor ortalarda.